Slovenya maçından beri milli takımda değişen çok fazla bir şey yok. Hırvatistan’a karşı oynanan futbol şu anda 5 maçı geride bırakmış ve 10 takımı arenaya çıkarmış turnuvanın en kötüsü ve 90 dakika boyunca bunu tersine çevirmek için oyuncular sahada pek bir şey yapmadılar.
Hırvatlar turnuvanın en kuvvetli orta sahalarından birine sahipler. Maça çıkış şekilleri de bunu gösteriyor. Ortada Badelj, Modric ve Rakitic’le oldukça dengeli bir merkez orta sahayı kenardan içeri kat eden Brozovic’le destekleyerek maça çıktılar ve kenarda da bir başka kalite Mateo Kovacic oyuna girmeyi bekliyordu. Mandzukic’in kenarlardan Brozovic ve Perisic’le desteklendiği yapı kağıt üzerinde bizim için fena durmuyordu. Topal-Balta’dan oluşan netameli tandeme karşı oldukça ağır bir Mario Mandzukic’le birlikte arkaya atılan topların riski fazlasıyla azalırken hem Brozovic, hem de Perisic’in çapraz ceza sahası koşusu yapan profile sahip olmamaları Hırvatların da hücumda problem yaşayabileceğini gösteriyordu.
İki takım da üretim yapamadı ama…
Öyle de oldu. İlk 45 dakikada genellikle topu ayağına almaya çalışan takım bizdik ve Hırvatistan, milli takımı karşılamaya çalışan taraf olmayı seçti. Modric ve Badelj’in önündeki Rakitic, sürekli Selçuk İnan’la birebir oynadı ve onu takip etti. Geriden top çıkarmamızı bu şekilde engellemeye çalışırken dünyanın en iyi defansif forvetlerinden biri olan Mandzukic önde baskıyı başlatıyor ve kenarlardaki Brozovic’le Perisic de beklerimizle kenar oyuncularımızı sürekli karşılamaya çalışıyordu. Dolayısıyla top ayağımızdayken ilk 45 dakikada fazla üretim yapma şansımız olmadı. Hırvatlar iyi savunmayla topu kazandığında da Slovenya maçından sonraki yazıda belirttiğim gibi orta sahanın savunma zaafiyeti ortaya çıktı ve yeteri kadar top kazanamadık. İlk 45 dakika sonlandığında Selçuk-Oğuzhan-Ozan üçlüsünün kazandığı top sayısı sadece 2’ydi. Oğuzhan’ın 45 sonrasında oyundan çıktığı bu merkez orta saha 90 dakikayı da 4 top kazanmayla tamamladı. Luka Modric’in bu maçta tek başına 9 top kazandığını söylersek iki orta saha arasındaki denge farkı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Toplayken rakibin iyi baskısıyla üretemeyen milli takım rakipten top kazanamayıp direkt hücuma çıkma şansına da sahip olamayınca ortaya hücum anlamında bir şey koyma şansı olmuyor.
Yani Topal gerçekten gerekli
Dolayısıyla Fatih Terim’in Mehmet Topal’ı orta sahada kullanmayı reddetmesi eleştiri konusu olmaya devam etmeli. Daha önce de belirttiğim gibi bunun elimizde stoper olmamasıyla alakası yok. Elemelerde tandemde iki saf stoperle oynarken dahi Terim, Topal’ı orta sahada düşünmüyordu. Bunun farklı yapılarda getirisi olabilir ama bu kadar büyük problemler varken ve rakipten top almakta bu kadar zorlanıyorken Topal’ın orada olmaması mantıklı görünmüyor. Savunma anlamında da takıma savunma tandeminde kattığı büyük bir artı yok. İlk yarıda sayısız kenar ortasında Balta-Topal ikilisi hiçbir topa kafa vuramadı ve golü yememize de bu ortaların sonuncusu neden oldu.
Klasik değişiklikler yetmedi
İkinci yarıda klasik hamleler geldi. Oğuzhan-Volkan değişikliğiyle 4-3-3’ten 4-2-3-1’e dönüldü ve 1-0’dan sonra savunma direnci artan Hırvatlara karşı yine üretemedik. Kısa süreli bir 4-4-2 ve sonrasında Burak Yılmaz’la beraber rakip yarı sahaya rahat bir şekilde yerleşemedik ve verdiğimiz kontralarla birlikte en az ilk yarıdaki kadar kötü bir futbol ortaya koyduk. Hakan Çalhanoğlu konusundaki ikilem de devam ediyor gibi görünüyor. Akan oyunda savunma yardımı dışında yine hücumda takıma artı katamadı ki geri kalan oyuncuları düşününce bu konuda Hakan’a fazla yüklenmek de çok doğru olmayabilir. Fakat duran top olmayınca takımın verimini düşürmeye devam ettiği kesin.
Ön alan değişmeli
Kısa vadede Topal’ın orta sahaya dönüşü gibi bir şey pek mümkün görünmüyor. Dolayısıyla bu zayıf dirençli orta sahayı tolere etmek için ön alanı tamamıyla değiştirmek tek çare olabilir. En azından iki kenarda da safkan kenar oyuncusuyla takımın kontra oyununu parlatmaya çalışmak mantıklı olabilir. Sadece Türkiye değil Hırvatistan da üretim yapma konusundaki problemleriyle turnuvanın kalan bölümünde çok rahat olmayabilir. Bu maçtaki görüntü itibarıyla standart bir İspanya’ya karşı iki takım da büyük problem yaşar ama ilk maçtan alınan mağlubiyetle birlikte bu konuda endişelenmesi gereken asıl takım ne yazık ki biziz.