Conor McGregor’ın hikâyesi pazar sabaha doğru Nate Diaz’la yapacağı maçla sürecek. UFC’deki bu maceranın kahramanı da, başrolü de kendisi. Benzer filmler görmüştük; Floyd Mayweather’ınki gibi sıkıcı tamamlanan bazılarına maruz kaldık, Mike Tyson ve Fedor’un vahşiliğini bir ürpertiyle, George St-Pierre’i saygıyla izledik. Conor’ınki ise daha farklı, senaryo sadece kendisinin bildiği, öngörülemez bir anlatıya dayanıyor. Tahmin edilemezliğin yarattığı aura, herkesi ve her şeyi içine çekiyor. McGregor, Ronda Rousey’nin yenilmesinin ardından UFC’nin en büyük yıldızı konumunda. Ne yaptığını, ne diyeceğini, nasıl dövüşeceğini, kısacası sırada neyin olduğunu merak ve heyecanla bekliyoruz.
Conor, UFC’ye girdiğinde arkasına aldığı İrlanda’yı da işin içine katarak söylediği epik ifadelerden biri şuydu: ‟Bunun bir parçası olmaya gelmedik, bunu ele geçirmek için buradayız.” Sadece iki buçuk yılda dediğini de yaptı. Yedinci maçında on yıldır yenilmeyen Jose Aldo’yu 13 saniyede nakavt ederek tüy sıklet kemerini kaptı. Pek çoğumuz için sürprizdi, ancak Conor maçın ilk rauntta biteceğini söylemişti. Kendisine taktığı lakapla ‘Mystic Mac’ akılla değilse de, inancına herkesi ortak ederek bunu başardı. Herkesi iddiası ve başardıklarıyla çekim kuvvetine aldı. UFC de bu güce seve seve teslim oldu.
İstilada bir sonraki adım Radael dos Anjos’tu. Conor, UFC’nin 25 yıla varan tarihinde olmamış bir şeyi istedi. Tüy sıkletin yanına hafifi koyup, iki kemerin sahibi olmayı. Dos Anjos sakatlanınca bu rüya maç ertelendi. Ancak McGregor şovunun durmaya niyeti yoktu ve hikâye başka bir yöne evrildi. Conor’la söz dalaşında başa çıkabilecek başlıca isimlerden Nate Diaz devreye girdi. Hali hazırda Diaz, 19 Aralık’taki maçını kazandıktan sonra, Conor’ı onun olanı çalmakla suçlamıştı. O da istediği büyük paraları kazanabileceği maçı bulmuş oldu. Yayılma böylelikle bir sıklet daha arttı ve velter sıklete sıçradı.
Conor ve Diaz geçen hafta ESPN’in yayınladığı ve UFC’nin YouTube kanalından da 361 bin kişinin izlediği bir basın toplantısı düzenledi. Pek çok MMA organizasyonunun ana kartı için isteyeceği izleyici sayısına sadece yarım saatlik bir basın toplantısıyla ulaşıldı. Burada Nate Diaz’ın çatışmacı, geri adım atmayan, sözünü ve küfürlerini esirgemeyen karakterinin de payı büyük. Conor, Nate’i sokak çeteleriyle bilinen tekinsiz Stockton’daki yaşamıyla dalga geçerek vurdu. Nate küfürlü savunmasında, kısa ve nokta kontralarla devreye girdi. Yarım saat boyunca sorulara, birbirlerine cevap verdiler, saygılarını sundular, hakaret ettiler ve sonuçta Conor ilk kez bir rakibini basın toplantısında yenemedi.
Oyunun iş tarafı gibi görünse de, laf dalaşı önemli. Aldo’nun büyük maçı kaybetmesinin nedenlerinden biri, yaklaşık bir yıl süren medya turunda Conor’ın hareketlerine tahammül edememesiydi. Maçtan sonra sinirlerine hakim olamayıp ağlaması da aslında bu süreçte duygusal olarak ne kadar yıprandığının bir göstergesi. Dövüş, hikâye yaratma konusunda en fazla özgür olduğunuz spor. Basın karşısında tek başına olmak, ringde tek başına olmaktan daha korkutucu olabilir. Ama istediğinizi söyleme açısından tanınan serbestlik, kendinizi ifade etme, bir hikâye yaratma bakımından önünüze sonsuz bir alan açıyor. İnsanları en fazla çeken de bu hikâyeler. Bu bakımdan tarihin en büyük spor kahramanının Muhammed Ali olması da şaşırtıcı değil. Conor da laf dalaşında Ali’ye benzetiliyor. Ali kadar ritim sahibi değil belki ama rakiplerini zekası ve sözleriyle alaşağı ediyor. Nate farklı bir stil, tam bir sokak ağzı, dolayısıyla İrlanda aksanı ona sökmedi ve artık kafeste icraat zamanı. Zaten bu adamların en sevdiği şey dövüşmek.
