Alt liglerin statüsü garip bir ezbere neden oluyor; sezonun ilk ikisi, yani en çok puan toplayanları, yıllar sonra pek akıllarda kalmıyor. Fakat o sezonun play-off şampiyonu (ve finali) daha çok hatırlanıyor. 1999 yılında da böyle olmuştu. O zamanlar “İzmir’den takım gelsin”ciler çok fazla değildi, çünkü ligde hâlihazırda Altay vardı, Karşıyaka’nın düşüşü de çok yeniydi. Fakat Göztepe açısından durum başkaydı, 18 yıldır Süper Lig’de değillerdi. Sarı-Kırmızılılar, Antalya’daki finalde Çaykur Rizespor’u alt liglerin büyük golcüsü Hasan Çelik’in golüyle 1-0 yendiğinde, uzun yıllar Süper Lig’de kalacakmış gibi görünüyordu.
Öyle olmadı. Hatta daha da kötü oldu. Göztepe bir indi, bir çıktı, nihayetinde de durmaksızın indi; amatör liglere, toprak sahalara, tribünsüz stadyumlara kadar gitti. Sonra birleşmeler oldu, başka bir kulübün hakları alındı, isimler yenilendi, sahipler değişti. Aynı süreçte, Altay ve Karşıyaka da düşüşe geçti. Rekabet kimseye yaramadı. Herkes düştükçe düştü. Aradan bir Bucaspor çıktı ama o da kısa sürdü. Şehrin üç büyükleri; 2010’lu yılların başından itibaren tarihlerinin en kötü günlerini yaşadı.
Göztepe özelinde en ağırı, belki de 2013 yılındaki Tavşanlı Linyitspor maçıydı. Şampiyonluk hedefiyle lige başlayan Göz- Göz, son haftada kendi sahasında rakibine 1-0 mağlup olarak bir kez daha 2. Lig’e düştü. Yol devamlı uzuyor, tünelin sonunda ışık gözükmüyordu, Süper Lig özlemi giderek artıyordu. 1. Lig’e geri dönebildiklerinde (2015) hasret 12 seneye çıkmıştı.
Bu sezon, yani hasretin 14. senesinde, hedef netti: Şampiyonluk. Kadro bu amaç için kuruldu. Sezonun ilk yarısı lider geçildi. Fakat 2017 yılı kâbus gibi başladı. 12 haftada üç galibiyet alabildikleri, teknik direktör değişikliğine gittikleri bir dönemdi. İlk iki sıra kaçmış, ilk altı bile tehlikedeydi. 31. hafta sonunda Göztepe sekizinci sıradaydı. Sonrasında güç bela, rakiplerinin maçlarına bakarak, kendilerini play-off’a attılar.
18 yılın ardından gözler bir kez daha Antalya’daydı… 1999’da Hasan Çelik’in gol attığı şehirde, iki hafta önce Altay’ın 2. Lig’e yükseldiği stadyumda Göztepe, Süper Lig’e 90 dakika uzaklıktaydı. En azından biz, yani sezonun son finalini izlemek isteyen futbolseverler, bu sürenin 90 dakika olduğunu sanıyorduk. Oysa 21.30’da başlayan maç, ertesi gün 00.48’de atılan son penaltıyla bitti. Göztepe için yol gittikçe uzadı. Biterken bile bitmek bilmedi. 14 senelik hasret, iki gün süren maçla sona erdi.
https://www.youtube.com/watch?v=TzTcDoswcDg
Bazen yolun uzun sürmesi daha iyidir. Göztepe’nin finalde yendiği Eskişehirspor, uzun yıllar Süper Lig’de mücadele ettikten sonra geçen sezon küme düştü. Penaltılarda şansları yaver gitseydi veya öne geçtikten sonra skoru koruyabilselerdi Süper Lig’e çıkacaklardı. Ama sanki o kadar da kolay olmamalıydı. Yıllarca Süper Lig’de mücadele etmesine rağmen, hem taraftar potansiyelini hem kulüp kasasını hiçe sayarak kötü yönetilmenin tanımını yapan bir kulüp, bir senelik aradan hemen sonra “Pardon!” diyerek içeri girmemeliydi.
Bazen beklemek ve özlemek daha güzel günlerin habercisi gibidir. Televizyon yayını olmadan oynanan maçlar, adı bilinmeyen ilçelerde söylenen tezahüratlar… Hepsinin bir nedeni vardır belki de… Bir şey olmuyorsa, daha iyisi olacağı içindir; yol uzuyorsa, daha büyük bir mutluluğa erilecektir. Tıpkı Göztepe’nin yaşadıkları gibi…