Konfederasyon Kupası, FIFA’nın “para makinası” olarak hayata geçirdiği turnuvalardan bir tanesi. Sportif açıdan bir yıl sonra oynanacak olan Dünya Kupası için hazırlık turnuvası gibi görünse de, sıkışık futbol takviminde özellikle büyük takımların sevimsiz bulduğu bir organizasyon haline geldi. Dinlenmelerini tercih ettikleri pahalı futbolcularının, prestiji düşük turnuvalarda boy göstermeleri rahatsızlık veriyor söz sahibi takımlara. Milli formaların değer kaybettiği bir dönemde, futbolcuların Konfederasyon Kupası’nda oynamak için yanıp tutuştuğunu söyleyemeyiz. Joachim Löw belki de bunu düşünerek, geçtiğimiz yıl Rusya’ya yenilenmiş bir kadro götürdü. Neuer, Müller, Mesut, Khedira, Kroos; ismi ve cismi olan kim varsa Konfederasyon Kupası’nda değildi 2017’de. Henrichs, Goretzka, Younes, Werner gibi o güne kadar milli formaya nispeten uzak ve tecrübesiz oyuncular boy gösterdi. Ama yıldızlarından feragat etmiş Almanya, harika bir oyunla Konfederasyon Kupası’nı kazanarak büyük sükse yapmıştı.
“Ve o Konfederasyon Kupası biz Almanları fazlasıyla yanılttı.” Dietmar Hamann, Çarşamba akşamı oldukça öfkeliydi. Birkaç dakika önce Güney Kore’ye 2-0 yenilen Almanya, tarihinde ilk kez bir Dünya Kupası’nda henüz grup maçlarında elenmişti. Büyük yıldızların geri döndüğü, Konfederasyon Kupası’nda harikalar yaratan gençlerle donatılan Almanya kadrosu; Meksika, İsveç ve Güney Kore’nin içinde bulunduğu grupta sonuncu olarak turnuvaya veda etti. “Yanıldık çünkü yıllar boyu bir daha yenilmeyeceğimizi düşündük” diyen Hamann, Almanya’nın aslında en büyük sorununu satır aralarında anlatıyor gibiydi: Yanılgı.
Hiç kuşkusuz ki Almanya hâlâ çok büyük bir futbol ülkesi. Tarihte elde ettiği başarılar, saha içi ve saha dışı ortaya koyduğu gelişim, dolu statlar, harika bir tesisleşme ile 2000’li yılların başındaki boşluğu en doğru şekilde doldurup, kendisini yeniden yaratmıştı. Bunun da meyvesini 2014’de dünya şampiyonu olarak almışlardı. 2009’da U21 Avrupa Şampiyonu olan takım da, 2014’ün aslında habercisiydi. Ancak 2018’e gelindiğinde, 4 yıl önce dünya şampiyonu olmuş sekiz futbolcu Meksika maçının ilk 11’ndeydi ve akıllı bir oyun oynayan rakibine karşı çözüm bulamayarak yenilmişti. Ve belki de Almanya’nın futbol otoriteleri Meksika maçından sonra yerinde saydıklarını anlamışlardı. Joachim Löw de bunu anlamış olacak ki, üç maçta tam 20 futbolcuyu sahaya sürerek büyük bir arayışın içine girip, tünelin çıkışını bulamadı. İki yedek kaleci dışında sadece Matthias Ginter forma giymedi bu Dünya Kupası’nda. Manuel Neuer, Güney Kore maçından sonra Almanya’nın durumunu şöyle özetledi: “Belki bugün tur atlayabilirdik ama en geç bir-iki tur sonra elenecektik. Gruptan çıkmayı hak etmedik.”
Almanya’nın 2006’dan beri ortaya koyduğu büyük çıkışın mimarlarından Joachim Löw’ün de bu ani çöküşün sebeplerinden biri. 12 yıl boyunca hiç durmadan yenilenmeyi ön planda tutan, yeni yollara başvurup hep doğru çözümler bulan Alman teknik adam, 2018 için de yenilenmeyi çok istese de bu sefer bir çözüm bulamadı. Almanya, 2018 Dünya Kupası’nda kötü oynamaya başlamadı, 2018 yılında oynanan tüm maçlarda sönük bir Almanya vardı. Hatta 2017’nın son bölümlerinde bile maçlarını ya kazanamayan ya da zorla kazanan bir takım izliyorduk. Konfederasyon Kupası’nı kazanan takımda ısrarcı olmayıp yine eski bildiği oyunculara dönen Löw, karşılığını alamadı. Khedira, Mesut, Müller gibi oyuncular yokları oynadılar. Her ne kadar elenmede bir etkisi olmasa da, 1 yıl futbol oynamayan ve Dünya Kupası’nda oynatılması memleket meselesi haline getirilen Manuel Neuer’in zorla yetiştirilmesi bile önemli bir etken oldu. Barcelona’da başarılı bir iş çıkartan ve modern kaleciliğin önemli temsilcilerinden biri olan Marc-Andre ter Stegen’in hiçe sayılması, değişime karşı tavrı gözler önüne sermişti. Dünya kamuoyunu meşgul eden Leroy Sane’nin kadro dışında kalıp, Paris Saint-Germain’de yedek olan Julian Draxler’in “en önemli oyuncularımızdan biri” olarak gösterilmesi de benzer bir örnek.
Peki bundan sonra ne olacak? Tarihi hezimetin ardından büyük bir değişim beklense de, bu değişimin kimlerle yapılacağı meçhul. Milli takımı halktan uzaklaştıran ve Joachim Löw ile de ters düştüğü söylenen Sportif Direktör Oliver Bierhoff’un kendini sportif konulardan sorumlu bir yönetici olarak değil, daha çok pazarlama direktörü gibi görüyor. Özellikle son 10 yıldaki müthiş futbolcu üretiminde de bir duraksama olduğu bir gerçek. Ve teknik direktör… Turnuva başlarken sözleşmesini 2022’ye kadar uzatan Joachim Löw, Güney Kore maçının ardından geleceği konusunda karar vereceğini söyledi. Federasyon tarafından gönderilmesi gündemde olmayan teknik adam istifa ederse, 12 yıllık bir ‘Löw Story’, bir aşk hikayesi, sona erecek. Ve gidenin yeri bazen dolmaz ya; Klopp’un, Tuchel’in, hatta Rangnick’in iyi sözleşmeleri olduğu bir ortamda uygun bir veliaht görünmüyor…