Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarSaha DışıMontreal’in Hayaleti

Batmak Rio'nun kaderi mi? 1976 Montreal'dan beri olimpiyat oyunları aynı korkuyu yaşıyor.

Yıl 1976. Kanada’nın Fransızca konuşulan bölgesi Quebec’in başkenti Montreal’in o zamanki belediye başkanı Jean Drapeau “Olimpiyat düzenleyip açık vermek, bir erkeğin çocuk doğurması gibi bir şey” diye buyuruyor. Montreal’in olimpiyat ev sahipliğinin sonu ise felaket oluyor. Başlangıçtaki bütçenin 13 katına mal olan oyunlar, yalnızca şehrin belini bükmekle kalmıyor, bugün bile hâlâ ne işe yaradığı tam kestirilemeyen bir heyhüla olan Montreal Olimpiyat Stadı’nı da şehre bırakıveriyor. O gün bugündür her olimpiyat ev sahibinin korkulu rüyalarına giren şey, ikinci bir Montreal olmak. Üzerinden kırk yıl geçmesine rağmen Montreal’i felakete götüren bazı unsurlar bugün de var olmaya devam ediyor. Bu faktörlerin önemli bir kısmı 2016’nın ev sahibi Rio’yu da tehdit ediyor.

Montreal’in başarısızlığında hiç kuşkusuz çok kritik yönetim hatalarının payı var. Ayrıca bir kış şehrinde, yaz oyunları düzenlemek başlı başına riskli bir hamle. Montreal, yalnızca bir kış şehri değil, aynı zamanda bir kış sporları şehri. Şehrin buz hokeyi takımı Montreal Canadiens, nâm-ı diğer “le Canadien” (Quebecli gibi okursanız “lö Kanaççyen”) yalnızca bir spor takımı değil, Kanada’daki Fransız kimliğinin kalbi. Canadiens’nin Montreal’deki baskın kimliği Barcelona ve Athletic Bilbao örneklerini bile geride bırakacak cinsten.

Durum buyken, Montreal Olimpiyat Stadı’nda yaz sporlarını yapacak kulüplerin çok da şansı yok. Mesela 1969’da kurulan ve 2004’e kadar var olan beyzbol takımı Montreal Expos’a bakalım. Kuzey Amerika Profesyonel Beyzbol Ligi MLB’de zaman zaman hiç fena işler çıkarmayan Expos’un 2004’te tası tarağı toplayıp Washington DC’ye taşınması ve Nationals adını almasının nedenlerinden biri Montreal Olimpiyat Stadı’na olan kolektif nefret. Öyle ki stadyumun yerini sevmeyen taraftarlar maçlara gelmezken, pek çok oyuncu da zeminin kötülüğü nedeniyle orada oynamak istemiyor. Günümüzde stadı kullanan iki takım var. Biri Drogba’nın oynadığı Montreal Impact, diğeri ise Amerikan (Kanada) Futbolu takımı Montreal Alouettes. Bu iki takım da Olimpiyat Stadı’nı sürekli kullanmıyorlar. Kullansalardı bile çekebilecekleri taraftar miktarı stadyumu kârlı bir işletmeye çevirir miydi, çok düşük ihtimal.

Olimpiyat adaylığı sırasında özellikle organizasyon komiteleri ve hükümetlerden çokça duyduğumuzun aksine (ki İstanbul’da yıllarca bunları dinledik), olimpiyat düzenlemek kârlı bir iş değil. 1932 ile 1984 arasında kâr edebilmiş tek bir olimpiyat yok. 1984’te başlayan kârlılığın nedeni ise uydu yayıncılığıyla yayın gelirleri ve küresel sponsorlukların artmış olması. Bu dönemde yapılan Saraybosna, Los Angeles, Calgary, Seoul ve Barcelona kış ve yaz oyunlarının tamamı kağıt üstünde kâra geçiyor. Kağıt üstünde diyorum, çünkü olimpik tesislerin kamu bütçesine yükü oyunlardan sonra yıllarca devam ediyor. Mesela spor kültürü adına çok şey kazanan ve 10 milyon dolar da kâr eden Barcelona’nın bile o parayı şimdiye kadar tesis bakımına dökmüş olma ihtimali çok yüksek. Tesislerin birçoğu hiç kârlı değil, önemli kısmı kullanılmıyor. Atina’da yakın zamana kadar koyun otlatılan tesislerde, şimdi mülteciler barınıyor. Sahi, Atina’nın beyzbol sahasına niye ihtiyacı olsun ki?

