Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarSarsıntı

Eski NFL oyuncularında birbiri ardına rastlanan C.T.E. vakaları, ‘Amerika’nın Sporu’na yöneltilen soru işaretlerini derinleştiriyor.

Eski NFL oyuncusu Aaron Hernandez, karıştığı cinayetler sebebiyle çektiği hapis cezası sırasında, geçtiğimiz Nisan ayı hücresinde ölü bulundu. Henüz 27 yaşında intiharı seçen Hernandez’in beynindeki incelemeler sonucunda C.T.E. adı verilen sinir sistemi rahatsızlığından muzdarip olduğu ortaya çıktı. Son dönemde C.T.E. vakalarının sayısı hiç de az değil. NFL’deki C.T.E. tartışmalarını Socrates’in Eylül 2017 sayısı için kaleme almıştım:


Nöropatolojist Bennet Omalu, sabah uyandığında muhtemelen sıradan bir iş gününün onu beklediğini düşünüyordu. Hastaneye gidecek, o sıralar hayatını kaybetmiş birinin cansız bedeninin başına geçip otopsi işlemini gerçekleştirecekti. Ölümün sebebini anlamaya çalışırken sedyenin başında o bedene dönüp bu arayışında kendisine yardımcı olmasını rica etmekten de geri durmayacaktı. Kendisini ölüler adına konuşan bir çevirmen olarak görmesi boşuna değildi.

Sabah evden çıkmadan önce televizyonda karşılaştığı bir haber, bugün sedyede ağırlayacağı vücudun öylesine biri olmadığını ortaya koyuyordu. Yaşadığı kent Pittsburgh’un Amerikan futbolu takımı Steelers’ın efsanelerinden ‘Demir’ lakaplı Mike Webster, hayatını kaybetmişti. 1970’lerin sonunda dört kez Super Bowl zaferi yaşayan takımın merkez oyuncusu konumundaki Webster, Şöhretler Müzesi’nin seçkin üyelerinden biriydi.

Nijerya doğumlu Doktor Omalu için Amerikan futbolu, pek de cazip bir eğlence kaynağı değildi. Çarpışma temelli bu sporun neden milyonları peşinden sürüklediğine dair net bir cevabı yoktu. Hâl böyle olunca ‘Demir Mike’ın nasıl bir şöhrete sahip olduğunu da o sabaha dek tahayyül edemezdi. Ama yine o haberden öğreneceği üzere, 110 kiloluk koca efsanenin son yılları pek de şanına yakışır geçmemişti. Nasıl olur da Webster gibi biri hafıza sorunları yaşayan, elinde avucunda ne varsa kaybedip bir karavanda yaşamak zorunda kalan, kendi fırınına işeyip çürüyen dişini Japon yapıştırıcısıyla tedavi etmeye çalışan biri hâline gelmişti? Omalu, hastaneye giderken tüm bu düşünceleri beraberinde götürüyordu. Doktora göre kesin olan tek şey vardı, “İnsanlar yok yere delirmezler” diye düşünüyordu. 2002’de yaptığı bu öngörünün, milyarlarca dolarlık bir eğlence sektörü olan NFL’in (Ulusal Futbol Ligi) uzun yıllar tartışacağı bir konunun fitilini ateşleyeceğini ise çok sonra anlayacaktı.

Webster’ın beynini incelemeye başladığında, Omalu’nun şaşkınlığı daha da arttı. Hafıza kaybı, paranoya gibi benzer semptomlar içeren ve boksörlerde yaygın olarak görülen ‘pugilistik demans’ta olduğu gibi beyinde açık zedelenmeler ya da Alzheimer’daki gibi bir büzüşme durumu yoktu. Daha detaylı bir araştırma yapmak istiyordu.

Omalu, haftalarca mikroskop başında beyinden aldığı kesitleri incelemeyi sürdürdü. İş arkadaşları gece geç saatlere kadar Webster’ın beyniyle mesai harcadığı için ona deli gözüyle bakmaya başlayınca çalışmalarını evinde sürdürmek için kesitleri yanında götürmeye başladı. Ve sonunda bir gün, mikroskobun başında gördükleri Omalu’yu haklı çıkardı. Webster, yok yere delirmemişti. ‘Tau’ adı verilen ve beyin dokusunda oluşan dejenerasyon sonucu biriken bir protein türüne maruz kalmıştı. Beyin dokusundaki bu tau proteini, farklı bölgelerde birikerek hücrelerin çalışmasını engellemiş ve Webster’da hafıza kaybı, duygu kontrolü bozukluğu, anksiyete, saldırganlık gibi sonuçlar doğurmuştu.

Omalu’nun 2015 yapımı Concussion filmine de konu olan bu keşfi, NFL yönetimini pek de memnun etmedi. Nijeryalı doktorun C.T.E. (chronic traumatic encephalopathy) adını verdiği hastalığın yıllarca Amerikan futboluyla bir ilişkisi olmadığını savunup Omalu’nun çalışmalarını kendi sponsor oldukları doktorlar tarafından karalamaya çalıştılar. Hatta filmde anlatılanlara göre, Omalu yer yer tehditler dahi aldı. Ancak Omalu için Webster, son olmayacaktı.

