Hem Portekiz hem de İsveç, 2014 Dünya Kupası’nda yer alabilmek için mücadele ettikleri eleme gruplarını zirvede tamamlayamamıştı. Ancak en iyi ikinci kontenjanından hâlâ bir şansları vardı, farklı torbalarda oldukları play-off kuraları öncesinde ihtimaller denizi uçsuzdu. Portekiz için Romanya ve İzlanda eşleşmeleri olumlu gözükürken, İsveç’in alternatifleri arasında Yunanistan ve Ukrayna öne çıkıyordu. Ancak olasılık denen biliminin ne aklı ne de kalbi vardı. Kura, İsveç-Portekiz eşleşmesini istemişti; Cristiano Ronaldo, Zlatan Ibrahimovic’e karşıydı.
Daha önce meşhur Joga Bonito videolarında Eric Cantona’nın karşı karşıya getirdiği ikili, bu sefer masalarından kalkıyor, köşelerinden ayrılıyordu. Sıra meydan muharebesindeydi. Öte yandan eşleşmeden tek kaybeden çıkmayacağı çoktan belli olmuştu. Hangi takım elense, izleyiciler Dünya Kupası’nda Zlatan ya da Cristiano’yu izlemekten mahrum kalacaktı. Kasım ayında oynanan maçların ilki Ronaldo’nun tek golüyle 1-0 bitti, ikinci ayak ise maçtan çok, bir düelloydu.
Goller önce Ronaldo, sonra Zlatan şeklinde geliyordu. 50, 68, 72, 77… Yaklaşık yarım saate sığan dört golle skor 2-2’ydi. Son sözü söyleyense CR7 oldu. Zlatan’ın da diyecekleri vardı ama kısmet mikrofonlaraydı; “Olmadığım bir Dünya Kupası, izlenmeye değer değil” diyordu Ibra. Fanatikleri bile bu konuda ona pek katılmazken, Ronaldo için işler Brezilya’da iyi gitmedi. Portekiz gruptan çıkamadı, Ronaldo etkisiz oynayıp sadece bir gol attı.
Portekizli, milli takım kariyerinin belki de en büyük yıkımlarından birini yaşıyordu. Bir diğeri, Euro 2004’ün finaliydi. O zamanlar 19 yaşında bir yıldız adayı olan Ronaldo, Yunanistan’a kaybedilen finalin her dakikasında sahadaydı. Sürpriz şekilde finale çıkıp favori olarak kaybetmeyi iliklerine kadar yaşamıştı. Zlatan’ın milli takım günleri ise hiçbir zaman bu kadar ileriye gidemedi…
Dünya Kupası sonrası, Zlatan-Cristiano rekabetine Şampiyonlar Ligi de ev sahipliği yaptı ama rekabet, kulüp takımı formalarıyla aynı değildi. Ronaldo’nun Real Madrid’i hâlâ Los Galacticos mirasını korurken, Paris Saint- Germain yeni sermayeyle birlikte kadrosunu yıldız oyuncularla kuvvetlendirmişti. Kısacası hem Zlatan hem de Ronaldo’nun çevresi yetenekli ayaklarla doluydu, böylesi sayılmazdı.
Mahallede top oynadığınız zamanları ya da halı saha takımınızı hatırlayın. Ibrahimovic ve Ronaldo işte o takımların en iyi oyuncuları. Etraflarında yıldızlar yok, o gün çok fazla çalım deneyip sürekli kaleye şut çekseler de hoş görülecekler, biliyorlar. Diğerleri de o şutlardan birinin gol olacağının farkında. Zlatan ve İsveç, Ronaldo ile Portekiz biraz böyle. Sadece ikisinin de ölçekleri biraz geniş. Mahalleleri, ülkeleri; sahneleri de bu yaz tüm Avrupa.
Ve Euro 2016 ikisi için de ayrı önemli. PSG’ye, şehrin gördüğü en büyük futbolcu olarak veda eden Ibra muhtemelen son büyük turnuvasını oynuyor. Ronaldo da ondan yalnızca üç yaş küçük, gözü kapalı 50 attığı sezonlar geride kalıyor olabilir. 2004’teki finalde 7 numara ve kaptanlık pazubandı Real Madrid’den çağrılan Luis Figo’ya aitti. Ronaldo için de bu listedeki her bir madde artık çizili. Figo’nun üstünü çizemediği ‘şampiyonluk’ Ronaldo’nun da büyük planı. Zlatan da Zlatan işte… Bu yaz Avrupa Şampiyonası’nı izleyebilirsiniz. Çünkü o, orada olacak. Hem de Ronaldo ile birlikte.
*Bu yazı, Socrates’in Haziran sayısında yayımlandı. Derginin tüm sayılarını temin edebileceğiniz satış bağlantıları için tıklayın!