Her ne kadar çeşitli senaryolar gündemde olmasa da dramatik anların eksik olmadığı bir haftayla birlikte normal sezona noktayı koyduk. Hızlıca özet geçmek gerekirse: Baker Mayfield Baltimore ahalisinin kalbini kırayazdı, Kirk Cousins play-off’lara gidemeyen ortalama bir oyun kurucu (quarterback-QB) olmaya devam etti (ortalama derken lâfın gelişi değil, son 4 senedir takımlarının aldığı galibiyet sayısı sırasıyla 9, 8, 7, 8), Titans as QB’si olmadan çıktığı maçta direndi fakat nefesi yetmedi (daha doğrusu yedek QB Blaine Gabbert kime olduğu bilinmeyen ve sonsuz kadar bilinemeyecek olan şu pası rakibe kaptırdı ve maç o an bitti), “Mesih” Nick Foles Eagles’ı play-off’lara taşıdı.
Bundan sonraki yazılarda ağırlıklı olarak maçlara odaklanacağım –belki ProBowl haftasında gene bir sezon ödülleri yazısı olur-, fakat bir şeye değinmem gerekiyor ki bu bence spor branşından bağımsız olarak her taraftarın üzerine düşünmesi gereken bir durum. Bu sene üç NFL takımı, sahada/tabelada hiçbir gelişme görmedikleri hâlde hocalarıyla yahut koordinatörleriyle bitmiş olan bağlarını canlı tutmaya çalıştılar ve de bu hanelerine net bir zarar olarak yazıldı. Bu duruma en bariz örnek Cleveland Browns tabii ki. Hue Jackson, HBO’da yayınlanan Hard Knocks belgesel dizisinde de görüldüğü üzere hata kabul etmeyen, otorite takıntısı olan, açıklamalarıyla sürekli etrafındakilerini okkanın altına itmeye çalışan bir hocaydı ki sahada aldığı sonuçlar da berbattı. 3 galibiyet, 36 mağlubiyet ve 1 beraberlikten sonra Browns nihayet kendisini kovdu. Sonra ne mi oldu? Browns 8 maçta 5 galibiyet aldı ve belki de bu kovulma 2-3 hafta daha erken gerçekleşse şu an play-off mücadelesi veriyor olacaklardı.
Denver Broncos Vance Joseph ile yollarını ayırdı Kara Pazartesi günü. Evet, Broncos iyi yönetilen bir kulüp değil ve de QB bulma konusunda da çok ciddi hatalar yaptılar son senelerde. Fakat Joseph bu sene sıklıkla değindiğim gibi maçın kritik anlarında akıl, mantık ve matematik ile bağdaşmayan kararlar verip durdu, Bunlardan biri sezonun en önemli maçlarından birinde Browns karşısında maçı kazanması gerektiği hâlde son çeyrekte 5 sayı gerideyken Field Goal ile yetinmesiydi. Baş antrenör kadar üst düzey bir pozisyonda olmasa bile Vikings hücum koordinatörünün koşu oyunundan ısrarla uzak duruyor olması, Vikings’in bütün sene boyunca beklenenden az sayı üretmesi ve bu sebepten bazı maçları kaybetmesi anlamına geldi (Bills karşısında topladıkları 14 koşu yardası, bu senenin en düşüğüydü). Bears maçının devre arasında dahi baş antrenör Mike Zimmer koşu oyununu yeterince kullanmadıklarından yakınıyordu. Netice? Güle güle play-off’lar.
Sabır, istikrar vs. güzel ve önemli değerler; fakat sahada ileriye yönelik bir vizyon, bir üretim görülmüyorsa bunun getireceği şey istikrarlı bir başarısızlık olur ancak.
HAFTANIN EN’LERİ
En hızlı top taşıyıcı: Çoğunlukla yedeklerin oynadığı bir hafta sonrasında bu bölümde beklenmedik isimler yer alabilir. Mesela haftanın en hızlı top taşıyıcısı, 10 yardalık bir koşuyla takımına 1st down getiren yedek Panthers QB’si Kyle Allen oldu. Öyle ahım şahım bir pozisyon da değil açıkçası.
