Türkiye atletizminin en önemli̇ isimlerinden “Baba” lakaplı 82 yaşındaki Çetin Şahiner, Ankara’da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Şevket Furkan Erbay, Socrates’in Mart 2017 sayısı için efsane atlet ile bir araya gelmişti.
82 yaşındaki Çetin Şahiner, Keçiören’deki evinde beni karşılamak için elinde bastonuyla odaya girdi. Karşımda öyle heybetli biri vardı ki atletizmle biraz ilgili biri olarak kendisine rahatlıkla ‘eski bir dekatlet’ yakıştırması yapabilirdim. Sadece görüntü olarak değil, mecazi anlamda da bir devdi karşımdaki.
Çetin Şahiner; yüksek atlama, 110 engelli ve dekatlonda yıllarca geçilmemiş, 1954-1967 yılları arasında aralıksız olarak milli takıma seçilmiş bir atletti. Yüksek atlama (yedi kez), 110 metre engelli (yedi kez) ve dekatlonda (üç kez) olmak üzere, toplam 17 Türkiye şampiyonluğu vardı. Akdeniz Oyunları’nda bir gümüş, bir bronz; Balkan Şampiyonası’nda da bir altın, bir bronz elde etmiş, 1958 Stockholm Avrupa Şampiyonası’nda da yüksek atlamada elemelerden çıkan ilk Türk atlet olmuştu.
1952 Ankara Kurtuluş Lisesi’nin bahçesinde başlayan atletizm yaşamını 1969’a kadar sürdüren Şahiner, bu sürenin hemen hemen tamamında milli takımdaydı. Şahiner, dünya şampiyonalarının düzenlenmediği o dönemde iki olimpiyat, iki Avrupa Şampiyonası, 12 Balkan Şampiyonası ve 4 Akdeniz Oyunları görerek, ‘kaptan’ unvanının hakkını tam anlamıyla teslim etti.
“İlkbahar aylarıydı. Kurtuluş Lisesi’nin bahçesine, iki ucunda kum torbası olan bir ip germişler, çocuklar da gelip ipin üzerinden atlıyor. Hocamız Aziz Özçelik’in elinde defter var, notlar alıyor. İşleri bittikten sonra içeri gitmişti. Ben de eğlence olsun diye atlayış yaptım. Aziz Hoca, içeriden beni gördü ve camı vurup yanına çağırdı. Sonra da kaydımı yaptı.”
Uzun boyundan dolayı lise takımında voleybol oynayan Şahiner’in atletizme girişi, 17 yaşındayken bu şekilde olmuş. Sonrasında ise devreye tanıdık bir isim girmiş: “O yıl Liselerarası Türkiye Şampiyonası’nda birinci olmuştum. O şampiyona sırasında, tok sesli ve garip konuşmalı bir adam, beni yanına alıp doğruca Ulus’taki Florya Mağazası’na götürdü. ‘Bu çocuğa elbise dikin, oradan bir keten ayakkabı verin’ diyerek bir çırpıda üstümü başımı donattı. Bana bir malzeme çantası yaptırdı. Bu adam Naili Moran’dı.’
Rekoru iki metreye çıkardı
Yüksek atlamada sadece iki yıl içinde Türkiye rekorunu ele geçiren Şahiner, ilginçtir ki spor sınavında 1.30’u geçemediği için Harbiye’ye girememişti. Oysa ki iki yıl sonra 1.92’ye sıçrayarak büyükler Türkiye rekorunu kıracak, 24 Mayıs 1958’de ise Sofya’daki yarışmada 2 metreyi aşarak tarihi bir eşiği geride bırakacaktı. (Aynı dönemde dünya rekoru derecesi 2.16’ydı).
