Bataklıkta sıkışmış bir su aygırı ve satranç tahtasında kayıplara karışacak bir at. Asla aynı karede yer alamayacağı düşünülen bu iki ögeyi birleştirmek satrancın ilginç siması Mikhail Tal için çok da zor değil. Sadece canının sıkılması yeterli.
“Satrançta iki çeşit feda vardır, benimkiler ve doğru olanlar” diyen Tal, sezgisel ve parlak bir atak oyunu oynamayı seven isimlerden. 8. dünya şampiyonu, Riga Sihirbazı ve elit bir satranç yazarı unvanlarını da layıkıyla taşıyan Tal, hâlâ oyunun gördüğü en iyi hücumculardan biri olarak anılır. Çoğu maçı rakipleri tarafından tekrar incelendiğinde gayet basit görünse de tahtada ortaya koymaktan çekinmediği karmakarışık pozisyonlar rakiplerini inanılmaz bir baskı altına alıp hata yapmaya zorlar. Satrancı, ortaya koyduğu dehası ile ilgililerine daha çok sevdirirken gülümseten hikayeleriyle de oyuna ilgi duyabilecek insan sayısını katlamıştı. Tal, 1964’te SSCB şampiyonunu belirleyecek turnuvada GM Vasiukov ile 32’şer siyah ve beyaz karenin başına geçtiğinde ise oyunun en güzel hikayelerinden birini yazmıştı.
O gün Tal, karışık bir pozisyonda yine ve yeniden atını feda etmeye karar verir. Eğitimi sırasında öğretildiği gibi farklı birçok devam yolundan oluşan ihtimaller ağacının dallarını budamaya başlar ama işe yaramaz. Her hamlenin devamı göz ardı edilemeyecek başka bir devam yoluna çıkmaktadır ve hepsine ayrıca kafa yormalıdır. İhtimaller başını döndürmeye başlar. Tüm bu çıkmazın içinde ise kahramanımızın aklına Korney Ivanović Chukovsky’nin The Telephone şiirinden “Oh, what a difficult job it was. To drag out of the marsh the hippopotamus” dizeleri gelir.
Su aygırı satranç tahtasının üstüne neden çıktı? Rusya’da su aygırı olur mu? Tal serbest çağrışımın böylesini nereden öğrendi? Peki bir su aygırı bataklıktan gerçekten nasıl çıkarılabilir? ‘Riga sihirbazı’ ilk üç soruyu elinin tersiyle kenara itip sonuncuya odaklanır. Ne de olsa mühendistir, fıtratında vardır problem çözmek. Kafasının içindeki çarklar dönmeye başlar. Zavallı hayvanı oradan kurtarabilmek için çeşitli sistemler üstüne düşünür de düşünür. Makaralar ve kaldıraçların yeterince karıştıramadığı müzakerelere vinçler ve hatta bir helikopter bile dahil olur.
Çoğu büyük sporcunun yapamadığını, vazgeçmesi gereken yeri bilir. Su aygırını kurtarma şansı yoktur. Bataklığa izin verir ve eş zamanlı olarak siyah-beyaz kareler önünde belirir. Geriye kalan zamanının ciddi bir kısmı olan 40 dakikayı bataklıkta bıraktığını fark eder ancak pozisyon o kadar da karışık gelmemektedir artık. Önce yapıp sonra düşünmeyi seviyordur ne de olsa. Turnuva sonunda şampiyon olamayacaktır ama bu maçı hanesine yazdırır.
Sonraki gün gazetelere baktığında gülümsemeden duramaz. Spotta Tal’in 40 dakikalık düşünme sürecinin ardından yaptığı muhteşem at fedasından bahsedilmektedir. Notasyonda ünlemler birbiriyle yarışır. O ise sadece gerçekleri basın toplantısında anlatmanın ne kadar keyifli olacağını düşünmektedir.