1994 yılında Kaliforniya eyaletinde 4 bin cinayet gerçekleşti. Ama onlardan biri, daha doğrusu iki kişinin öldürülmesine neden olan bir vaka, spor ikonları ile kurduğumuz ilişkiyi, onların medya üzerindeki etkisini ve medyanın güneş battığında onlara karşı geliştirdiği yaklaşımı tümüyle değiştirdi. Bu bir anlamda Pandora’nın kutusunun açılışıydı. Yunan mitolojisinden miras kalan efsanede, Hermes içinde bütün kötülükleri bulunduran bir kutuyu Pandora’ya bırakır. Pandora kutunun içinde ne olduğunu merak eder ve kutuyu açar ve kötülükleri dünyaya salar. Kutunun içinden çıkan tek iyilik umuttur.
Orenthal James Simpson, 1947 yılında San Francisco’da doğar. İki yaşında raşitizm hastalığına yakalanır ve beş yaşına kadar her gün en az birkaç saatliğine demirle birbirine bağlı bir çift ayakkabı giymeye mahkûm edilir. 1952’de Simpson’ın ebeveynleri boşanır ve annesi tarafından bir erkek ve iki kız kardeşi ile birlikte, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Potrero Mahallesi’ne götürülür. Simpson, o mahallede yaşayan birçok genç gibi bir sokak çetesine katılır ve Persian Warriors üyesi olarak başını polisle belaya sokar. Şansı, Amerikan futbolundaki yeteneğidir. Galileo Lisesi’nde yıldızı parlamaya başlar, NCAA’ler için notları yeterli olmadığından bir sezon iki yıllık San Francisco Şehir Koleji’nde oynadıktan sonra USC Trojans Üniversitesi’nden burs kazanmayı başarır. Orada, kolej futbolu tarihinin en efsanevi kariyerlerinden birine imza atar. Artık Amerikan halkı tarafından O.J. Simpson olarak tanınmıştır. 1967-1968 yıllarında, Amerikan futbolunda üniversite seviyesindeki en büyük bireysel onur olan Heisman Ödülü başta olmak üzere birçok ödül kazanır ve 1968 NFL Draft zamanı geldiğinde Buffolo Bills tarafından ilk tur ilk sıradan seçilir. 1977’de kariyerini kısa kesecek bir sakatlık geçirene kadar da NFL tarihinin Jim Brown, Gale Sayers gibi efsaneleriyle yan yana anılacak bir kariyer ortaya koyar.
O.J. Simpson, kariyeri bitmeden önce hem Hollywood’un hem de sponsorların gözdesi hâline gelir. İyi bir aktör olmamasına karşın, sempatik tavırları, müthiş gülüşü ve yakışıklılığıyla birçok dizi ve filmde rol alır. Hertz, Chevrolet başta olmak üzere büyük firmaların reklamlarında oynar. Bir yandan NBC’de Amerikan futbolu yorumcusu olarak görev alır ve bu ikinci, üçüncü kariyeri ona sahada geçen günlerinden daha fazla para getirir. Özel hayatı ise daha farklı ve sorunlu bir seyir izlemektedir. 1967’de evlendiği ilk eşiyle 12 sene evli kalan Simpson’ın bu birliktelikten üç çocuğu olur. Ancak 1977 yılında bir gece kulübünde tanıştığı Nicole Brown ile henüz evliliği sona ermeden başlayan ilişkisi, birçok şeyi değiştirecektir. 1985’te Nicole ile evlenen O.J.’in ikinci eşinden iki çocuğu olur ama aile içinde yaşanan problemler dolayısıyla Nicole, 1992’de boşanma davası açar.
12 Haziran 1994 akşamı olay yerine yakın bir köpeğin havlamaları sonucu Nicole ve arkadaşı Ron Goldman’ın cesetleri bulunur. Defalarca bıçaklanmışlardır. Ölüm haberini O.J.’e vermek isteyen polisler, cinayet mahallinde buldukları kanlı eldivenin bir diğer tekine ünlü ismin evinde rastlar. Savcılık kararı sonrası 17 Haziran’da teslim olması beklenen O.J. ortadan kaybolur. Saat 11.00 sularında polis, bir telefon görüşmesinden yola çıkarak Simpson’ın Los Angeles otobanında, eski takım arkadaşı A.C. Cowlings’in kullandığı Bronco marka beyaz bir cipin arka koltuğunda oturduğunu ve elinde bir tabanca olduğunu öğrenir. Ve televizyon tarihinin en unutulmaz canlı yayın kovalamacası başlar. Beyaz araç önde, güvenlik güçleri arkadadır. Polisler fazla yaklaşmaktan imtina eder, araç da açıkçası pek kaçma niyetinde değildir. Kısa süre içinde 90 milyon insan canlı olarak bu kovalamacayı izlemek için ekran başına geçer. Bu arada üst köprülerde özellikle siyahi Amerikalılar toplanıp o zamanlar ülkenin belki de en ünlü siyahi ikonuna, her ne kadar vahşi iki cinayet gerçekleştirmiş olsa da destek vermektedir.
Bu olayların üzerinde 22 yıl geçti. Detaylara girmeye kalksak; değil bir yazıya, bir derginin tümüne, bir kitaba bile her şeyi tüm açıklığıyla sığdıramayız. Bu nedenle kısaca özetleyelim; O.J. Simpson polise teslim olur. Yakın arkadaşı ve ünlü avukat Robert Kardashian’a (evet, o ailenin başı) bıraktığı intihar mektubu tüm kanallarda, hatta dünyada okunur. Ve asrın mahkemesi başlar. Artık ‘realite televizyon’ start almıştır. Amerika ikiye bölünür, siyahiler O.J. aleyhinde ortaya atılan hiçbir kanıtı görmek istemez, hatta bazılarının düzmece olduğunu savunur. Beyazların önemli bir bölümü, belki USC mezunlarının ya da Buffalo Bills ve NFL hayranlarının bir kısmı hariç, ortaya koyulan kanıtları gördükten ve şahitleri dinledikten sonra Simpson’ın katil olduğunu dillendirmeye başlar. Mahkeme sırasında, ülkede yaşanan hiçbir şey insanların ilgisini bu gelişmeler kadar çekmeyecektir.
Sonunda O.J. Simpson; cinayet yerinde kan örneklerine rastlanmasına, evinde ve arabasında da Nicole’un kan örneklerinin bulunmasına rağmen masum bulunur. Ancak Nicole’un ailesine ölümlerde sorumluluk taşıdığından dolayı (burayı anlayan varsa lütfen beni de aydınlatsın) 33 milyon dolar ödemeye mahkûm edilir (burayı anladım). Mahkemenin dönüm noktalarından biri, cinayeti araştırmaktan sorumlu dedektiflerden biri olan ve olay mahallinde kanlı eldiveni bulan Mark Fuhrman’ın ırkçı olduğunu ispatlayan bantların avukatlar tarafından keşfedilmesi ve mahkemeye sunulmasıydı. Olay bir anda, “Suçlu mu, suçsuz mu?” tartışmasından çok siyah-beyaz savaşına döndü. Suçlanan, yaptığı ile değil de bir yerde temsil ettiği grubun gücü ve olası tepkisiyle yargılanmış oldu. 1992 yılında yaşanan ve hafızalara kazınan Rodney King olayı (King, arabasıyla hızlı gittiği gerekçesiyle durdurulmuş, dört beyaz polis tarafından dövülmüş ve gasp edilmişti. Polisler daha sonra mahkeme tarafından suçsuz bulunmuştu) ve Los Angeles Siyahi İsyanı olarak adlandıran protestoların etkisi hâlen devam ettiğinden, mahkemenin siyah-beyaz davasına dönüştürülmesinin Simpson’ın lehine işlediğini düşünen çok sayıda hukuk adamı var.
Bu korkunç cinayet ve akabinde yaşananlarla ünlü olan, servet kazanan, yeni kariyerler edinen o kadar çok kişi oldu ki… Kardashian ailesinin geldiği noktayı anlatmaya gerek yok. Onlar her yerde. Irkçı polis dedektifi Fuhrman, belki bir Stephen King olmadı ama cinayet romanlarını hâlen Amazon’dan satın alabilirsiniz. Cinayetler sırasında Simpson’ın malikânesindeki konuk evinde kalan Kato Kaelin bir realite televizyon starı oldu. Davayı CNN ekranlarında yorumlayan hukuk profesörü Greta Van Susteren’in artık Fox News’ta kendi programı var. Savcı Marcia Clark, davanın bitişiyle birlikte yaşadığı hayal kırıklığıyla görevinden istifa etmesine rağmen yazdığı kitapla (Without A Doubt) milyonlar kazandı. Özetle; olaya dâhil olan hemen herkes bir maddi kazanç sağladı diyebiliriz.
1967’de evlendiği ilk eşiyle 12 sene evli kalan Simpson’ın bu birliktelikten üç çocuğu olur. Ancak 1977 yılında bir gece kulübünde tanıştığı Nicole Brown ile henüz evliliği sona ermeden başlayan ilişkisi, birçok şeyi değiştirecektir.
İşin ilginç tarafı, Amerikan futbolunda son yıllarda gündeme gelen CTE (kafa travmaları nedeniyle beyinde oluşan dejenerasyon) bile O.J. Simpson olayına bağlandı. Siyahiler CTE’yi ilk gündeme getiren Dr. Bennet Omalu’nun keşiflerine ve Will Smith’in Concussion filmine gönderme yaparak O.J Simpson’ın bir mağdur (Simpson’ın oynadığı pozisyon özellikle de o zamanki kurallar ile epey kafa darbesi almaya yol açıyordu) olduğunu savundu.
Pandora’nın kutusuna dönelim. Bir çocuk, spor yapabilecek veya izleyip anlayacak yaşa gelene kadar ne gibi bir spor dünyası görür? Babası ve çevresinin sürekli konuştuğu, uğruna sinirlenip öfkelendiği veya bütün dertlerini unutabildiği bir dünya. Spor ilk etapta radyo, sonra televizyon ve şimdi de teknoloji ürünleri ile hayatımıza daha fazla girdikçe, çocuklara ve gençlere en cazip gelen hedef ve seçenek nedir? Profesyonel spor kariyeri, mesela. En iyi bilim adamları, en iyi mühendisler ya da en iyi doktorlar vasat bir sporcu kadar izlenme fırsatını yakalayabiliyorlar mı? Özellikle maddi sıkıntı içindeki aileler için daha rahat bir hayata giden yol çocuklarının sporda başarılı bir profesyonel olmasından geçmiyor mu? Bugünün dünyasında hemen hemen tüm kültürlerde zenginlik, görüntü, statü ve konum her şeyin önünde gelmiyor mu? Bunlara en çok sahip olabilen veya en çok önümüze sunulanlar spor yıldızları değil mi?
Böyle bir ortamda çocukların, spor tutkunlarının bir idol veya kahraman bulup kendilerini onlarla özdeştirmeleri çok doğal. Ancak o idolün saha içindeki, parke üzerindeki, golf sahasındaki, boks ringindeki, yüzme havuzundaki performansı ne kadar alkış ve hayranlık hak ediyorsa etsin, bu sadece yaptığı performansla ilgili olmalı. Sporda edindiği başarı ve statü, özel hayatında dokunulmazlık veya farklı muamele görmesine yol açmalı mı? Dünya o zaman kanun üstü, ahlaki sorumluluğu olmayan, hesap verme gereği duymayan birçok mini tanrıyla dolmaz mı? O.J. Simpson davası bütün bu soruları akla getiriyor. Charles Barkley boşu boşuna gençlerin spor yıldızlarını birer rol modeli olarak örnek almamaları gerektiğini, sporcuların işlerinin rol modeli olmak değil en iyi performansı sergilemek olduğunun altını çizmedi.
O.J. Simpson bir anda gözden düşen, zirveden ve gönüllerden tepetaklak inen ne ilk ne de son spor yıldızı. Mühim olan soru şu: Bu tür vakalardan gerçekten ders alıyor muyuz? Tiger Woods, Mike Tyson, Lance Armstrong, Darryl Strawberry, Marion Jones, Lawrence Taylor, Jennifer Capriati ve Tonya Harding gibi isimler farklı sporlarda, farklı zamanlarda zirveye ulaşmış, milyonların sevgilisi ve daha da önemlisi idolü olmuş ve sonra yaptıklarından dolayı gözden düşmüş süper yıldızlar. Hiçbirinin ismi O.J Simpson gibi cinayete karışmadı belki ama hepsi spor ahlakına, spor kültürüne farklı açılardan ters gelen girişimlerde bulundu. Hepsi rol modeliydi ama karakterleri yeterince tanınmadan sadece sporda gösterdikleri performansla birlikte, sponsorların ve hayranların da katkısıyla, çocuklarımıza örnek gösterilen isimler olarak kaideler, kurallar, kanunlar ve ahlakın üzerine koyulmadılar mı? Bunlar mühim sorular ve maalesef ki yakın zamanda net cevaplar bulmamız zor görünüyor…
*Bu yazı, ilk olarak Socrates Dergi’nin 2016 Nisan sayısında yayımlanmıştı. Eski sayılarımıza ulaşmak için tıklayın!