Türkiye futbolu altın çağını 2000’li yılların başında yaşadı. Euro 2000, 2002 Dünya Kupası ve Euro 2008 futbolseverlere unutulmaz hatıralar bıraktı. Fakat o görkemli dönemde dünya futbolunun ekol ülkelerini, somut ifadeyle ‘birinci kategori ülkelerini’ yenmek mümkün olmadı. Başarıları getiren nesil sahneden çekilince de herhangi bir büyük zaferin yanına dahi yaklaşılamadı. Oysa, emekleme döneminden ayağa kalkan ülke futbolu, hem kulüp hem milli takım düzeyinde tek maçlık büyük zaferlere alışmıştı. 1998’de oynanan Almanya maçı ise son oldu. Devamı farklı yenilgiler veya ucu ucuna kaçan galibiyetlerle doluydu. Akılda en çok yer edenleri, galibiyet coşkusuna yaklaşmışken kaybedilenleri yeniden hatırlayalım.
3 Haziran 2002 / 26 Haziran 2002
Türkiye, ülke genelinde Brezilya’ya her zaman sempati ile bakmıştı. Türkiye’nin katılamadığı Dünya Kupaları’nda çoğunluk, uzak ülkenin yetenekli çocuklarını ilgiyle takip ediyordu. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de Brezilya bir fenomen haline gelmişti. 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası’na katılmayı başaran Türkiye’nin ilk maçının Brezilya ile olması oldukça anlamlı ve ironikti. Daha masalsı olan o turnuvanın hiç beklenmedik bir şekilde yarı finalde de Brezilya maçı ile son bulmasıydı. Haziranın başına kadar Anadolu topraklarında çok sevilen Brezilya, ay sonunda sempatisini biraz kaybetmişti. İlk maçta Rivaldo’nun kendini yere bırakması ve ikinci maçta Ronaldo’nun küt burun vuruşu bu algıyı oluşturan başlıca nedenlerdi. Oysa her şey çok güzel başlamıştı.
Ulsan’daki ilk karşılaşmaya Türkiye şaşırtıcı bir şekilde çok iyi girdi. En çok şaşıran da Brezilyalı futbolcular oldu. İlk devre biterken Hasan Şaş’ın attığı gol, öğle arasında olan Türkiye’yi sevince boğdu. Brezilya karşısından öne geçmenin mutluluğu; (reklamlar dahil) 20 dakika sürdü. 50. dakikada Ronaldo beraberliği sağladı. Yine de Türkiye çok iyi top oynuyordu. Ortada olan maça oyuncu değişiklikleri damga vurdu. Şenol Güneş 66. dakikada Yıldıray ve Bülent Korkmaz’ı çıkardı; İlhan ile Ümit Davala’yı oyuna soktu. Bu değişiklikler senelerce tartışıldı. Maçın sonları yaklaştıkça Brezilya baskısı biraz daha kendini hissettirdi. Fakat 86. dakikada yaşanan penaltı pozisyonuna kadar korku yaratacak bir sıkıntı yoktu. Alpay’ın ceza sahası dışında yaptığı hareket, Koreli hakem Young Joo Kim tarafından ceza sahası içinde görülmüş ve penaltı kararı çıkmıştı. Dahası, Alpay da kırmızı kart görerek maça son noktayı koydu. Penaltıyı gole çeviren Rivaldo, dört dakika sonra Hakan Ünsal’ı da oyundan attırınca Türkiye’nin beraberlik umutları dibe vurdu. Karşılaşma 2-1 sona erdi.
Gruptaki ilk maçını kaybeden, ikinci maçında Kosta Rika ile berabere kalan Türkiye, yarı finale kadar uzanmasını bildi. Çin, Japonya ve Senegal galibiyetlerinden sonra rakip yine Brezilya oldu. Saitama’daki maçta en çok eleştirilen yine Şenol Güneş’ti. Senegal maçının kahramanı İlhan Mansız’ı yedekte oturtması birçok kişi tarafından beğenilmedi. İlk maçtan farklı olarak bu sefer Brezilya oldukça etkili oynadı. Sayısız pozisyon yakalayan ‘Sambacılar’, kaleci Rüştü Reçber’i uzun süre geçemedi. Kilidi, ilk maçın gol dakikasına yakın bir zamanda, 49. dakikada, Ronaldo bozdu. Herkesi şaşırtan ‘burun’ vuruşu filelerle buluşunca finale çıkan takım da belirlenmiş oldu. Maçta akılda kalan sahne ise Türkiye’den dört oyuncunun (Mustafa İzzet, Tugay Kerimoğlu, Alpay Özalan, Bülent Korkmaz) maçın bitimine yakın bir sürede Denilson’un peşinden koşmasıydı.
