“Hayat futbola fena hâlde benzer.”
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminin biz futbol hastalarına en büyük armağanlarından biridir bu cümle. Futbol hayata fena hâlde benziyorsa, Premier Lig de futbolun kalbinin attığı yerse eğer; 3 Nisan 1996’da Anfield’da oynanan Liverpool – Newcastle United maçı belki de bu kirli gezegende yaşayabileceğiniz en heyecan verici gelişmelerle özdeştir. Çocuk sahibi olduğunuzu düşünün mesela. O çocuk bugün 22 yaşında…
Roy Evans yönetimindeki Liverpool maça çıkarken berbat deplasman karnesi nedeniyle şampiyonluk iddiasından fazlasıyla uzaktı. Üçüncülük, Kırmızılar için beklenen doğal neticeydi. Kevin Keegan’ın Newcastle’ı ise Mart ayındaki kötü performansı sebebiyle uzun süre önde götürdüğü yarışta Manchester United’a yakalanmıştı. 4 Mart 1996 günü evlerinde kaybettikleri maçla yarışa davet ettikleri United’ın üstünde baskı oluşturabilmek adına kesinlikle kazanmaları gerekiyordu.
Liverpool’un Anfield’da büyük maçlara hızlı başlama geleneği o günlerde de canlıydı. Henüz 2. dakikada, günün kahramanı olacağından bihaber vaziyette çizgiye inen Stan Collymore’un ortasına Robbie Fowler vurmuştu kafayı.
Newcastle’ın yanıtı gecikmedi. Dakikalar 10’u gösterirken Faustino Asprilla Liverpool savunmasını zor durumda bırakıp Les Ferdinand’a asisti yaptı. Yolu Beşiktaş’tan geçen golcünün dönüşü ve vuruşu Dolmabahçe’den İnönü’ye yürümek kadar güzeldi. Skora denge gelmişti. Maç büyük bir heyecana gebe olduğunu 10 dakika içinde hissettirdi.
14’te Fransız futbolunun en karizmatik adamlarından David Ginola rüzgar gibi girdi rakip ceza sahasına. Soğukkanlıydı, David James’in koruduğu kaleye topu göndererek devrenin skorunu tayin etti. Newcastle şoktan çabuk çıkıp devreyi 2-1 üstün geçmeyi başardı.
https://www.youtube.com/watch?v=gwCDYc-r3iI
Tıpkı ilk yarıda olduğu gibi ikinci devrede de açılışı Fowler yaptı. 55’te hemşehrisi Steve McManaman sağ kanattan kesti, o gelişine sol ayağıyla çok düzgün vurdu. ‘Scouser’ işbirliği maça yeniden eşitlik getirdi.
57. dakikada Robert Lee defansın arkasına muazzam bir pas bıraktı. O topa hareketlenen isim tüm hücreleriyle zafere odaklanmış Asprilla’ydı. Kolombiyalı, James’in kalesini terk ettiğini çabucak fark etti ve sağ ayağının dışıyla nazikçe yön verdi topa. Böyle güzel gelişen bir hücum bundan daha muazzam bir şekilde bitirilemezdi. Deplasman tribünü sevinçten çıldırmakta sonuna kadar haklıydı.
Ancak bir peri masalı yazılıyorsa ve mekan Anfield’sa hikâyenin sonu mutlaka ev sahibini mutlu etmeliydi. 68’de James McAteer’in arka direğe yaptığı ortaya hareketlenen Stan Collymore’a sadece topa dokunmak kaldı. Liverpool’un pes etmeye niyeti yoktu.
85. dakikada Rob Jones’un yerine oyuna Ian Rush’ın dâhil olması, Liverpool menajeri Rob Evans’ın galibiyeti ne kadar istediğinin en büyük göstergesiydi. Rush ve John Barnes, Newcastle ceza sahasına dar alanda kısa paslarla ilerlediler. Futbol tarihin en görkemli anlarından birinde neredeyse topu paylaşamayıp kaybedeceklerdi. Ama John Barnes sağlam adamdı; meşin yuvarlağı çekti, sorumluluğu üstüne aldı ve soldan kararlı bir şekilde gelen Collymore’un önüne bıraktı. Collymore’un sert vuruşu sonucunda mücadelenin bir kazananı olması, bu maçı birçokları için Premier Lig tarihinin en güzel karşılaşması yapacaktı. Müthiş bir maç olsa bile beraberlik damaklarda kekremsi bir tat bırakabilirdi. Collymore, bu ihtimali oradan kaldırdı.
Nazım Hikmet, Kevin Keeagan’ın skoru 4-3’e getiren gol sonrası kameralara yansıyan hâlini görse Abidin Dino’dan yıkımın resmini de yapmasını isteyebilirdi. Liverpool tarihinin en büyük futbolcularından biri olan Kevin Keegan, evi gibi gördüğü Anfield’da şampiyonluk umutlarını bırakıyordu. Ailenizin, ömrünüzün en görkemli anlarından birini elinizden yavaşça çekip alması gibi gelişmişti her şey. Ne de olsa hayat futbola, futbol da hayata fena hâlde benzer.