Topla en çok mesafe kat eden oyuncu: Seahawks’ın special teams oyunları takımın yumuşak karnı diyebiliriz, zira DVOA’ya göre de ligin en kötü 9. takımı oldular. San Francisco 49ers’a daha iki hafta önce verdikleri return touchdown yetmemiş olacak ki bu hafta da Arizona Cardinals’ın dış açığı (wide receiver-WR) Pharoh Cooper’a 45 yardalık return fırsatını tanıdılar ama Cooper bütün sahayı enlemeye kat ettiği için toplam koşu mesafesi 100 yardayı geçti.
En hızlı sack: Bu da izlemesi güzel bir savunma oyunu, zira ön liberoların (linebacker-LB) zıpkın gibi fırlayıp rakip QB’yi yere çalması her zaman eğlenceli oluyor. Bu seferki kahraman gene Cardinals LB’si Deone Buccanon.
En pes etmeyen savunmacı: Giants koşucusu (running back-RB) Saquon Barkley, bu sene 2000 hücum yardası barajını aşarak bu onura ulaşan NFL tarihindeki 3. çaylak koşucu oldu. Barkley tarihe koşarken onun touchdown almasına izin vermeyen Cowboys savunmacısı Jeff Heath de bu köşede yer almakla yetinecek artık. Kısmet.
En mucizevi pas: Giants QB’si Eli Manning, her sene önce sövgüleri topladıktan sonra sonlara doğru taraftarlarını “ya aslında iyidir Eli be” düşüncesine sevk etmeyi başarıyor. Tabii iki tane şampiyonluk yüzüğüne sahip olmasının da bunda etkisi büyük ama ligin son haftasında gene WR Cody Latimer’a fırlattığı ve Latimer’ın tek elle kucakladığı bu pas senenin en zor paslarından biriydi.
En beklenmedik yarda kazanımı: Giants iç açığı (tight end-TE) Evan Engram’ın daha top eline geldiği anda yere kapaklanması lâzımdı, fakat Engram o çelmeden sıyrılmakla kalmayıp (perdelemeye gelen takım arkadaşının da yardımıyla) iki savunmacıyı daha ekarte etti ve 51 yardalık bir oyuna koştu.
NFL’e göre en iyi oyunlar: NFL’e göre haftanın en iyi 15 oyunu burada. Zaten yukarıda da çoğunlukla değinmiş bulundum ama Giants – Cowboys ve şunun gibi oyunlar içeren Ravens – Browns maçları epey heyecanlı anlara sahne oldu, o maçların özetlerini izlemenizi öneririm.
HAFTANIN TAHMİNLERİ
(Parantez içindeki sayılar hem seçtiğim handikap, hem de o takımın zannımca maçı kazanma ihtimalini göstermekte. Siz de FiveThirtyEight sitesinde maçlara olasılık atayabilir ve onların modelini yenmeye çalışabilirsiniz.)
Bütün maçların bu denli çekişmeli olmasının beklendiği bir Wild Card turu hatırlamıyorum uzun zamandır. Hemen her sene play-off’lara avantadan çıkmış yahut ciddi bir sakatlık yaşadığı için tüm iddiasını yitirmiş en az bir takım olur ve de o maçı izlemek manasız gelirdi. Bu sene seyir zevkinin en düşük olması beklenen maçta dahi DeShaun Watson, DeAndre Hopkins, J.J. Watt ile Andrew Luck, T.Y. Hilton gibi isimler karşı karşıya gelecek. Güzel bir hafta sonu bizi bekliyor.
Houston Texans – Indianapolis Colts (+1, %53)
Bütün sene boyunca Texans’ı hafife aldım ve beni şaşırttı, tam ikna olup ciddiye almaya başladığımda da performansında düşüş yaşandı. Öte yandan Colts, 6. haftada 5. mağlubiyetini almış olmasına rağmen notlarımda hep olumlu şekilde yer alan bir takımdı: Andrew Luck’ın gözle görülür bir şekilde sakatlığın etkilerinden kurtulması, yeni koç Frank Reich’ın Colts’un senelerdir en büyük zaaflarından biri olan muhafız hattının (offensive line-OL) eksiklerini makyajlayacak tempoda bir hücum planına geçmesi, sene başında “bu kim yahu?” dedirten kadrolarına sakatlıklardan kurtulan ve ortalamaya yakın/ortalamanın üstü yeteneğe sahip isimlerin katılması (ki bunların en önemlisi RB Marlon Mack oldu herhalde) ve de genç defansın, özellikle de LB Darius Leonard’ın etkileyici performansı onları Wild Card turunun sürpriz yapma ihtimali yüksek takımlarından biri hâline getirdi.
