*Bu yazının orijinali, ilk olarak David Hytner imzasıyla the Guardian’da yayımlandı.
Marcelo Bielsa’nın bir sorusu vardı. Leeds’in yeni menajeri, ortalama bir taraftarın aldığı maç bileti için ne kadar mesai yapması gerektiğini öğrenmek istiyordu. O taraftar, kaç saat boyunca çalışmalıydı? Ne tür hesaplamaların yapıldığı ve hangi faktörlerin göz önüne alındığı çok net olmasa da bir cevap bulunmuştu: Üç saat.
Bu yüzden, Arjantinli teknik adam oyuncularını toplayıp önlerindeki üç saat boyunca kulübün antrenman tesisi Thorp Arch etrafında dolaşıp çöpleri toplamalarını istedi. Oyuncularının bir şeyi anlamasını istiyordu; taraftarların statta o tutkuyu yaşayabilmek için çalışmalarının takdir edilesi olduğunu.
Bu anekdotta, birçok açıdan klasik Bielsa figürünü görebilirsiniz. İşçiler için beslediği empatiyi, takım içindeki hava ve disiplini sağlama şeklini ve ona “El Loco (Deli)” lakabını sağlayan tahmin edilemezliği ve acayipliğini görebileceğiniz türden bir örnek. 63 yaşındaki bu adam, aklını kaçırmış birisi değil. Takıntılı ruhu, gaddar yoğunluğu, acayip özellikleriyle birlikte düzene ayak uydurmak yerine baş kaldırmayı tercih eden birisi olması, böyle bir imaj sağlıyor.
Bielsa, 15 Haziran’da Paul Heckingbottom’ın yerine Leeds’e geldiğinde, kulübün bir daha eskisi gibi olmayacağını anlamak çok sürmedi. Onun ayrıntılara olan dikkati üzerine söylenenler, zaten efsane niteliğinde. Thorp Arch’ta değişik noktaları toz için işaret parmağıyla kontrol etmesi sonrası bulduklarından dolayı şaşırmasından, duvarda zeminden yarım yardalık bir yükselikte neden bir ayak izi olduğunu merak etmesi de bunları doğrular nitelikteydi.
Muhtemelen, ona, bu ayak izinin bacağı havadayken kendisini esneten birine ait olduğu şeklinde açıklanmıştı. Bielsa tepkisini şöyle göstermişti: “Bu gösteriyor ki, o insan kendisini işine vermemiş gözüküyor! Kabul edilemez!” Leeds’in garip bir ayak izinden çok daha büyük sorunları olduğu ve daha fazlasının da olacağı aşikâr. Fakat bu kişi Bielsa. Mükemmeliyetçi. Ve bu da kulübü oyuncularının ayakkabı bağlarının bağlanmasına kadar yukarıya çekme şekli; azar azar.
Leeds, İngiltere’nin devleri arasında en büyük uykuyu yaşayan kulüp olarak betimleniyor. Premier Lig’e veda ettikleri 2004’ten beri çektikleri sıkıntıları ise herkes biliyor. Kulüp bu zamana kadar birçok şey ve teknik direktör denedi. Bielsa için zarları yuvarlamak ise göreceli olarak yaptıkları en ilgi çekici ve heyecan verici tercih oldu.
Her şey bir kenara, takımın başına getirdikleri kişi eski Arjantin teknik direktörü; Şili milli takımıyla yaptıklarıyla ülkede kahraman sıfatını kazanmış, 28 yaşında çalıştırdığı ilk kulüp olan Rosario’daki Newell’s Old Boys’un onun ismini kendi stadyumuna verecek kadar saygı duyduğu birisi.
Bielsa, Meksika, İspanya, Fransa ve İtalya’da da birçok takımla beraber çalıştı; her ne kadar son maceraları kısa sürse de. 2016’da Lazio’ya imza attıktan iki gün sonra, kulüp içinde bazı şeylerin yanlış olduğunu düşündüğü için ayrılma kararı almıştı. Efsaneleşmiş başına buyruk kişiliğinin yaşadığı dramalar silsilesi ise bununla bitmiyordu. Ondan bir önceki yıl, sezonun ilk maçından hemen sonra Marsilya’dan ayrılma kararı almıştı.
Arjantinli, futbolun günümüzdeki en önemli menajerlerinin de akıl hocalığını yaptı: Pep Guardiola, Diego Simeone ve 14 yaşındayken geleceği parlak bir defans oyuncusu olarak Newell’s’a getirdiği, uluslararası bir kariyere yolunu çizdiği Mauricio Pochettino.
Bielsa fikrini ortaya atan ilk kişi, Leeds’in futbol direktörü Victor Orta idi. Kulübün sahibi Andrea Radrizzani bu düşüncedeki değeri ve özündeki cesareti gördü. Bielsa’nın özgeçmişi ve atak futboluna adanmış sistemi ise ortadaydı. Aralık 2017’de en son çalıştığı kulüp Lille ile birlikteliği çabuk ve kötü bir şekilde son bulan Bielsa da uygun durumdaydı.
Tüm bu faktörler, onu bir numaralı seçenek hâline getirmişti. Buenos Aires’te yönetici direktör Angus Kinnear ve Orta ile yaptıkları görüşmeden sonra da mutlak aday hâline geldi. Kinnear ve Orta, onun Championship’i ne kadar iyi bildiğini görmek istemişti. Bielsa, notlarını karıştırdıktan sonra cevabını, geçtiğimiz sezon oynanan Burton-Bolton karşılaşmasındaki takım dizilişlerinin detaylı incelemesi üzerinden vermeye başlamıştı.
Sonrasında, Burton ve Bolton’un sezon boyunca tercih ettiği takım dizilişlerinin üzerinden geçmişti. Ve sonrasında, bunu ligdeki her kulüp için yapmıştı. Örneğin; Bielsa hangi takımın 4-3-3, 4-4-2 veya 3-5-2 sistemlerinden hangilerini sezon boyunca kaç defa tercih ettiğini söyleyebilirdi. Hatta dizilişlerin birbirlerini yenme olasılıklarını bile teker teker hesaplamıştı. Kinnear ve Orta’nın bu cevaba nasıl tepki verdiğinin hikâyesi ise Elland Road etrafında herkes tarafından biliniyor; birbirlerine bakıp ve silkelenip bunun çok iyi bir cevap olduğunu belirtmişler.
Leeds’in önündeki son engel ise çalışma izniyle alakalıydı, çünkü Bielsa geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde yeterince çalışmamıştı. Futbol Federasyonu’nun istisnai yetenek düzenlemesine başvurmaları gerekiyordu. Leeds’in Tottenham’dan talebi üzerine, Bielsa için tavsiye mektubu yazmaktan çok mutlu olacağını söyleyen eski öğrencisi Pochettino’nun istisnai desteğini alacaktı.
Sonrasında Bielsa, Federasyon’un uzman panelcileri, Portsmouth menajeri Kenny Jackett ve eski Blackburn ve İngiltere milli takımı kanat oyuncusu Stuart Ripley ile görüştü. Görüşmeden sonra verilen kararda ise en ufak bir kuşku olmadığını söylemek mümkün. Ne Jackett ne de Ripley, Bielsa gibi Dünya Kupası’nda bir milli takım çalıştırmamıştı ya da yer almamıştı. Bielsa kendi ekibinden sekiz kişiyle beraber Elland Road’a geldi ve kulüp vergiler düşülmüş şekilde onlara yılda üç milyon sterlin ödemeyi kabul etti.
Bielsa geldiğinden beri radikal bir imaj çizdi. Önceden as takım ve altyapı oyuncuları, Thorp Arch’ta aynı alanları beraber paylaşırdı; fakat şimdilerde bu durum değişti. Tesisin mimarisini ve düzenini inceleyen Bielsa, as takım için özel bir alan tahsis edilmesini istedi. Bunun üzerine as takım oyuncularına özel kalacak yer ve soyunma odası ayarlandı.
Antrenman sahasının bir çalışma alanı olduğu ve orada bulunan oyuncuların tüm gün çalışması gerektiğini söylüyor. Tesislerde 09:00’dan 19:00 veya 20:00’ye kadar kalıyorlar, eskilerin yemek saati bitiminde masadan kalkmalarını andırırcasına. Antrenmanlar, hem fiziksel hem de mental açıdan çok yoğun ve bire bir koçluk üzerine odaklı. Oyuncular, yemek için ve yeni yataklarda ufak bir “siesta” için ara veriyorlar.
Bielsa, kendi ofisine de yatak koymuş. Dört duvar arasında maç videoları izleyerek geçirdiği zaman takdir edilesi. Her şey ile birlikte maç hazırlığına yaklaşma biçimi, bu oyuna dair gerekli odak sınırlarını zorluyor ve genişletiyor.
Leeds’in Bielsa’yı başa getirmesi ufak bir darbe hissiyatı içeriyor. Kulübün durumu hakkındaki gerçekler, yeni küme düşen takımların aldığı “paraşüt ödenekler” ve Leeds’in finansal Fair Play kurallarıyla boğuşması, yaratıcı bir çözüm arayışında olmalarını gerektiğini gösteriyordu.
O yaratıcı çözüm, Bielsa oldu. Yönetim, onun sahip olduğu bilgi, tecrübe, herkes tarafından bilinen, üçlü defans, inanılmaz genişlik, agresif pres, risk alan, sürekli hareket ve inanılmaz fiziksel efor gerektiren taktiklerini kullanmak istedi. İstatistikler de gösteriyor ki; oyuncular sezon öncesinde oynanan altı hazırlık karşılaşmasında geçtiğimiz sezonki lig maçlarında koşu mesafesi ortalamalarının üstüne çıktılar.
“Bielsa etkisi”, sadece bunlarla sınırlı değil. Bağlantıları aracılığıyla transferler konusunda yardımcı olmaya çalıştı ve bunun işe yaradığını gördüğümüz örnekler de var. Guardiola’nın ona önerisiyle İngiltere 21 Yaş Altı takımında kanatta görev yapan Jack Harrison, Manchester City’den kiralık olarak transfer edildi. Diğer yandan birçok kulüp tarafından kovalanan Chelsea’deki orta saha oyuncusu Lewis Baker, ücretinde büyük bir indirime giderek Leeds’e kiralık olarak geldi. Sebebi ise Bielsa için oynamak istemesiydi.
Pazar günü Leeds’in kendi sahasında Stoke City’yi ağırlayacağı maç öncesinde beklentiler yüksek olsa da bu beklentiyi düşüren bazı soru işaretleri de söz konusu. Oyuncular, 46 maçlık maraton boyunca Bielsa’nın taleplerine ayak uydurabilecekler mi? Bielsa, Championship’e uyum sağlayabilecek mi? En iyi ve yaratıcı zamanları geçmişte mi kaldı? Kariyeri boyunca yaşadığı anlaşmazlıklara bir yenisi eklenecek mi?
Gözüken şu ki; işler Bielsa ve Leeds için ya çok iyi ya da çok kötü gidecek. Ve Leeds için iki seçeneğin orta noktası zaten doğru bir yer değil.
Çeviri: Gökhan Önder Aksu