*Paolo Bandini imzalı bu yazının orijinaline The Guardian‘dan ulaşabilirsiniz.
Leicester City oyuncuları, Claudio Ranieri’nin hayali zilini ilk duyanlar değildi. Ancak geçen ay Danny Drinkwater, onun antrenmanlarda enerji düştüğünde “din-don, din-don” tekniğini kullanarak oyuncularını tekrar odakladığını söylediğinde basın mensuplarını eğlendirmişti.
İtalya’daysa en azından bir kişi, bu duruma diğerlerinden farklı tepki veriyordu. 1988-1991 yılları boyunca Cagliari’de Ranieri’nin öğrencisi olan Ivo Polga, Drinkwater’ın yorumlarını duyduktan sonra nostaljiden başka bir şey hissetmemişti.
“Ranieri’nin bu zil tekniğini Cagliari’deyken bulduğunu yazmalısınız!” diyor Pulga. “Geçen ay İngiltere’deki o yazıyı gördüğüm anda zihnim beni zili ilk duyduğum ana götürdü. Sabahın köründe antrenmana gelmiştik ve hepimiz biraz uykuluyduk. Ranieri, akıllarımızın hâlâ yatakta olduğunu anlayabiliyordu ve bu yüzden bize şöyle bağırdı: ‘Din-don, din-don. Antrenman başladı! Din-don, din-don!’ O andan itibaren bu, sezon boyuncu bizim için bir çağrı hâline gelmişti. Noel’de Ranieri hepimize, üzerinde ‘Cagliari Calcio, din-don, din-don’ ve kendi ismi yazan birer zil verdi. Benimkini hâlâ evde saklıyorum.”
Ranieri’nin bu çakma alarm sesi, 30 yıl önce İtalyanlara şimdilerde İngilizlere geldiğinden daha az tuhaf gelmemişti. Yine de iki yerde de bu teknik işe yaradı. Ranieri belki Cagliari ile harika unvanlar kazanmadı ancak onların art arda sezonlar boyunca 3. Lig’den Serie A’ya kadar yükselmelerine rehberlik etti. 1991 yılında Napoli’nin teklifini kabul etmeden önceyse onları tek seferde Serie A’da tuttu.
Zil, Ranieri’yle birlikte önce Napoli’ye sonra da görünüşe göre Ranieri’nin görev yaptığı her takıma gitti. Şu anda MLS takımlarından Orlando City forması giyen eski İtalya Milli Takımı orta sahası Antonio Nocerino, Ranieri’nin zil tekniğini Juventus’ta bile kullandığını hatırlıyor. “Ne zaman sabah antrenmanına çıksak ve aramızdan birkaç kişi biraz hâlsiz olsa onları sahanın ortasına çağırır ve ‘Din-don, din-don’ diye bağırırdı. Leicester ile ilgili yazıyı okuduğumda bir anda kahkaha atmaya başladım çünkü birlikte yaşadığımız tüm o komik anlar aklıma geldi.”
Ranieri’nin espri yeteneğini de duymayan kalmamıştı. 2010’da Roma’yı çalıştırırken bir Lazio derbisinin ardından gerçekleştirdiği basın toplantısını, Norveçli bir gazetecinin John Arne Riise sorusunu İngilizce cevaplayarak bitirmiş bir adamdan bahsediyoruz. Aynı adam, gitmek için ayağa kalktığında soru tercüme edilmediği için sinirlenen yerel gazetecilere gülerek “Onunla takımın ilk 11’ini paylaştım” diye cevap vermişti.
Tabii ki esprilerin bir anda ağızdan çıkması onların amaçsızca yapıldığını göstermiyor. Ranieri’nin öğrencisi olmuş hangi İtalyan futbolcuya sorsanız, hepsi onun espri yaparak etrafta dolaşmaya ne kadar meyilli olduğundan bahsediyor. O ise bunu sdrammatizzare için yapıyor. Yani takımının herhangi bir durumda yaşadığı gerilimi azaltmayı ve ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Bu onun en başından beri kullandığı bir strateji. Ranieri’nin 1986’da ilk çalıştırdığı ekip Calabria’dan herhangi bir ligde oynamayan Vigor Lamezia’ydı. Takımın o zamanki kaptanı Fabio Fraschetti, Ranieri’nin nasıl her sabah koltuğunun altında bir yığın gazeteyle antrenmana geldiğini hatırlıyor. “Bize oyuncu notlarını okur ve ‘Oo, Tizio, sana sadece 5.5 vermişler’ diyerek dalga geçerdi” diyor Fraschetti. “Onlarla ironik bir şekilde dalga geçer ve onlar hakkında yorumlar yapardı. Reytingleri bizi utandırmak için okumuyordu. Onun yapmak istediği sdrammatizzare kullanarak reytinglerin bir önemi olmadığını göstermekti. Yani negatif yorumları pozitife çevirmeyi amaçlıyordu.”
Tabii ki Ranieri’nin yaptıkları bunlarla sınırlı kalmıyor. Antrenörlüğe başladığından beri, iş taktiklere ve idmanlara geldiğinde Ranieri hep ilerisini düşünüyordu. O, Vigor Lamezia oyuncularına, o zamanlar İtalyan yarımadasında yaygın olmayan alan savunmasını yapmayı öğretmiş ve takımla spor psikolojisi hakkında konuşmalar yapmıştı.
12 maç sonunda istifa ettiğindeyse Vigor Lamezia puan tablosunun en tepesinde namağlup bir şekilde duruyordu. “O zamanlar kulüp başkanına çok yakın bir futbolcu menajeri vardı” diyor Fraschetti. “O menajer kulübe birkaç oyuncu getirmişti ancak Ranieri hiç oralı olmamıştı. O, oynamayı hak eden oyuncularla devam ediyordu. Bu durum uyuşmazlığa ve gergin anlara yol açtı. Sonundaysa Ranieri istifa etti.”
Bu hikâye, Ranieri’nin futbolcuların akıllarına yerleşen bir başka özelliğini de gözler önüne seriyor: O, prensiplerinden asla vazgeçmeyen, karşısındakiyle her zaman dürüstçe ve onun gözlerine bakarak konuşan bir insan. O, karşısındakinin yıllanmış bir sporcu, altyapıdan bir çocuk ya da kulüp mağazasında çalışan yaşlı bir bayan olmasını umursamadan herkese eşit şekilde davranan biri.
Antonio Gatto, 1986’da Vigor Lamezia’da oynayabilmek için şans kovalayan 16 yaşında bir çocuktu. “Oraya gittiğim ilk günden itibaren Ranieri bana bir yetişkin gibi davrandı” diye hatırlıyor Gatto. “Benimle yetişkin oyuncularla konuştuğu sıklıkla konuşur ve beni oynatmakta hiçbir sorun görmezdi. Düşünün ki o zamanlar herhangi bir resmi maçta oynayabilmek için bile ailemden imzalı bir belge getirmem gerekiyordu!”
Ranieri’ye göre her başarılı futbol takımı, kökünde aynı hedefe doğru kürek çeken insanlara ihtiyaç duyar. Simone Perrotta Roma’dayken Luciano Spalletti ile İtalya Milli Takımı’ndayken de Marcello Lippi’nin içinde bulunduğu onlarca yetenekli antrenörle çalıştı. Ona göre Ranieri’yi bu yüce insanlardan ayıran şey, insanları bir araya getirmekteki üstün yeteneği.
“Antrenörler oyuncularından en iyi şekilde yararlanmanın farklı yollarını bilirler” diyor Perrotta. “Ranieri ile ilgili özel olan şey, onun takımına empati duygusunu aşılaması. Eğer siz soyunma odasında empati dolu bir ortam yaratabilirseniz, oyuncularınız zor zamanlarda her zaman daha fazlasını size geri verecektir.”
Böyle bir atmosfere ulaşabilmek ise futbolcusundan taraftarına herkesin kendini olayın içinde hissetmesinden geçiyor. Ranieri Cagliari’yi çalıştırırken her pazartesi akşamı Pulga ile birlikte bir arabaya atlar ve akşam yemeğiyle birlikte bir bardak kırmızı şarap içmek için yerel fan kulüplerinden birisine giderdi. “Onu Sardunya’da sadece aldığı sonuçlar sayesinde hatırlamıyorlar” diyor Pulga. “Ayrıca herkes onu gerçek bir adam olarak hatırlıyor…”
Ranieri olması gerektiği yerde zor bir insan da oluyordu. Cagliari’deyken Ranieri’nin öğrencisi olan Middlesbrough’nun eski savunmacısı Gianluca Festa, sezon öncesi hazırlıkların adeta bir ‘katliam havası’ içinde geçtiğini hatırlıyor. Ancak orada bile Ranieri kimseye özel bir muamele yapılmadığından emin olmuştu. Antrenman sırasında tek bir kişi bile kaytarırsa, Ranieri tüm takımı ikiye böler ve hepsini bir saat koşturuyordu.
Ödülse her zaman cezanın peşinden geliyordu. Ranieri futbolcularıyla bazen iddiaya girer ve belirli sayıda maçı puan kaybetmeden tamamlarlarsa hepsine menüde birinci sınıf balıkların olduğu bir akşam yemeği ısmarlardı. Pulga’ya göre Ranieri bu sebeple çok fazla para kaybetmişti çünkü iddiaların çoğunu öğrencileri kazanıyordu.
Ranieri’nin öğrencilerine Noel’de verdiği küçük hediyeler de vardı. Bu hediye bir yıl “din-don, din-don” zili olurken, başka bir yıl altından yapılma oyuncak bir Ferrari’ydi. Bu hediye, gazetenin Cagliari’yi alt liglerdeyken külüstürlerle yarışan spor arabalara benzetmesine bir göndermeydi.
Bunların yanında Festa’nın en iyi hatırladığı hediye ise üzerinde o zamanlar Ranieri’nin favori sözü olan ‘Volere è potere’ yani ‘İstemek yapabilmektir’ yazan bir imitasyon eski Roma parası…
“Bu benim için çok önemli bir söz” diyor Festa. “Ne zaman birisi bir şeyi gerçekten içten şekilde isterse ona ulaşmayı başarır. Bu sezonki Leicester, bunun klasik bir örneği. İstediğiniz şey tamamen imkânsız olsa da, eğer onu gerçekten ister ve bunun için çalışırsanız mucizeler hayata geçer ve istediğinizi alırsınız.”
Unutmamak gerekir ki, istek tek başına yeterli değil. Eğer tüm Leicester tarihi bir başarıyı elde etmek üzereyse bu sadece büyük düşünmelerinden değil, mızmızlanmayı bırakıp harekete geçmelerinden de kaynaklanıyor. Bunun için Ranieri’nin “din-don, din-don” diye çalan alarmını dinlemek yeterli.
https://www.youtube.com/watch?v=YRwwCFGwUz0
Çeviri: Tamer Özgen (tamerozgen)