Çetin Abi, toprağa atladıkları o yıllardan kalan dertlerden sebep, hâlâ daha ızdırap çektiğinden bahsediyor:
“Biz atlarken, binme tekniğiyle çıtaya yükseliyor ve toprağa düşüyorduk. Minder filan yok. Defalarca atlayış yaptığımdan, kemiklerim birbirine giriyordu. Şu yaşıma geldim, hâlâ eklemlerimden çat çut ses gelir.”
Ünlü şampiyon, 1960 Roma’da hem yüksek atlamada hem de 110 engellide yarışır. Dört yıl sonra Tokyo’da yine 110 engellide elemeye katılır. Ancak 1964 Olimpiyat Oyunları öncesinde çok formda olduğunu söyleyen Şahiner, şanssız bir şekilde yarışı kaybeder: “Tokyo’da harika başlamıştım yarışa… Son serideydim. İlk beş-altı engelde önde olmama rağmen sekizinci engelden sonra ayağım çukura denk geldi ve sonunu getiremedim. Oraya çok çok daha iyisini yapmaya gitmiştim ama olmadı.”
Muhteşem dörtlü
Şahiner’in verimli atletizm yaşamında, içinde bulunduğu kulüp ortamının katkısı yadsınamazdı. 1952’de kurulan ve 30 yıl Türk atletizmine damga vuran AAAK (Ankara Amatör Atletizm Kulübü) formasını giydiği dönemde Şahiner’in yanında; Fahir Özgüden, Aydın Onur, Ekrem Koçak gibi her biri kendi disiplinlerinin devleri arasında olan efsanevi bir kadro vardı. Tarihin en büyük Türk orta mesafe atletlerinden Ekrem Koçak, Şahiner’in can dostuydu:
“Ekrem, en yakın arkadaşımdı. İstanbul Mithatpaşa Stadı’nda lig yarışmalarına geldiğimiz günlerde bize yarışma öncesi saha içinde antrenman izni verilmezdi. Ben de geceyi bekler, sonrasında Gazhane tarafındaki boşlukta, bulduğum bir çıtayla karanlıkta 40-50 atlayış yapardım. O karanlıkta çıtayı görmem; Ekrem’in elinde tuttuğu ve alttan aydınlattığı ateşe verilmiş gazete parçası sayesinde mümkün olurdu.”
Şahiner’in anlattığına göre; Tahran’daki Türkiye-İran ikili yarışmalarında dörder branşta yarışan Ankara’nın bu komple atletleri, stada girerken ‘dört şeytanlar’ diye anons edilirmiş.
“Biz atlet değildik… Bayrakta adam yok, Çetin gel. Yüksek atlanacak, Çetin atla. 100 koşulacak, Çetin koş. Disk atılacak, Çetin at.Fahir de öyleydi, Ekrem de, Aydın da… Dörder branş yaptığımız için şeytan diyorlardı bize.”
AAAK’nin tüm işleriyle ilgilenen atletizm sevdalısı Macar Kubicsar Laszlo (nam-ı diğer Baba Lassi), bu dörtlünün her şeyiydi. Doğduğu ülkenin vatandaşlığından çıkartılan vatansız (haymatlos) Laszlo, Atatürk Orman Çiftliği’nde botanik ve peyzaj uzmanı olarak çalışması için Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’ya çağırılmıştı. Hayatını kaybedene kadar da orada kaldı ve ruhunu atletlerinin yanında teslim etti.
167 kez milli forma giyen büyük rekortmen Çetin Şahiner ise atletizme veda ettikten sonra Beden Terbiyesi’nden Et-Balık Kurumu’na gelinceye kadar birçok yerde çalıştı, atletizm ve güreş federasyonları bünyesinde çeşitli görevlerde bulundu. 2000’li yıllara gelindiğinde ise sessiz sedasız şekilde köşesine çekildi. Şimdilerde anılarıyla yaşıyor ve dönemdaşları neredeyse tamamen unutulmuşken, o en azından kendisinden sonraki iki-üç kuşağın yaşayan abidesi sayılıp ziyaret ediliyor.