1980-81 sezonuna efsanevi futbolcusu Laszlo Kubala’nın teknik direktörlüğünde başlayan Barcelona, üst üste gelen mağlubiyetlerle yarışta geri düşmüş ve takımın başına Inter’de oynattığı Katenaçyo sistemiyle dünya çapında şöhret sahibi olan Helenio Herrera getirilmişti. Arjantinli teknik adam, kısa sürede durumu toparladı ve takımıyla çıktığı ilk 17 maçta 12 galibiyet, 3 beraberlik aldı. Bu performans, Barcelona’yı doğal olarak şampiyonluk yarışının bir numaralı favorisi hâline getirmişti. Bernd Schuster’in orta sahadaki liderliği ve hücumda Allan Simonsen ama en çok da Quini’nin skor gücü ile ligin en golcü takımı olmuşlardı. 18 Ocak’taki Sporting Gijon maçı ile başlayıp 1 Mart’ta oynanan Hercules mücadelesi ile sonlanan yedi maçlık süreçte tam 25 gol attılar. Ama ne olduysa o Hercules maçından sonra oldu. O gün attığı iki golle ligdeki gol sayısını 18’e çıkaran, daha önce Sporting Gijon formasıyla üç kez ‘Gol Kralı’ unvanının sahibi olan Quini, ortadan kaybolmuştu.
Futbolcuların halkın bir parçası olduğu zamanlardı. Onlara sık sık sokakta rastlayabilirdiniz; bugünkü geniş güvenlik önlemleri yoktu. Maçın ardından evine dönen ve eşiyle çocuklarını almak üzere havaalanına doğru tekrar yola koyulma hazırlığında olan Quini, evinin önünde iki silahlı kişi tarafından kaçırılmıştı! Sadece altı gün önce başarısız bir darbe girişiminin yaşandığı İspanya’da gündem bir anda değişmişti. Herkes Quini’yi konuşuyordu. Bazıları kaçırılmanın arkasında politik hesapların olduğunu söylüyor, bazıları münferit bir olaydan söz ediyordu.
Bu sırada Barcelona ise şampiyonluk yarışının en önemli virajına çıkıyordu. Puan durumunda önlerindeki tek takım olan Atletico ile oynamak için Madrid’e gideceklerdi fakat Bernd Schuster, “Quini yoksa ben de yokum!” diyerek oynamayı reddediyordu… Bir süre sonra ikna edilen Schuster maçta oynasa da bu şartlar altında oynanan maçı ev sahibi ekip 1-0 kazanacak, Barcelona ise kayıplara sonraki haftalarda da devam edecekti. Önce Salamanca’ya yenildiler, ardından Zaragoza ile berabere kaldılar.
Kaçırılma hadisesinin 25. gününde Quini, Zaragoza şehrinde bir otoparkta bulundu. Onu kaçıranlar, fidye için irtibata geçmelerinin ardından yapılan operasyonla sağ olarak ele geçirildi ve bir süre sonra onar yıl hapis cezasına çarptırıldı. Tüm bunların Barcelona’nın içinde bulunduğu şampiyonluk yarışıyla ilgisi olup olmadığı hiçbir zaman tam olarak netlik kazanmadı ve bitmek tükenmek bilmeyen teoriler havada uçuştu. Ama şu bir gerçek ki Barcelona artık yarıştan kopmuştu. Quini’nin kurtulmasından üç gün sonra oynanan -tabii ki onun gitmediği- Real Madrid deplasmanından da 3-0 mağlup ayrıldılar… 26. haftada “Atletico 37, Barcelona 35, Valencia 32, Real Madrid 31, Sporting Gijon 31, Real Sociedad 31” şeklinde dizilen puan tablosu, 30. haftanın sonuna gelindiğinde şu şekli almıştı:
Atletico 40
Real Sociedad 38
Real Madrid 37
Valencia 36
Barcelona 36
Sporting Gijon 35
Sezon sonunda şampiyonluğa ulaşan Real Sociedad oldu. Binlerce Barcelonalı tarafından karşılanan Quini ise özgürlüğüne kavuştuktan bir hafta sonra sahaya çıkmış, bir ayını kaçırdığı sezonu bir kez daha gol kralı olarak tamamlamayı başarmıştı. Ertesi yıl da aynı unvanı -beşinci ve son kez- alacaktı. İspanyol forvet, -belki de Stockholm Sendromu’nun etkisiyle- kendisini kaçıranlar hakkında hiçbir zaman kötü söz söylemedi. Onlardan alma hakkı olan tazminatı da hiç istemedi. Ona göre, kendisini kaçıranlar, “her şeye rağmen iyi insanlar”dı.