15 Eylül 2001, Lausitzring, Almanya… 11 Eylül Saldırılarının üstünden dört gün geçmişken, Amerika’nın göz bebeği CART serisi ilk defa Avrupa’ya, Almanya’ya taşınıyor. Yarışta, ikinci Formula 1 denemesinden de istediği sonuçları alamayan ve Amerika’ya, daha önce iki kez şampiyon olduğu seriye geri dönen Alex Zanardi de var. Yarışı lider götüren Zanardi, son pit stop’u için 142. turda pite giriyor ve lastik değişimi yapmadan, yarışın son 13 turu için kendisine yeterli olacak yakıtı aldıktan sonra piti terk ediyor. Sonra bir şeyler ters gidiyor ve Alex Zanardi’yi pit çıkışında spin atarak pistin oval bölümüne doğru sürüklenirken görüyoruz. Normal yarış çizgisinde ilerleyen Alex Tagliani, kontrolsüz biçimde önüne doğru gelen Zanardi’ye çarpmaktan kurtulamıyor. Zanardi bu kazada iki bacağını birden kaybediyor. Aslında hikâye de burada başlıyor.
Alex Zanardi, çoğu F1 pilotundan farklı olmayan bir rotayla motor sporlarının en tepesine, yani Formula 1’e, 90’lı yılların başında ulaştı. 1991 ile 1994 arasında küçük Formula 1 takımlarıyla zaman zaman yarışlara çıktı ancak beklediği başarıyı elde edemedi. 1994 sonunda Formula 1 hayalini bir kenara koyup Amerika’ya CART serisine gitti. Zanardi’nin hikâyesi buraya kadar ne sıra dışı ne de eşi benzeri görülmemiş bir niteliğe sahip. Hatta iyi bir kaybeden hikâyesi bile değil. Zira Formula 1 tarihi, istediği başarıları elde edememiş ve farklı serilere, hatta kıtalara gitmek zorunda kalmış pilotlarla dolu.
1996’da Yeni Kıta’ya ayak basan Zanardi, çaylak sezonundaki üç galibiyetle şampiyonayı üçüncü sırada tamamladı. Sezonun son yarışında, Laguna Seca pistinin en korkutucu roller coaster’ları andıran devasa inişli Corkscrew şikanında, pist limitlerini zorlayarak Bryan Herta’yı geçti. Şampiyonluk pistin öbür tarafında kutlanırken, bu geçiş tarihe tıpkı Jordan’ın ‘The Shot’ı gibi özel bir isimle, ‘The Pass’ olarak geçecek ve Bryan Herta başta olmak üzere, gelecekte CART pilotlarına neler çektireceğinin bir fragmanı olacaktı.
1997 ve 1998’de toplam 12 yarış kazanarak üst üste iki kez CART şampiyonu olan Zanardi, doğal olarak yeniden Formula 1 takımlarının radarına girdi. 1999, Williams ile Formula 1’e dönüş yılıydı. Ancak Zanardi, sürüş stilini bir türlü oluklu lastiklere ve iyi sonuç alabileceği bir şekle uyduramayınca ikinci Formula 1 denemesi de puansız sonuçlandı. Zanardi’nin elinde çok fazla şans kalmamıştı. 2001 yılında Amerika’ya dönecek, hem yiyecek olan hem de yarışlardan sonra lastik yakarak yapılan bir galibiyet kutlaması olan donut’lar ile yeniden şampiyon olacaktı. Ancak araya Lausitzring girdi.
Zanardi, iki bacağını kaybetmesinin ardından uzun bir rehabilitasyon dönemi geçirdi. Kazasından tam iki yıl sonra kendisi için özel modifiye edilmiş, gaz ve fren pedalları direksiyona uyarlanmış CART aracıyla Lausitzring’e geri döndü ve yarışta tamamlayamadığı 13 turu tamamladı. Doktorlar Zanardi’nin yeniden kokpite dönmesini sağlayacak tıbbi izin belgesini imzalamak istemediler ancak Zanardi’nin “Sadece bacaklarımı kaybettim, aklımı değil!” argümanına da karşı çıkamadılar. Lausitzring’deki sembolik son 13 turda Zanardi’nin zamanları o kadar iyiydi ki sıralama turları olsa yarışa beşinci sıradan başlayacaktı. Bu 13 tur, Zanardi’nin yeniden motor sporlarına dönüşü için kendini ikna etmesine yetti.
Lastik ve benzin kokan pistlerle yeniden buluşması 2004 yılında gerçekleşti. Zanardi, BMW’nin kendisi için özel ürettiği otomobille Avrupa Binek Otomobiller Şampiyonası’na katıldı. Hayatı boyunca kullandığı yarış otomobillerinin pedallarına ayaklarıyla hükmeden Zanardi için, direksiyonda bulunan gaz ve fren kollarına alışmak çok uzun sürmedi. 2005, Avrupa Binek Otomobiller Şampiyonası’ndan Dünya Binek Otomobiller Şampiyonası’na geçiş yılıydı. Şampiyonadaki ilk yılında sezonun 14. yarışını kazanmayı başardı. Avrupa Binek Otomobiller Şampiyonası serüveni 2009 yılının sonuna kadar devam etti. Zanardi bu süre içine dört galibiyet ve bir pol pozisyonu sığdırdı ve spordan emekli oldu. Ancak içindeki rekabet duygusunu bastırmak ve hız tutkusunu devam ettirmek istiyordu.
Sırada el bisikleti vardı. Zanardi, birkaç yıl boyunca hem bisikletiyle hem de tekerlekli sandalyesiyle çeşitli maratonlara katıldı, Floransa ve Roma maratonlarında galibiyeti göğüsledi. 2011 yılına, hem New York Maratonu’nda el bisikleti birinciliği hem de UCI Para-Bisiklet Dünya Şampiyonası’nda bireysel zamana karşı ikinciliği sığdırdı. Bu başarılı sonuçlar, Zanardi için bir dönüm noktası oldu. Bu sayede, İtalya 2012 Paralimpik Yaz Oyunları kadrosuna alındı.
2012 Londra’da el bisikleti yarışları, Zanardi’nin motor sporları döneminden çok iyi bildiği, iyi de yarıştığı ancak hiçbir zaman galibiyet elde edemediği Brands Hatch pistinde yapıldı. Zanardi, oyunlardan iki altın bir de gümüş madalyayla ayrıldı.
Hislerini de şöyle özetledi: “Motor sporlarından emekli olup el bisikletine yöneldiğimde eşim bile doğru bir şey yapıp yapmadığımdan emin değildi. Ancak bana göre ‘doğru şey’ yok. Aslında o ‘doğru’, ne yapmak istediğimize göre değişiyor. Hayatımı, kalbimin istediklerini yapması konusunda beynimi ikna etmekle geçirdim. Bisiklete binmeye de Londra’da altın madalya kazanmak için başlamadım. Bisiklete başladım; çünkü bu beni mutlu ediyordu.”
2012 Londra ile 2016 Rio arasına bir de Ironman Dünya Şampiyonası 45-49 yaş kategorisi sıkıştıran Zanardi, belli ki Rio’da da hepimize tutku aşılamaya devam edecek.