Conor ilk kez 77 kiloda dövüşecek. Daha önce 66’da kafese giriyordu. Sıkletleri neredeyse anlamsız kılan bu geçiş ve herkesle dövüşme isteği hayranlık uyandırıcı. Bazı şampiyonlar gibi senede bir ya da iki maça çıkıp keyfine de bakabilirdi. Nihayetinde ‘pay-per-view’ (öde ve izle) rekorlarını kırdığı Aldo maçından milyon dolarlar kazandı. Conor, ‟Köklerim savaş meydanlarından geliyor ve ben kafeste bunu temsil ediyorum” diyor. Bu savaşçı alıntıları ve karakteri, kendini sergileme arzusu tam olarak MMA hayranlarının istediği şey. Arkasına İrlanda değilse de Stockton’ı alan Nate ise, ‘Nashville Arbedesi’ndeki gibi durup dururken de bir kavga çıkarabilir. İkisi de savaşçı ruha sahip. Yani pazar sabahı her anlamda iki dövüşçünün karşılaşması olacak.
Conor, UFC’de ilk kez ona göre uzun ve vuruş mesafesi avantajına sahip bir rakiple buluşacak. Andre Ward gibi bir yıldız boksörle çalışmış olan Nate’in boksu üst seviyede, ayakları Conor’a göre yavaş olsa da, mesafe avantajını kullanıp, bir de onu sıkıştırabilirse, hızlı kombinasyonlarla sonuç alabilir. Nate’in Conor’a karşı en belirgin üstünlüğüyse yerde. Cesar Gracie ile çalışan, Brazilian jiu-jutsu’da siyah kuşağa sahip Nate’in sırtı yerdeyken de herkesi pes ettirecek yeteneği var. Conor’ın en son isteyeceği şey maçın yere taşınması olacak.
Conor’ınsa adımlaması, boksu, tekmeleri, bulduğu açılar, hızı onu öngörülemez kılıyor. Nate gibi o da rakibini yoğun ataklarıyla baskı altında tutuyor. İki tarafın da çenesi sağlam ve yumruk alabiliyor. Dövüş yere inmezse, seyirciyi ayakta geçen bir festival bekliyor. Ve burada ayak hızı, adımlama, kısaca hareket farkı yaratacak.
MMA sadece pazar olarak değil, sporun dinamikleri açısından da sürekli gelişim içerisinde. Conor da gelişim yolunda ilerliyor, obsesif olduğu şey ise hareket. Bedeniyle yarattığı hareketin karşı tarafı reaksiyon vermeye zorladığını, bu sayede rakibe üstünlük kurduğunu söylüyor. Rakipten hareket imkanını ve zamanını çalıyor. ‟Ben bir MMA artisti değilim, hareket ustasıyım…” diyor.
Bu tabir ve hareket koçluğu son dönemde, özellikle MMA içinde daha fazla duyulmaya başlandı. Conor son maçlarında bu mesleğin ustalarından Ido Portal ile çalışıyor. YouTube videolarını izlediğinizde size garip gelecek bu çalışmaların dövüşüne muhakkak katkısı var. Sizi hazırlıklı olmadığınız durumlara, beklenmeyene alıştırıyor. Portal bir röportajında, dil benzetmesi üzerinden, Conor’ın dövüşünün bilinen bir dile uymadığını ve dolayısıyla rakiplerinin bunu anlamakta ve çözüm üretmekte sorun yaşadığını söylemişti. Farkı ortaya koyan, formsuz bir yapının ortada olması.
Nate Diaz da bu sorunlarla karşılaşacak. Peki bunlara yanıt bulabilecek mi? Diğer taraftan 77 kiloda, kendisinden daha iri bir rakibe karşı Conor’ın hareketi sekteye uğrayacak mı? Nate’in boks koçu Richard Perez bu konuda oldukça olumlu düşünüyor. Öğrencisinin oyun planının Conor’ı ‘aptal gibi’ göstereceğini söyledi. Ya Conor’ın dilini çözdüler ya da bir üst dil yarattılar. Tüm bu soruların yanıtlarını pazar sabahı alacağız. UFC’de son dönemde inancımızı sarsan pek çok şeye tanık olduk. Kağıt üzerinde kolay gözükmüyor ama belki de yeni parti bozucu Nate Diaz’dır.