Fireworks Explode Over Rio's Maracana Stadium During The 2016 Olympic Games Opening Ceremony

Montreal başta olmak üzere pek çok olimpiyat ev sahipliğinin cenazesini kaldıran ve 1980’lerin ortasında başlayan kârlılığı da 1990’larda bıçak gibi kesen bir faktöre dikkat çekelim. Olimpiyat adaylığı dosyasındaki bütçeyle oyunların reel harcamaları ASLA örtüşmüyor. Spor nedenli harcamalar dikkate alındığında 1968’den beri bütçeyi aşmayan bir Olimpiyat yok. Beijing 2008’in çılgın bütçesi bile %4 oranında aşılmış. Oxford Üniversitesi Said Business School araştırmasına göre, oyunlarda bütçeler ortalama %179 oranında aşılıyor. Yaz oyunlarında bu oran %252. Bu ne anlama geliyor?

Olimpiyat ev sahipliği aslen bir açık çek meselesi. Siz IOC’den oyunları alırken aslında bir açık çek taahhüdü vermiş oluyorsunuz. Yani sizden beklenen bütçeye uymanız değil, oyunları hazır etmeniz, ne olursa olsun. Bunun için hem şehrin belediyesi, hem de ülkenin hükümeti taahhüt veriyor. Ve işin ucunda tüm dünyaya rezil olmak var. Dolayısıyla işler sarpa sarmaya başladığında, ki illâ sarıyor çünkü her adaylık dosyası toz pembe, herkes kamu bütçesine yüklenmeye başlıyor. Sonrasında oyunlar kâr etse bile -ki etmiyor- o parayı kamu bütçesine geri koyamıyorsunuz. Çünkü olimpiyat adaylığında giden paranın kaynağı ne kadar gevşekse, gelen paranın yönetimi o kadar sıkı. Bir diğer deyişle, kâr eden bir Olimpiyat’ın yapıldığı ülkenin kamu bütçesinin zarar etmesi mümkün. Çünkü gelen kârın kimlere dağıtılacağı belli. “Biz cebimizden fazla harcamıştık, kârdan biraz daha fazla alalım da hesabı tutturalım” yapamıyorsunuz. Rio örneğinde, kâr edilse bile yatırımların kentin geri kalmış kesimlerine adaletli dağıtılacağına dair yoğun şüpheler var.

Olimpiyat’ın geri bıraktığımız kırk yılı, aslında küresel ekonominin bütün açmazlarını ortaya koyuyor. Olimpiyat ev sahipliği için hevesli şehirlerin sayısının giderek azalması, demokratik pek çok ülkede halkın referandumlar yoluyla ya da parlamentolara baskı kurarak adaylıkları iptal ettirmesi (Hamburg ve Boston örneklerindeki gibi), bu işin artık IOC’nin istediği gibi yapılamadığını gösteriyor. Başka bazı adaylıklar da, bütçelerin yönetilemez hâle gelmesinden dolayı geri çekildi, Amsterdam bunlara örnek. IOC, kârlılığın azalmaması için -tıpkı FIFA’nın yaptığı gibi- oyunları halkın gıkının daha az çıkabildiği ülkelere taşımayı planladı; Rusya, Çin, Brezilya, Türkiye gibi. Ancak hem bu ülkelerdeki, hem de küresel tepki bu stratejide de denizin bittiğini gösteriyor. Mesela Eylül 2014’te olimpiyat ev sahibi şehirlere insanlar arasında ayrımcılık yapmama şartı getirildi. Şöyle bir bakınca son birkaç olimpiyata aday olmuş pek çok şehir, böyle bir taahhütü veremeyecek durumda.

Olimpiyat, hiç kuşkusuz sporseverleri heyecanlandıran müthiş bir organizasyon. Ancak onu yeniden düşünmek, çok daha makul bir organizasyon hâline getirmek gerekiyor. Daha insancıl ve daha yönetilebilir oyunlar, özellikle son yirmi yılda girişilen şatafatlı şovlardan çok daha kritik. Rio ikinci bir Montreal olur mu bilinmez, bunu zaman gösterecek, ancak göstergeler çok iyi değil. Brezilya iflastan kıl payı kurtulsa bile bundan sonraki ev sahipliklerinin üzerinde Montreal’in hayaleti dolaşmaya devam edecek. Bir şeyler değişmediği sürece…

Not: Bu yazıyı yazarken Vice Sports’un “The Disastrous 1976 Montreal Olympics Should Have Taught Host Cities a Valuable Lesson” makalesinden yer yer yararlandım. Hem referans, hem de tavsiye olarak belirtirim.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce