Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarÖlümsüz Bir Kahraman

Ayrton Senna kimilerine göre Formula 1 tarihinin en iyisi. Kimilerine göre ise bu dünyadan erken göçmüş bir dâhi...

Belki de böyle olması gerekiyordu; F1 pistlerinin gördüğü en hızlı, en yetenekli, en cesur sürücülerden birinin hayatını, benliğini ve ruhunu adadığı yarış pistinde kaybetmesi belki de kaderin bir cilvesiydi. 22 sene önce geçirdiği kazada yaşamını yitiren, yarışırken zaten çok büyük bir şampiyon olan Ayrton Senna da Silva; zaman içinde adeta ölümsüz bir isme, bir efsaneye, bir kahramana dönüştü.

Socrates, Nisan 2016.
Socrates, Nisan 2016

İstatistiklerin ötesinde bir kariyer
Senna adının bugün bile hâla anılmasının altında, sportif başarılarının ötesinde, başka bir şey var. Onun boy gösterdiği yıllar, Formula 1’in 1980’lerde yaşadığı televizyon devrimi sayesinde, küresel bir spor, endüstri ve pazarlama mecrasına dönüştüğü döneme denk gelir. Kısacası, tıpkı Michael Jordan’ın NBA ile beraber büyümesi gibi, Senna da F1 ile birlikte büyüdü ve devleşti.

O, yeni yeni başlayan ‘detaylara önem veren, tam profesyonel sürücü’ portresini bir adım ileri götürdü; tüm benliğini yüzde 100 olarak spora ve kazanmaya adayan, ikinciliği mutlak başarısızlık sayan, fiziksel ve zihinsel olarak her alanda kendisini geliştirmeye çalışan bir sporcu oldu.

Bazen anlaşılması çok güç olan düşünce yapısı içinde, kazanmaktan başka bir yol ve seçenek yoktu Senna için. Bunun için pist üstünde sportif anlamda, pist dışında da yarıştığı takımın yönetilmesi adına ne gerekiyorsa yapmaya, hatta kazayı göze almaya hazırdı. Bazı noktalarda aşırıya kaçan bu hırsı, -tıpkı küresel sporlardaki diğer büyük şampiyonlar gibi- sevenleri kadar, ondan nefret eden insanların da olmasına yol açtı.

Brezilya’da ulusal bir kahraman
1980’lerde hiper enflasyon, yolsuzluk, yoksulluk ve şiddet gibi büyük sorunları olan Brezilya halkı için Senna, ölmeden önce de bir kahramandı; bir umut, bir idol ve tünelin sonundaki ışıktı adeta. Senna, Brezilyalıların futbol dışında bir arenada dünya çapında başarılı olabileceğini gösteren belki de tek adamdı o yıllarda.

Sportif başarıları ile beraber artan ünü ve serveti, bir süre sonra onu farklı arayışlara itti. Ününü, Brezilya halkı üstündeki etkisini ve pazarlama anlamındaki değerini, ülkedeki sorunların bir nebze olsun çözülebilmesi için kullanabileceğini düşünmeye başladı. Ölmeden önce, adını taşıyan Ayrton Senna Vakfı ve Enstitüsü’nü kurma hazırlıklarında son aşamaya gelmişti.

Senna, özellikle yoksul çocuklara bir şans verebilmeyi çok istiyordu. Nitekim bugün, ablası Vivian tarafından işletilen vakıf, her sene 1300 farklı bölgede eğittiği 75 bin öğretmen aracılığıyla iki milyon çocuğun eğitimine katkıda bulunarak adeta vasiyetini yerine getiriyor. Brezilya’da taksicilerden garsonlara kadar kime sorarsanız sorun size Senna ile ilgili bir şeyler söylüyor. Yani o, büyük bir sporcunun çok ötesinde, adeta bir ulusa mal olmuş bir halk kahramanı.

Alain Prost, 1988 Avustralya GP zaferini takım arkadaşı Ayrton Senna'yla kutluyor. Fotoğraf: Getty Images.
Alain Prost, 1988 Avustralya GP zaferini takım arkadaşı Ayrton Senna’yla kutluyor.