Colts’un bu kadar övgüye rağmen çok bariz bir zaafı mevcut: Pas baskısı. Ligin rakip QB’yi sack etme konusunda en güçsüz 4. takımı ki sezonun en kritik maçında, Titans’ın as QB’si sakat sakat oturuyor olmasına rağmen Gabbert’i bir kere bile sack edemediler geçen hafta. Hani öyle Titans’ın muhafız hattı aman aman iyi olduğu için değil, Colts bu konuda (hem de Jabaal Sheard gibi isimli bir uç oyuncusuna sahip olduğu hâlde) bütün sene sıkıntı çekti. Texans da tıpkı Titans gibi bu konuda en zayıf takımlardan biri olmasına rağmen bu eksikliğinin dezavantajını yaşamayabilir, ki bu maçı kazanmak istiyorlarsa zaten Watson’ın efsane bir performans ortaya koyması gerekecek.
Tabii Texans’ın kaderinin bağlı olduğu belki de daha mühim bir oyuncu var: Hopkins. Bu sene Hopkins, kendisine doğru yollanan pas başına 10 yardadan fazla mesafe gittiyse (yards per target) Texans 6’da 6 yapmış durumda, aksi takdirde 10’da 5. Tabii ki bir takımın bir numaralı WR’ının iyi oynadığı maçlarda galibiyet alması çok şaşırtıcı değil ama Hopkins sıradan bir WR da değil, tabiri caizse şapkadan tavşan çıkaran bir oyuncu. Texans için en önemli soru şu: Cumartesi günü hangi Hopkins’i izleyeceğiz? Colts karşısında 4. haftada 10/12 pas isabeti, 169 hücum yardası ve 1 touchdown yapan Hopkins mi, yoksa 14. haftada gene Colts karşısında 4/10 pas isabeti, 36 hücum yardası ve 1 touchdown yapan Hopkins mi? Zira bu maçların ilki 37-34’lük bir Texans galibiyetiyle neticelenirken diğeri 21-24’lük bir mağlubiyete dönüştü. Kendisinin süren hafif bilek sakatlığı performansını çok etkilemiş gibi gözükmese de %100 olmaması gene de bir dezavantaj.
Texans böyle tahmin edilebilir bir takım olduğu için Colts’un alabileceği önlemlere bakalım son olarak. WR’lere atılan paslar konusunda fena olmayan bir savunmaları var artık, o yüzden Hopkins’in performansının daha çok 14. haftaya yakınsayacağını düşünebiliriz. Colts’un gene derin pas savunması da bu bağlamda ortalamanın üstünde. O yüzden avantaj Colts diyebiliriz. Gene iki takımın da harika bir koşu savunması var ama Mack, Texans’ın RB’si Lamar Miller’dan çok daha iyi bir koşucu bence (ki savunma gücüne göre ayarlanmış istatistiklere bakınca Mack zirveye yakınken Miller ortalarda yer buluyor kendine). Bu da Colts’a artı yazar. Fakat Texans bütün sene boyunca sürpriz işler yapmış, ligin 13. haftasında sadece 1 (bir) touchdown kaydetmesine rağmen ligin flaş ekiplerinden Browns’a 29 sayı atabilmiş garip bir takım. Eğer Colts Watson’ın havaya girmesine izin verirse işleri zorlaşabilir, nitekim iki hafta önce Giants’a bile yenileyazdılar tam da bu yüzden. Gene Luck’ın kadim bir play-off beceriksizliği var senelerden beri: Touchdowndan çok interceptionı var 2012-14 arası play-off’larda (ki son senelerde play-off yüzü görmemesine rağmen 2012’den beri en çok interception yapmış olan QB de o, o derece mimli bir sicili var yani). Gene her şey ters gidebilir mi onlar için? Rakipte Wattlı, gayet sağlam bir defensive line varken gayet mümkün. Ama normal şartlarda Colts, deplasmanda olmasına rağmen favori olmalı bu maç için.
Dallas Cowboys – Seattle Seahawks (+2.5, %51)
Bu eşleşmede gene kadim soru gündeme geliyor: Sene boyu gösterilen istikrar mı daha önemli, yoksa play-off’lara sıcak girmek mi? Seahawks’ın savunması, sene başında yaşadığı dev kayıplardan sonra kötü olacak sanılıyordu, üzerine Earl Thomas’ın da sezonu kapatması ve de çıkarken kendi yedek kulübesine orta parmak göstermesi bir devrin kapandığının işareti olmalıydı. Fakat öyle olmadı ve de Seahawks, iyi bir teknik heyetin neler başarabileceğinin kanıtı oldu. Cowboys’un koçuysa sistem kavramına biraz uzak bir isim olan Jason Garrett. Kendisi iki defa play-off yolculuğuna çıkmış, ikisinde de Aaron Rodgers ve Packers daha başlarda yolunu kesmişti. Seahawks’ın koçu Pete Carroll bir Rodgers değil belki ama, Garrett kendisine karşı son üç maçından da yenilgiyle ayrılmış ve de 13 sayıdan fazla bulamamış durumda. Bu durumda psikolojik üstünlük Seahawks’ta olmalı.
İki takımın da çok iyi yapmakla birlikte çok kötü yaptıkları şeyler de mevcut ve de bunlar garip bir denge içindeler bu maç öncesi. Mesela iki takım da oyun kurucusunu sacklerden koruma konusunda epey başarısız ama Cowboys cephesinde kabahatin çoğunluğunu QB Dak Prescott’a bulmak mümkünken Seahawks’ın ciddi bir OL sorunu var uzun süredir. Yani Prescott’ın düzgün kararlar verebildiği bir gün olursa Cumartesi, Cowboys için bu durum bir dezavantaj olmaktan çıkabilir ama o ihtimal düşük. Gene Cowboys savunması pas baskısı konusunda bekleneni pek veremeyen bir takım olsa da koşu savunması konusunda tam tersine çok iyiler, ön liberolarından (özellikle Leighton Vander Esch’ten) bu konuda epey verim alıyorlar. Eh, Seahawks da ligde pas attığından çok koşan tek takım ve de hücumlarının en önemli olayı koşarak rakibi uyuttuktan sonra Wilson’ın yolladığı derin paslar. Wilson ligin en iyi play action hücumu oynayan QB’lerinden birisi, derin paslarla kazanılan sayılara bakılınca da ligin en üretken QB’si. Cowboys ise derin pas savunmasında ligin en kötü 10 takımı içinde yer alıyor. Yani soru şu: Cowboys’un sağlam koşu savunması, Seahawks’ın hücum planını aksatabilecek mi, yoksa Seahawks Cowboys’un nispeten zayıf pas baskısına direnip yolladığı derin pas sayısını arttırarak varlık gösterebilecek mi? Kağıt üzerinde Cowboys bu mücadeleden avantajlı çıkmalı ama hiç belli olmaz, zira Seahawks’ın Tyler Lockett gibi bir WR silahı var: Super Bowl çağında 70 defa pas deneyip de mükemmel bir pas reytingi tutturmuş bir QB-WR ikilisi yok.
Ligin son haftalarındaki trendlere bakıp bir karar vermeye çalışmak da zor bu eşleşme için. Cardinals gibi hücum fakiri bir takıma karşı, belki de maçı çok ciddiye almadığı için, 24 sayı veren; San Francisco deplasmanından saçma bir yenilgiyle dönen fakat kendi evinde gidip Chiefs’i yenen Seahawks mı daha formda; yoksa Saints ve Eagles’ı ikna edici bir şekilde mağlup ettikten sonra Colts’a karşı 0 sayıyla maç kaybeden, hiçbir iddiası olmayan Buccaneers ve de Giants gibi takımlara karşı uğraşıp didinip rahat galibiyetler alamayan Cowboys mu? Yalnız Cowboys’un çok ciddi bir handikapı var: Takas sonrası birden coşup maliyetini eleştiren herkesi susturan Amari Cooper, son üç haftadır en fazla 5 pas yakalayabilmiş ve de 32 yarda gidebilmiş durumda. Cooper makinasının play-off’larda da durması, tekrardan bütün yükü RB Ezekiel Elliott ve de kariyeri pek etkileyici olmayan Cowboys WR’larına bindirir ki bu senaryo Prescott’ın hata yapmayı çok sevdiği bir senaryo.
O yüzden bence Seahawks savunmasının da gücüyle galibiyete uzanacak, Cowboys bu turda elenmezse bir dahaki turda zaten sürpriz bir şekilde çıktığı play-off’lara veda edecek.
Baltimore Ravens (-3, %55) – Los Angeles Chargers
16. hafta yazımda Ravens – Chargers eşleşmesini değerlendirirken her ne kadar Ravens kazanır diyemesem de Chargers’ın çok abartıldığını ve de hücumda ciddi sıkıntılarının olduğunu anlatmış ve de Ravens’ın maçı yakın tutacağını savlamıştım. Chargers ne o maçta, ne de ligin son haftasında iddiası kalmamış ve de hocası istim üstünde olan Broncos’a karşı endişelerimi geçirecek hiçbir şey yapmadı. Broncos gene anlaşılmaz bir tavırla QB’si Case Keenum’a 48 defa pas attırırken topu RB’lerine sadece 22 defa verdi, ve bunun neticesinde 9 sayı bulabildi. Ravens daha çok koşacak, burası garanti. Peki Chargers, hem de Melvin Gordon ve de Austin Ekeler sakatlıktan dönmesine rağmen, ligin ortalama koşu savunmalarından birine sahip olan Broncos karşısında ne yaptı? 30 deneme, 116 yarda. Yetmez. Ki QB Philip Rivers 14/24 pas isabetiyle oynayıp 1 touchdowna karşılık 2 interception attı, ve Chargers savunması olmasa normal sezonu –her ne kadar çoğunlukla önemsiz bir maç olsa da- sürpriz bir mağlubiyetle kapatabilirdi.
Chargers’a dair sezon boyunca aldığım notlara bakınca ortak bir tema göze çarpıyor: Hücumun, yetenek toplamının ima ettiği seviyeye çıkamaması. Rivers toplam istatistikleri epey etkileyici olsa da cesaret kırıcı maçlara imza atabilen ve de sezonu düşüş trendinde bitiren bir oyun kurucu, eğer RB Melvin Gordon Chargers hücumunu açamazsa maç kaybetme ihtimali epey artıyor, takım özellikle Red Zone’da bekleneni nadiren verebiliyor. Fakat Chargers için bir olumlu haber, Joey Bosa’nın takıma dönüşünün savunmalarına ekstra bir katkı vermiş olması.
Zaten dananın kuyruğunun kopacağı yer de bu. Joe Flacco’nun sakatlanmasıyla birlikte bütün hücum planını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı Ravens, ve de koşmayı seven genç QB’si Jackson’ın önderliğinde adeta yeniden doğdu. Fakat bu değişim yaşandığından beri sadece bir defa ciddi bir koşu savunması imtihanına tabi tutuldu takım: O da 16. haftada Chargers karşısında. Jackson’ın koşu denemesi başına 4.5 yarda seviyesinin altında kaldığı tek maç -hem de epey altında- buydu. Ama Ravens o maçı da gene üstün savunmasıyla kazanmıştı Chargers’ı 198 yardada tutarak. Tur atlamasının yolu da gene savunmadan geçecek. Chargers 16. haftada önemli ve de çok işlevli hücum oyuncusu Austin Ekeler’dan yoksundu, onun dönüşü ekstradan bir katkı sağlar mı? Belki. Ama Ravens böyle savunma yaptıkça onu ya Chiefs gibi alev almış bir hücum, ya da Bears ve Saints gibi çok çok iyi bir koşu savunması durdurur.
Chicago Bears (%56) – Philadelphia Eagles (+6.5)
Normal şartlarda bu maç için Chicago ekibi ağır favori olmalı. Bütün sene boyunca rakiplerine korku salmış bir ön yediliye sahip bu takım, ki daha geçen hafta Minnesota Vikings’in play-off umutlarını da söndürürken QB Kirk Cousins’ı 4 defa sack edip ona maç boyuna yayılmış bir baskı uyguluyordu Khalil Mack ve Akiem Hicks ile. Sadece bununla kalsa gene iyi, ligin en iyi 2. koşu savunması da Bears’de. Bu sayede bu sene tam 6 maçta rakibini 10 sayının altında tutmuş (ki bu listede Rams var, bütün zaaflarına rağmen patlayıcı bir hücum takımı olan Buccaneers var), sürpriz Giants mağlubiyetinden beri –ki oyun dinamiklerine bakınca aslında çok da sürpriz değil zira yedek QB Chase Daniel uzatmalarda tam 3 defa topu elinden kaçırmıştı- 4 haftada ortalama 10.5 sayı yemiş durumda Chicago temsilcisi. Bu takım, play-off’larda as QB’si sezonu kapatmış, bütün sene boyunca hücumda bir istikrar sağlayamamış, derin pas savunması sürekli sıkıntılar yaşamış Eagles karşısında galibiyete rahat uzanmalı demek gerekmez mi? Geçen hafta yazdığımı yineleyeyim: “Merhaba, Rabbimiz, ve Kurtarıcımız Nick Foles hakkında konuşmak için birkaç dakikanızı alabilir miyim?”
Evet, Foles gene doğaüstü güçlerini konuşturarak Aralık ayında ligin en iyi oyun kurucusuna dönüştü ama olay sadece o değil. Sene başında sakatlanmış olan RB Darren Sproles geri döndü ve de Eagles’ın koşu hücumunu kıpırdattı. Sükseli bir takas olmasına rağmen performans olarak beklenenin epey altında kalmış olan WR Golden Tate, Nelson Agholor’dan çaldığı fırsatları ona iade etti ve de Agholor da bıraktığı yerden devam etti son iki haftadır (toplam 10/13 pas isabeti, 3 touchdown). Eagles için sezon boyunca parlaklığı sönmemiş tek alan olan muhafız hattı da sezonu gene Redskins karşısında epey etkileyici bir performansla sonlandırdı. Gene Eagles’ın pas baskısı da sezonun sonuna doğru yükselişe geçti; ilk 11 haftada toplam 4 sacke imza atmış olan Fletcher Cox, son 5 maçta 6.5 sack gördü. Keza Michael Bennett düzenli oynamaya başladığı 8. haftadan itibaren ciddi bir sack ve çelme katkısı verdi. Ama tabii nihayet dönüp dolaşıp Foles’a geliyoruz: 16. haftada 471 pas yardası ile kulüp rekorunu kıran Foles, 17. hafta maçında da üst üste isabetli pas rekorunu egale etti 25 başarılı pasla.
Şimdi Bears QB’si Mitch Trubisky’nin ekstremlerde dolaşabilen performansını da bu denkleme katınca, handikap rakamının anlattığı üzere epey zor olması gerekecek bir Eagles galibiyeti epey mümkün bir hâle geliyor. Nick Foles’un hızlı açıkları Agholor, Tate ve de Alshon Jeffery’ye sıpıttığı ve bir şekilde güdümlü füze gibi hedefi olan iki touchdown Bears’in bütün dengesini alt üst edebilir: Bu senaryonun aynısını Vikings taraftarı geçen sene yarı final maçında yaşadı. Haftanın son maçı bittiğinde Bearsli oyuncular ve teknik heyet “yahu biz neden Vikings’i yendik son hafta, bıraksaydık da Wild Card turunda onlarla oynasaydık” diye kara kara düşünüp hüzünlenirken bulabilirler kendilerini.
Geçen haftanın handikap tahminleri: 8-7-1
Sezonun handikap tahmini toplamı: 115-131-9 (%46.7)
Geçen haftanın kim kazanır tahminleri: 12-4-0
Sezonun kim kazanır tahmini toplamı: 160-93-2 (%63.2)