Rio 2016 açılış seremonisinde Amerika Birleşik Devletleri kafilesinin bayrağını Michael Phelps taşıyacak. Bu, herkes tarafından normal karşılanan bir seçim. Ünlü sporcu, 2000 Sydney’de adım attığı dünya sahnesinde çok özel başarılar elde etti ve adını gelmiş geçmiş en büyük sporcular arasına yazdırdı. Olimpiyat kariyerinde aldığı 22 madalya onu oyunlar tarihinin en başarılısı yapıyor. Ve Rio’da bayrağı taşımasını ülkesinin sporcuları arasında yapılan bir oylama belirledi ve zaten herkesçe bilinen sportif başarılarının yanına böyle bir onur ekledi.
Yine de bu karar açıklandıktan sonra ABD basınında farklı bazı yazılar ve sesler yükseldi. Yahoo yazarı Eric Adelson, bu seçimin gerekçelerini sıraladıktan sonra ‘ama’ diyor ve ülkesinin büyük bir fırsatı kaçırdığını belirtiyor. Ona göre kafilenin önünde bayrağı taşıması gereken kişi Ibtihaj Muhammad. Adelson, bayrağı taşıyan ismin aynı zamanda dünyaya “Biz buyuz” mesajını vermek için de doğru yol olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bütün dünya Phelps olduğumuzu biliyor. Ama başka adayların hikâyelerini ve bu hikâyelerin neden anlamlı olduklarını bilmiyorlar. Herkes Ibtihaj Muhammad’in hikâyesinden haberdar değil.”
Arkasından da Ibtihaj Muhammed’in öyküsünü sayıp döküyor. ABD’li eskrimci, bir polis memuru ve öğretmenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, Duke Üniversitesi’nde Afrika-Amerika Çalışmaları ve Uluslararası İlişkiler eğitimi almış. Onu dikkat çekici yapan sadece özgeçmişindeki bu parlak detaylar değil. Başarılı sporcu aynı zamanda bir müslüman ve olimpiyat oyunlarına türbanlı olarak katılan ilk ABD’li sporcu olacak. Adelson, bu önerisine “Olimpiyat oyunlarını neden politize ediyorsun ki?” şeklinde eleştiriler getirilebileceğini söylüyor ve buna cevaben şunları kaleme alıyor: “Muhammed’i bayrak taşıyıcı olarak seçmek Amerikan çeşitliliğinin bir simgesi olabilirdi.”
Bu konuda yalnız değil. The Guardian adına benzer bir yazı kaleme alan Les Carpenter da New Jersey’de doğup büyüyen ve bütün ön yargılara rağmen hayalini gerçekleştiren Ibtihaj Muhammed’in mükemmel bir seçim olacağını söylüyor. Özellikle de ABD’nin Donald Trump yüzünden ırkçılıkla, nefret suçlarıyla ve her türlü hakaretle dolup taşan bir seçim gündemiyle yatıp kalktığı günlerde bunun çok anlamlı bir tercih olabileceğini ifade ediyor. Michael Phelps’i bayrak taşıyıcı olarak seçen ABD’li sporcular da bunu çok iyi anlamış vaziyette. Zira yapılan ankette ikinci sırada da Ibtihaj Muhammed çıkmış.
Bunları neden anlattım? Tahmin etmişsinizdir. 2013 Akdeniz Oyunları’nda olduğu gibi 2016 Rio Olimpiyat Oyunları’nın açılışında da Türkiye kafilesinin bayrağını Rıza Kayaalp taşıyacak. 2012 Londra’dan bronz madalya ile dönen Kayaalp, son yıllarda güreş milli takımının yıldızlarından biri. Fakat 2013’te Gezi Parkı eylemleri sırasında attığı ırkçı tweetler, onun bayrak taşıyıcı olarak seçilmesini büyük bir skandal hâline getiriyor. Kayaalp’ın yazdıklarını hatırlamayanlar şuradan hafıza tazeleyebilir. Ünlü güreşçi, Dünya Güreş Federasyonu’ndan ceza alması gündeme geldiğinde bu tweetlerin kendisi tarafından yazılmadığını, adına açılan sahte bir hesabın ürünü olduğunu söylemiş ve federasyonla birlikte savunmasını bunun üzerine kuracağını açıklamıştı. Ancak Mersin’deki Akdeniz Oyunları sırasında Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklama, burada da kendisiyle çeliştiğini ortaya koyuyor. Kayaalp, 22 Haziran 2013’te, “Bu konu hakkında çok fazla konuşmak istemiyorum ama Twitter’dan attığım o mesaj, yakıp yıkanlara karşıydı” ifadelerini kullanmıştı.
Daha önce Türkiye kafilesinden 2016 Rio’da bayrağı taşıyacak olan sporcunun Çağla Büyükakçay olacağı söylentileri dolaşıyordu. Bu anlaşılabilir bir tercih. Fakat şimdilerde Çağla’nın ertesi günü maçı olduğu için böyle bir değişikliğe gidildiğini belirtenler var. Bir taraftan da Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin bu tercihte çok büyük bir yetkiye sahip olmadığı, seçimi yapan tarafın, tamamen Spor Bakanlığı olduğu iddia ediliyor.
Ne olursa olsun, seçim yapıldı. Rıza Kayaalp, 2016 Rio Olimpiyat Oyunları açılış töreninde Türkiye kafilesinin önünde bayrağı taşıyan isim olacak. Dünyaya vermek istediğimiz mesaj, göstermek istediğimiz kimlik bu. Irkçı, şoven, cezasızlığın hüküm sürdüğü bir yerde büyüdüğünü bilen, güçlü olduğu sürece ne yapsa yanına kâr kalacağını, “Yedirmeyiz” şemsiyesi altında savunulacağını anlayan bir kimlik. Bu kimlikle birlikte, devlet destekli ya da devlet göz yummalı organize dopingle damga vurduğumuz 2012 Londra Olimpiyat Oyunları macerasının ardından yeni perdeyi de ırkçılıkla açıyoruz ve “Acaba bayrak taşıyıcımız Phelps olmasa mıydı?” tartışmalarını uzaktan izliyoruz.
Londra’yı anmışken… Orada ve sonrasında yaşanan skandallar yüzünden Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, federasyonlarla birlikte dopingle mücadelede yeni bir sayfa açtıklarını ve ‘dopinge sıfır tolerans’ politikası uyguladıklarını ifade ediyordu. O sayfanın bir yerinde ‘ırkçılığa epey tolerans’ da yazıyor olmalı. Aynı vuruculukta bir slogan değil belki ama dopingle mücadeleye göre çok daha istikrarlı şekilde uygulandığı kesin.