George Russell, çaylak olarak girdiği 2017 GP3 sezonundan şampiyon olarak ayrıldı. Mercedes şemsiyesi altında yarışan genç pilotun bir sonraki durağı, tıpkı selefi Charles Leclerc gibi F2 olacak. İngilizler’in Lando Norris’le birlikte en çok umut bağladığı, gelecek Hamilton olarak değerlendirdiği 19 yaşındaki yıldız, bu beklentileri karşılıksız bırakamayacak kadar kibar ve aynı zamanda yetenekli. Geride bıraktığı etkileyici GP3 sezonunun ardından kendisine geçmişini, bugününü ve geleceğini sorduk; karşılığında mahcup, samimi ve mütevazı cevaplar aldık…
Motorsporlarıyla tanışmanız nasıl oldu?
Benden 11 yaş büyük abim go-kartlarda yarışıyordu. O da motorsporlarıyla, bir arkadaşının doğum günü partisinde yapılan go-kart etkinliğiyle tanışmıştı. Go-karttan büyük keyif alınca spor olarak uğraşmaya başladı. Hatta 2007’de kartingde Britanya ve Dünya Şampiyonlukları elde etti. Yani bir nevi pistlerde büyüdüm ve Benji’nin adımlarını takip ettim. Motorsporlarıyla tanışmam abim sayesinde oldu.
Şu ana kadar feeder serilerde (Genellikle 18-25 yaş arası pilotların yarıştığı, Formula 1’e hazırlık serileri) gerçekten etkileyici bir karneniz var. Peki siz performansınızdan memnun musunuz?
Doğrusu evet, memnunum. Çok iyi birkaç yıl geçirdiğimi söyleyebilirim. İlk sezonumda Formula 4’te zafere ulaştım, bunun yanında wildcard’la birçok Formula Renault yarışlarına katıldım, ki bu bir çaylak için çok büyük bir şans. Sonrasında Formula 3’e geçtim ve farklı sebeplerden dolayı iki zor sene geçirdim. İlk yılımda aracı çözmem ve ideal performansına ulaştırmam ancak sezonun yarısında gerçekleşti. Ardından 2016’da, beraberinde bir sürü yeni mühendis ve mekaniker getiren Hitech’e geçtim. Yeni bir takımdan bekleneceği üzere, sezon içinde birkaç küçük sorunla uğraşmak zorunda kaldık ama her ne kadar sonuçlar aksini gösterse de sezonun genelinde iyi bir iş çıkardığımızı söyleyebilirim. 2016 sezonunun ardından Mercedes bende bir potansiyel gördü ve beni genç pilotu olarak seçti. Mercedes sayesinde GP3’ün en iyi takımı ART ile yarışma fırsatı doğdu. Kaybetmek için mazeretim olamazdı, nitekim şampiyonluğu 80 puan farkla kazanmak harikaydı.
Sizde beni en çok etkileyen şeylerden biri, feeder serilerde nadir bulunan bir istikrara sahip olmanız. Son üç sezonda çıktığınız 77 yarışın sadece yedisinde yarış dışı kaldınız. Hatalardan uzak durmakta nasıl bu kadar başarılısınız?
Doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir fikrim yok! Sanırım maksimumu bulmak için aracı duvarlara savuracak ya da çakıl havuzuna saplayacak bir stile sahip değilim. Ama bu kesinlikle benim beceri haneme pozitif bir katkı yapıyor. Ancak şunu da belirtmem gerekiyor ki, kesinlikle yumuşak bir pilot da değilim. Pist üzerinde gerektiğinde agresif şekilde rakiplerimle mücadele ederim ama birinin aşırıya kaçtığını görünce risk almam ve geçmesine müsaade ederim. Sonra da onu tekrar geçmek için çabalarım. Bana kalırsa böylesi, kaza riskini göze almaktan daha mantıklı. Hatalardan sakınmak, şampiyonluk için çok önemli ve bu sezonki şampiyonluğumda istikrarımın katkısı büyüktü.
2017 GP3 sınıfı yetenek olarak çok vaatkar olmasına rağmen şampiyonluğu Abu Dhabi’den önce kazanmayı başardınız. Bunu nasıl bu kadar kolay gösterdiğinizi merak ediyorum…
Kesinlikle kolay değildi. Ama sezon içinde takımdaki harmoni üst seviyedeydi, birbirimizi çok iyi anlıyorduk. Bence bu, hem benim hem de takımın gelişimi için önemli bir nüanstı. Mümkün olduğunca az hata yapmak şampiyonluk için en önemli noktalardan biri. Feature yarışlarda (F2 ve GP3 hafta sonlarında cumartesi günü koşulan, F1 formatındaki yarış) bu sezon elde ettiğim en kötü sonuç, yarışamadığım Budapeşte’yi saymazsak, dördüncülüktü. Sezon genelinde de dört galibiyet ve iki ikincilik aldım. Dördüncü ve beşinci olduğum Barcelona yarışlarını bir kenara bırakırsak istikrar konusunda önemli bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Kaldı ki o hafta sonunda araçta bir türlü tempo bulamamıştım, yine de o hafta sonundan da önemli puanlarla ayrılmayı başardık.
Bir röportajınızda, 2015’te geçirdiğiniz başarısız F3 sezonunun ardından Formula 1 hayallerinizden vazgeçme noktasına geldiğinizi söylemiştiniz. O noktadan sonra ne oldu da kariyerinizin seyri değişti?
Evet, 2015’in ardından Formula 1 hayallerimin bittiğini düşünmüştüm. O zamanlar herhangi bir Formula 1 takımıyla bağlantım da yoktu. McLaren Autosport BRDC Ödülü’nü alıp McLaren’le test sürüşüne çıkmıştım ama bu, hakkımda bir değerlendirmeden ziyade benim için bir hediye mahiyetindeydi. Ama sonrasında bu uygulamada değişikliğe gittiler ve bu da, genç pilotlar için önemli bir şans demek.
Ardından, 2015’in sonlarına doğru BMW’yle DTM testlerine çıktım ve beni rezerv pilot yapmak istediler. Bunun benim için Formula 1 hayalimin bitişi anlamına geleceğini düşündüm ve sıcak bakmadım. BMW’nin teklifine yanaşmadığımı öğrenen Mercedes, beni bünyesine katmak istedi ve ben de kabul ettim. Şu ana kadarki tecrübelerime bakarak çok yerinde bir karar verdiğimi söyleyebilirim.
Yani bu sporda işler hemen her an seyir değiştirebilir. Önemli olan, elinize bir fırsat geçtiğinde o fırsatı mümkün olduğunda iyi değerlendirebilmek. Şu ana kadar bu konuda başarılı olduğumu düşünüyorum.
Son yılların en başarılı takımı Mercedes şemsiyesi altında birçok teste katıldınız ve son olarak da Brezilya ve Abu Dhabi antrenman turlarında Force India’yla piste çıktınız. Bu deneyimler kariyeriniz için ne anlam ifade ediyor?
Formula 1 kokpitine oturma şansı yakaladığınızda elinizden gelenin en iyisini yapmanız çok önemli. Günümüzde genç pilotlar bu şansları çok sık elde edemiyor, dolayısıyla bu gibi durumlarda iyi bir iş çıkarmak zorundasınız. Şu anki hedeflerim, gelecek sene F2’de şampiyon olmak ve Formula 1’de verilen şansları değerlendirmek. Eğer bir gün Formula 1’de yarışma şansını elde edersem, yaptığım bu testlerin bana çok önemli faydalar sağlayacağına inanıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=Wgl5H112t_Y
Nigel Mansell, otobiyografisinde ilk kez Formula 1 aracına oturduğunda her şeyin kendisine korkutucu derece hızlı geldiğini ancak bunların, araca alıştıkça yavaşladığını ve kolaylaştığını söyler. Peki ya siz ilk kez Formula 1 kokpitine geçtiğinizde neler hissettiniz?
Bu kesinlikle tüm kategorilerde geçerli bir durum, sadece Formula 1’de değil. Bu hissi yanlış hatırlamıyorsam ilk kez 2009’da, Kadet’den KF3 kategorisine geçtiğimde hissetmiştim. Aracın çıkabildiği hız benim için beklenmedik derecede fazlaydı ve anlık bir şok geçirmiştim. Aynı şekilde Silverstone’da McLaren’la çıktığım ilk Formula 1 deneyimi de korkutucuydu. Etrafımdaki her şey çok hızlı hareket ediyordu ancak 5-10 tur sonra bu duruma alıştım ve aracın içinde daha rahat hissetmeye başladım. Nigel’a kesinlikle katılıyorum.
Palmer’ın Formula 1’den ayrılışıyla Lewis Hamilton griddeki tek İngiliz pilot olarak kaldı. Bu uzun süredir görmeye alışık olmadığımız bir durum. İngiltere’nin motorsporlarındaki geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bence İngiliz motorsporlarının geleceği emin ellerde. Ben ve McLaren çatısı altında çok iyi işlere imza atan Lando[Norris] dahil birçok yüksek potansiyelli isim var. Umuyorum ki günün birinde Formula 1 pistlerinde birbirimizle mücadele edebiliriz. Gelecek parlak.
Lewis Hamilton’ı izleyerek büyüdünüz ve şimdi onunla aynı garajı paylaşıyorsunuz. Onun hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Dediğiniz gibi Lewis’in galibiyetlerini izleyerek büyüdüm ve şu an onunla birlikte Mercedes bünyesinde çalışıyor olmak bana hala gerçek dışı geliyor. Ancak en nihayetinde, her ne kadar muhteşem bir pilot da olsa, Lewis de tıpkı benim gibi bir insan. Lewis’le ilk tanışmamda doğal olarak çok heyecanlanmıştım ancak bu duruma alışmaya başladıktan sonra onun neler yaptığını, neler söylediğini ve yarışlara nasıl yaklaştığına dikkat etmeye çalışıyorum. İnsanlarda Lewis’in tembel olduğuna ve Formula 1’e yeterince odaklanmadığına dair bir önyargı var. Onun, yarışa kadar hiçbir hazırlık yapmadığını ve yarışta sadece kendi yeteneğiyle yarıştığını düşünüyorlar. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Lewis de en az griddeki diğer pilotlar kadar sıkı çalışan bir insan. Başarısının en büyük sırrı budur.
Formula 1’in Liberty Media’ya devri ve yapılan/yapılması planlanan değişiklikler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bence Liberty Media Formula 1’e kesinlikle pozitif bir hava getirdi. Fanların sesine kulak veriyorlar, not alıyorlar, sıkı çalışıyorlar… Ben şahsen Formula 1’e olumlu katkı yapacaklarına inanıyorum.
Peki ya 2021’de yapılması planlanan köklü kural değişiklikleri?
Ben bu değişikliklerin de spora pozitif katkı yapacağına inanıyorum. Abu Dhabi’deki pilotlar brifinginde Ross Brawn, sporun geleceği üzerine bir sunum yaptı ve pilotların düşüncelerini dinledi. Liberty Media’nın Formula 1’e dair büyük umutları var. Yarışlardaki rekabet seviyesini ve sporun imajını ellerinden geldiğince yükseltmeye çalışıyorlar.
Son olarak, klasik bir soru olacak belki ama; kendinizi 5 yıl içinde nerede görüyorsunuz?
Bu her zaman tuzaklı bir soru olmuştur. Bazen insana gerçeklikten çıkıp çok ilerisini hayal etmek kolay geliyor. Ama ben her zaman yarış yarış düşünüyorum ve hedeflerimi buna göre belirliyorum. Tabii bunun dışında, her sezon başında hedefim şampiyonluk olur ama kendimi gereksiz bir baskı altına almamam gerektiğini de biliyorum. Her hafta sonunda elimden geleni yapar, pole pozisyonları ve galibiyetler elde edersem eninde sonunda şampiyonluk şansımın olacağının farkındayım. Beş yıl gibi uzun bir sürede en büyük hedefim şüphesiz ki kendimi Formula 1’e atmak ve pole pozisyonları ve yarış galibiyetleri almak. Formula 1 şampiyonluğu ise her pilotun hedefidir ancak bunu şimdilik çok da düşünmemeye çalışıyorum. Şu an aklımda sadece gelecek sezon F2’de şampiyon olmak var, sonrası hakkında konuşmak için henüz erken. Büyük laflar edip kendimi aşmak istemiyorum.