Bennet Omalu’nun hikâyesi Concussion adıyla beyaz perdeye taşınmış, Nijerya doğumlu doktoru Will Smith canlandırmıştı.

Bir başka eski Steelers’lı Terry Long, Philadelphia Eagles’tan Andre Waters, yine Steelers’dan Justin Strzelczyk listenin başında yer alan diğer isimlerdi. Doktor Omalu her birinin beynini inceledi ve hepsinde C.T.E’ye rastladı. Gelecek yıllarda mikroskobu yönelteceği onlarca eski NFL oyuncusunun beyninde de benzer bulgulara rastlayacaktı. Geçtiğimiz yıllarda TIME’a verdiği bir mülakatta, C.T.E’yle karşılaşmadığı tek bir eski NFL oyuncusu bile olmadığını söyledi. Yıllar boyunca tükettiği zaman ve cebinden harcadığı 100 bin dolara yakın para, literatüre yeni bir hastalık eklemiş, NFL yönetimine ise koca bir baş ağrısı doğurmuştu.

Omalu’nun çalışmaları birçok meslektaşına da ilham kaynağı oldu. Hâli hazırda dünyada C.T.E. araştırmaları için bağışlanmış en geniş beyin bankasına sahip Boston Üniversitesi’nden nöropatolojist Ann McKee’nin geçtiğimiz aylarda yayımladığı bir araştırma, durumun vahametini açıkça ortaya koydu. Doktor McKee, incelediği 111 eski NFL oyuncusu beyninden biri hariç hepsinde C.T.E.’ye rastladı. Amerikan Tıp Birliği’nin dergisinde açıklanan bu araştırmanın ardından iyiden iyiye NFL dünyası da işin ciddiyetini tartışmaya başladı. Ancak C.T.E.’ye karşı önlem almak pek de kolay görünmüyor.

Stanford Üniversite’sinde yapılan bir araştırmaya göre, kolej futbolunda line pozisyonunda oynayan bir oyuncu her maç ortalama 62 kez kafasına darbe alıyor ve bu darbelerin her biri arabanızla saatte yaklaşık 48 kilometre hızla giderken bir beton duvara çarptığınızdaki etkiyi yaratıyor. Oyuncuların taktıkları kasklar kafatasını korumaya yarıyor ama kafatasının içinde bir miktar hareket alanı bulunan beynin bu çarpışmalarda ürettiği tau proteinleri, spor kariyeri sona erdikten sonra birçok kişinin hayatını mahvetmeye yetiyor.

Henüz 27 yaşında, hapisteki hücresinde intihar eden eski NFL oyuncusu Aaron Hernandez’in beyninde de ileri seviyede C.T.E.’ye rastlandı.

Hâlâ erken evresinde sayılabilecek C.T.E araştırmalarının önündeki en büyük engel ise hastalığın teşhisinin ancak ölüm gerçekleştikten sonra konulabilmesi. Bu sebeple Omalu da dahil olmak üzere beyin dokusu konusunda uzmanlaşmış birçok akademisyenin öncelikli hedefi, hastalığı beyni açmaya gerek kalmadan da tespit edebilmek. Zira duyu kontrolü sorunları, hafıza kaybı, anksiyete gibi birçok semptom aslında başka hastalıkların da göstergesi ve bunlara bakarak C.T.E. teşhisi koymak bilimsel anlamda yeterli değil.

Peki NFL şu sıralarda ne yapıyor? Yaklaşık on yıl önce Omalu’ya ve meslektaşlarına karşı yürütülen hasır altı etme çabaları sonuçsuz kaldı ve artık lig yönetimi de belli noktalarda salonun ortasındaki fili kabullenmeye başladı. NFL’in sağlık ve güvenlik politikalarından sorumlu başkan yardımcısı Jeff Miller, 2016’da Washington’da vekillerle bir yuvarlak masa toplantısına katıldı. “C.T.E gibi beyin dejenerasyonu kaynaklı rahatsızlıklarla Amerikan futbolu arasında bir bağ var mı?” sorusunu “Bu sorunun cevabı elbette evet” şeklinde yanıtladı. NFL’in şu ana kadar aldığı en büyük önlem ise önümüzdeki sezondan itibaren kullanılmaya başlanacak modern kasklar. Bu ekipmanın, esnek yapısı sayesinde beynin daha az zarar görmesini sağlayacağı öne sürülüyor ancak Omalu, bu konuda pek de ikna olmuş değil: “Bu tür bir rahatsızlığı önleyebilecek herhangi bir ekipman yok.”

*Bu yazı, Socrates’in Eylül 2017 sayısında yayımlandı. Eski sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce