Gianluigi Buffon, 1995’te Parma formasıyla Serie A’daki ilk maçına çıktığında, 2016 yılına kadar bu istikrarı sürdüreceğini birçok kişi tahmin edemezdi. 22. yılına girdiği profesyonel kariyerinde; Nevio Scala, Marcelo Lippi, Antonio Conte gibi İtalya futbolunda yeri olan isimlerle çalışan Buffon için bir ismin yeri biraz daha ayrı. Ermes Fulgoni, 1990 ile 2004 yılları arasında Parma’nın kaleci antrenörü olarak görev yaptı. Sonrasında birçok kulüpte daha çalışsa da bugünlerde yine başladığı yerde, Parma’da. Gianluigi Buffon ile 1991’de yolları kesişen Fulgoni’nin İtalyan futboluna en büyük imzayı bırakan antrenörlerden biri olarak gösterilmesi hiç de sürpriz değil. Fulgoni’ye 13 yaşından beri tanıdığı Gianluigi Buffon’u sorduk.
Gianluigi Buffon ile ilk kez karşılaştığınızda kaç yaşındaydı? Üzerinizde nasıl bir etki bırakmıştı?
1991 yılıydı, 13 yaşındaydı. İlk izlenimim; ileride büyük bir şampiyon olabileceğiydi. Henüz A takımda resmi tek maç bile oynamamıştı üstelik. Gözlerindeki ışıltı; büyük bir kişiliğe, zekâya ve yeteneklerini sunma isteğine sahip olduğunu gösteriyordu.
Gigi’nin Parma’daki çocukluk günlerinde karakterini özetlemeniz gerekirse…
Zeki, eğlenceli ve hırslı…
Kişiliğinin ve yeteneklerinin gelişmesinde sizin rolünüz neydi?
O dönemlerde hep birlikteydik. Onun için bir baba gibiydim diyebilirim. Hem futbol sahasının hem de hayatın içindeki yanlışları ve doğruları ona öğretmeye çalıştım. Zaman zaman görüşüyoruz. Gigi, antrenörlüğünü yaptığım dönemle aynı. A takıma yükselene kadar geçirdiğimiz beş sene nedeniyle hala onun referans noktasıyım.
İtalya futbolu yıllarca büyük kaleciler yetiştirdi. Bu geleneğin arkasındaki sır nedir?
İtalya’da her zaman ilgi kaleciler üzerindedir ve bu da İtalya’yı kaleciler için bir nevi özel okula dönüştürmüştür. İtalya, geçmişten bugüne kaleci yetiştirme kültürüne sahiptir. Benim için de aynı şey geçerli. Muhteşem kalecileri izleyerek başladım. Kendimi geliştirmeye çalıştım ve şimdi de nelerin önemli olduğunu genç kalecilere gösteriyorum.
Birçok yetenekli kaleciyle çalıştınız. Buffon’u farklı kılan neydi?
Bence en büyük farkı; oynadığı her yerde başarılı olması… Oynadığı takımların sistemlerine (defansın önde kurulması ya da geriye yaslanması) kendini kolayca adapte etti. Bu, onun çabuk öğrenme yeteneğini ve zekasını da gösteriyor.
İtalya, 1970’lerden 1980’lerin başına kadar kalesini Dino Zoff’a emanet etti. Ondan sonra ise bir istikrarsızlık vardı. Buffon’la çalışmaya başladığınızda İtalya Milli Takımı’nın kaleci konusunda istikrar sorununu çözebileceğini düşünmüş müydünüz?
Serie A’da oynamaya başladığında çok çok gençti. Bu yüzden Zoff’la aynı seviyeye ulaşacağını düşünmüştüm.
Kalecilik kavramı yıllar içerisinde değişime uğradı. Ayak hakimiyeti ve pas kabiliyeti, bugün kalecilerde aranan özelliklerden. Buna rağmen Buffon hala zirvede. Sebebi ne sizce?
Bu sıkı çalışmaya bağlı bir şey. Henüz çocukken birlikte yaptığımız idmanlarda da aynısı geçerliydi… O dönemlerde de ‘kaleciye pas’ kuralı yeni çıkmıştı. Biliyorsunuz, takım arkadaşının pasını kaleciler daha önceleri elleriyle tutabilirken, bu kuralla birlikte bu yasaklandı. Bu kuralla ilgili antrenmanlar yaparken anlattıklarımın hepsini kolaylıkla anlamıştı. Bunda, kaleye geçmeden önce orta sahada görev yapmasının da etkisi vardı tabii, iyi bir ayak tekniğine sahipti. Yeniliklere kolayca ayak uydurabildiğini günümüzde de gösteriyor.
Buffon, Serie A’daki ilk maçını 1995’te Milan’a karşı oynadı. Parma’nın kaleci sıkıntısı vardı ve ona güvendiniz. Bu seçim sizi zorlamış mıydı?
Onu daima desteklemeye çalışıyordum. A takım için hazır olduğunu söylüyordum. Ama 17 yaşındaki bir çocuktan bahsediyoruz. Bilirsiniz ki bu gibi durumlarda genellikle biraz korku ve şüphe olur. Ama sonuç olarak birçok sakatlık sorunu yaşıyorduk ve antrenör Nevio Scala, onu oynatmaya mecburdu.
Genç bir kaleci olarak baskıyla baş edebilmesi kolay oldu mu?
İtalya’da her zaman kaleciler üzerinde baskı vardır. Fakat Gigi bunun üstesinden gelmişti. Ailesinde birçok sporcu vardı, büyük ihtimalle baskıyla yüzleşebilmesinde bunun da etkisi oldu.
Salvatore Sirigu, birkaç yıl evvel Buffon için iyi bir alternatifti ama formunu koruyamadı. Perin ve Donnarumma, milli takım için Buffon’a alternatif olmayı başarabilecekler mi?
Sirigu’yla da çalıştım. O da Serie A’da çok erken oynamaya başlamıştı. Fakat Buffon gibi uzun bir birlikteliğimiz yoktu. Eksiklerini düzeltmek için yeterli zamanım olmadı. Ama yine de PSG’deki ilk yıllarından iyi iş çıkardı.
Buffon seviyesine ulaşabilecek tek isim olarak Donnarumma’yı görüyorum. Perin de iyi bir kaleci ama fiziksel özellikleri açısından Buffon ve Donnarumma’nın gerisinde. Yeterince uzun boylu değil ve bu açıdan kısıtlı kalıyor.
Buffon, Parma’dan Juventus’a geçtiğinde orada sorunlar yaşadı mı?
Büyük sorunları olmadı. Tabii ki Juventus’ta baskı daha fazlaydı, farklı futbolcular ve yeni bir stadyum vardı… Ama kolayca üstesinden geldi.
Buffon, kariyeri boyunca iyi savunmacılarla oynadı. Onların performansına etkisi nasıldı?
Açıkçası her zaman şunu söyleriz: Büyük kaleciler, muhteşem savunmaları; büyük savunmalar da muhteşem kalecileri yaratır. Bu birlikteliği sağladığınızda en iyiye sahip olursunuz.
Buffon, kulüp takımlarında zaman zaman form düşüklükleri yaşasa da bunu milli takım hiç yansıtmadı diyebilir. Bunun sebebi nedir?
Öncelikle şunu söylemeliyim; Gianluigi Buffon, kariyerinin 21. sezonunu oynuyor. Bu 21 sezonda da en üst seviyedeydi. Bu nedenle bazı hatalar affedilebilir. Neyse, milli takım onun için daha teşvik edici. Bazen ufak hatalar yapsa da hiçbir zaman bütün maçı etkileyecek bir hata yapmıyor.
Birkaç yıl önce düşüşe geçtiğini (kendi standartlarında) düşünenler vardı ama ayağa kalktı ve tekrar zirveye çıktı. Dönüm noktası neydi?
Mutlaka kendi standartlarına göre kötü maçlar çıkarmıştır ama şunu da söylemeliyiz; Juventus, o dönem, bugünkü gibi bir takım değildi. Daha öncede dediğim gibi; iyi bir savunma ya da iyi bir takım kaleci performansını etkiler.
Dino Zoff gibi 41 yaşına kadar oynayacak mı sizce?
Zoff gibi 41 yaşına kadar oynayacağını düşünüyorum. Hatta 2018’deki Dünya Kupası’nda da oynayabileceğini. Birkaç gün önce konuştuğumuzda hem kulüp hem de milli takım kariyerinin devamıyla ilgili gayet ikna olmuş ve hevesli görünüyordu…