11 Ekim 2003
Dünya Kupası üçüncüsü olarak Euro 2004 elemelerine katılan Türkiye, 90’larda ve öncesinde kötü izler bırakan İngiltere ile eşleşti. Rövanş için bundan daha iyi bir zaman olamazdı belki de. Tarihin en iyi Türkiye’si, karışıklıklar içinde olan kendine güvensiz İngiltere ile eşleşmişti. İngiltere’ye tarihteki ilk golü atmak bu sefer mümkün olabilirdi. Ama olmadı! Sunderland’deki ilk maç 2-0 sona erdi. Vassel ve Beckham fileleri havalandırdı. Kadıköy’deki maç ise tam bir final havasındaydı. Grubu lider bitiren Portekiz’e direkt gidecek, ikinci olan play-off oynamak zorunda kalacaktı. Puan durumunda ise kazanan grubu lider bitiriyor, beraberlik İngiltere’ye yarıyordu. Yeniden yapılan ve kapasitesi arttırılan Şükrü Saracoğlu Stadı, kritik maça ev sahipliği yaptı. Fakat tribünde beklenen coşkulu atmosfer, yerini gergin bir havaya bıraktı. Gol gelmedikçe sinirler gerildi, sinirler gerilince tempo düştü. David Beckham’ın kaçırdığı penaltı ve penaltı sonrası Alpay’ın tepkisi maçın en önemli anı olarak hafızalara kazındı. 0-0 sona eren maçın kazananı İngiltere oldu!
25 Haziran 2008
Türkiye’nin katıldığın son yaz turnuvası, sadece Türkiye için değil bütün Avrupa’nın uzun süre aklından çıkmayacak. Son dakika golleri, penaltılar, derken Türkiye bir kez daha bir turnuvada yarı finale çıktı. Sakatlar nedeniyle kadro kurmakta zorlanan Fatih Terim, galibiyet için çıkılan Almanya maçında 18’i tamamlayamadı. Buna rağmen, takım son ana kadar galibiyetin peşinden koştu. Uğur Boral 22. dakikada Türkiye’yi 1-0 öne geçirdi. 4 dakika sonra Schweinsteiger beraberliği getirdi. 79’da Klose’nin golü umutsuzluğa sürüklese de turnuvanın ruhuna uygun olarak Türkiye’den bir cevap daha geldi. 86’da fileleri havalandıran Semih Şentürk final kapısını araladı. Fakat son dakikada Sabri’nin ayağı kayınca Philipp Lahm galibiyet golünü Rüştü’nün koruduğu kaleye bıraktı.
Türkiye, son dakika golleriyle yarı finale çıktı, son dakika golüyle yarı finalde elendi.
1 Nisan 2009
Euro 2008’i kazanan İspanya’nın futbolda çağ açtığı henüz bilinmiyordu. O nedenle 2010 Dünya Kupası elemelerinde İspanya ile eşleşen Türkiye’den en azından iç sahada galibiyet bekleniyordu. 4 gün önce Sergio Ramos’un yıldızlaştığı maçta İspanya, sahadan 1-0’lık skorla üstün ayrılmıştı. İki takım 1 Nisan günü Ali Sami Yen Stadı’nda karşılaştı. İlk gol Türkiye’den geldi. Tuncay’ın pasında Semih Şentürk fileleri havalandırdı. 1-0’ı yakalayan Türkiye için işler uzun süre iyi gitti. Fakat olmadık bir anda, 62. dakikda Torres’in kafa vuruşuna elle müdahale eden İbrahim Üzülmez penaltıya sebebiyet verdi. Türkiye’de daha önce Sociedad ve Liverpool formalarıyla penaltı golü atan Xabi Alonso, koleksiyona Türkiye – İspanya maçını da ekledi. Berabarlik üzüntü verebilirdi ama çok da kötü değildi. Bir puan gruptaki dengeleri değiştirmeye yarayabilirdi. Fakat son dakikada gol yemek hiç beklenmiyordu. Güiza’nın taşıdığı topu Riera ağlara yolladı, grupta 10’da 10 yapan İspanya devamında Dünya Kupası’nı kaldırdı. Türkiye ise turnuvayı evinden izledi.