Çok karmaşık bir karakter
Çok dindar bir adam olan Senna’nın inançları, özellikle rakipleri tarafından ‘ölümsüz olduğuna ve Tanrı tarafından korunduğuna inandığına’ dair eleştirilmesine neden olmuştu. Senna’nın karmaşık karakteri içinde, acımasız ve egoist bir sporcu ile insan sevgisi dolu bir adam aynı anda yaşıyordu. Pistte kazanmak için rahatlıkla kaza yapmaya zorlayabileceği rakiplerinden biri ciddi bir kaza yaptığında, onun yanına ilk koşan adamdı.

1988 Monaco yarışının sıralama turlarında, takım arkadaşı Prost’a 1.4 saniye fark attığı turun sonunda ‘sanki farklı bir boyuta geçtiğini, otomobili bilinçsiz şekilde adeta içgüdüleri ile kullandığını, sanki tüm pistin kendisinin de içinde olduğu bir tünele dönüştüğünü’ söyleyen Senna, pite döndükten sonra kendi kendisinden korkarak, o gün bir daha piste çıkmamıştı.

Belgeselle beraber daha da fazla tanındı
Asif Kapadia’nın yönetmenliğini yaptığı Senna belgeseli, Senna’yı sinema salonlarına taşıdı. Film, Senna’nın belki de F1 pilotu olmasını sağlayan en büyük başarısızlığına; hiçbir zaman karting dünya şampiyonluğunu kazanamamış olmasına ve İngiltere’deki Junior Formula yıllarına pek değinmeden, 1984’teki Toleman F1 günleri ile başlıyor. Bir sene süren Toleman ve üç senelik Lotus günleri kısaca geçildikten sonra asıl konuya; yani McLaren yılları ve Alain Prost ile efsanevi rekabeti üzerine yoğunlaşılıyor.

Bahsettiğim kompleks karakter, o yıllara şahit olan gazeteciler, yarış sürücüleri, takım patronları ve Senna’ya yakın isimler tarafından dile getiriliyor. Film, Senna’nın yarış sürücüsü olarak yetenekleri dışında, onu Senna yapan ruh hali, düşünce yapısı, çelişkileri, otoriteye baş kaldıran isyankar yapısı ve kazanma tutkusuna da odaklanıyor.

Tabii her filmde olan ‘iyi adamın baş düşmanı olan kötü adam’ da Fransız federasyon başkanı tarafından desteklenen en büyük rakip Alain Prost olarak karşımıza çıkıyor. Prost’un kariyeri boyunca yaptığı bazı politik hamlelerin benzerlerini tüm büyük şampiyonların yaptığı düşünülürse Prost’a biraz haksızlık edildiği sonucuna varılabilir. Ama muhtemelen hikâyeyi oturtmak için bir kötü adama ihtiyaç vardı ve o da Prost’tan başkası olamazdı.

Senna’nın hayatını kaybettiği 1994 San Marino GP’si de çok çarpıcı şekilde işleniyor. Özetle; sadece yarışseverlere hitap edecek bir çalışmanın ötesinde olan film, dünya çapındaki bir sporcunun yaşadığı ihtişamlı hayatın ardında kalan dramalara, mücadelelere, sorunlara ve iç sıkıntılarına da değinen tam bir başyapıt….

Ocak 1994, Estoril GP'den: Senna'nın Williams'ı.
Ocak 1994, Estoril GP’den: Senna’nın Williams’ı.

Her son… Yeni bir başlangıç…
Belki de kendini otomobil sporlarına bu kadar adayan birinin bir yarış esnasında ölmesinin bile bir anlamı olduğu düşünülebilir. Senna’nın hayatını kaybetmesinin ardından geçen 22 yılda alınan pek çok güvenlik önlemi sayesinde, bugün pistlerde yaşanan bir çok kazada, birçok genç sporcunun hayatı kurtuluyor.

Onun ardından, bana göre F1 pistlerinde hep bir şeyler eksik kaldı. Biliyorum ve eminim ki motor sporları dünyası Senna’yı hiçbir zaman unutmayacak. Seni hâlâ her gün ve saygıyla anıyoruz büyük şampiyon!

*Bu yazı, Socrates’in Nisan sayısında yayımlandı. Derginin tüm sayılarını temin edebileceğiniz satış bağlantıları için tıklayın!

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce