Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarVodafone İstanbul MaratonuEkipman Mevsimi

Koşunun güzel yanlarından biri kullanılan tüm o ekipmanlar. Ancak işi abartmamak da gerekiyor.
Ozan Can Sülüm9 sene önce

Baştan kabul edelim, İstanbul koşmak için pek elverişli bir yer değil. Çıkıp sahilde koşsanız, terli terli eve gitmek için uğraşmanız gerek. Belgrad’a gidip koşsanız bu sefer duş yok, muhtemelen çamurlu halde eve gitmeniz gerek. Şehir içinde çıkıp koşmak için (benim gibi) önce saat 22.00 civarını beklemeniz lazım, zira başka türlüsüne kalabalık izin vermiyor. Tabii bir de sağlam hava kirliliği var. Yeteri kadar yarış da yok… E nasıl oluyor peki?

Geçen hafta söylemiştim, sabah insanı değilim. Ayılıp açılana kadar bayağı uzun sürüyor. O yüzden akşam sakinliğini beklemek zorundayım. Oynak kaldırım taşları, hava kirliliği ve geldiğinizi görmesine rağmen kenara çekilmeyen onlarca insana rağmen tercihim bu oluyor genellikle. Bir yandan izole olmayan bir yerde koşmanın da keyfi var. Sağında solunda insan, arada araba gelir geçer, peşine iki köpek takılır… Yapacak bir şey yok, dediğim gibi, Türkiye’de yeteri kadar yarış yok ve koşmak için en sevdiğiniz yerde koşmaya devam etmek zorundasınız. Neresi olursa olsun.

RunnersWorld‘de yazmışlar, sonbahar koşucunun en sevdiği zamandır diye. Hakikaten öyle. Yazın 35+ derecede, vücut sıcaklığını kaynar çaydanlık seviyesine getiren havalarda zar zor koşmak yerine, şimdi 15 derecede, arada yağmurun hafiften atıştırdığı serin havada koşmak gerçekten nirvana. Hem işin içine aylardır dolapta saklanan, paraya kıyıp aldığınız onlarca ekipman da giriyor. Yazın bana kalsa çıplak koşacağım ama atlet ve en kısa şortla, ayrıca mümkün olduğunca az ekipmanla çıkıyorum. Ter bandına bile dayanacak halim olmuyor. Ama sonbahar ekipmanların tamamının çıkmaya başladığı zaman. Yağmur var, yağmurluk, rüzgar esiyor, ince rüzgarlık, küçük havlu, varsa kafa bandı vs. İlk yazımda söylediğim şey, sadece koşmak yeterli olmuyor bazen, önce hedef belirlemek, sonra antrenman yapmak, beslenmek… Ama bir şey daha var, ekipmanlardan alınan keyif.

Ekipmanlar bitmiyor ancak seviyeyi iyi ayarlamak da gerek.
Ekipmanlar bitmiyor ancak seviyeyi iyi ayarlamak gerek.

Kalori ve adımsayar saatle başladı benim için her şey. Sonra telefon tutucu kolluk, sonra ter bandı, sonra telefona yüklenen uygulamalar, sonra koşu çorabı, sonra yağmurluk… Bitmedi, bitmiyor. Almak, ilk koşuda denemek, deneyip olumlu sonuç almak, hepsi koşudan aldığınız keyfi 3-5 kat artırıyor. Ben ki alışveriş yapmaktan nefret ederim, Mango oturaklarında az küfretmedim deneme kabinini bekleyip, her gün koşmama yardımcı olacak bir şey almaya çıkabilirim. Ha bunların dezavantajı olmuyor mu peki? Durun şu ekipman ve yarış olayını birleştireyim.

İki hafta önce Caddebostan’daki 10K yarışına katıldım. Anadolu Yakası’na bilmemenin cefası, Caddebostan tahminimden uzakmış, zaten öyle bir stresle başladım güne. Yarışa 20 dakika kala varınca, doğru düzgün ısınma şansım olmadı. Ama bunlar bahane değil, esas bahaneye geliyorum: Fazla giyinmek. Sahilde rüzgar olur, hem hava da yağdı yağacak derken gidip 20+ derecede uzun kollu kalın antrenman tişörtü giyince vücut ısım yine 40 oldu. Koşunun ortasında kollarınızı kıvırmaya çalışıyorsanız, “Şunu çıkarsam nasıl taşıyabilirim” diye düşünüyorsanız, bilin ki ayvayı yemiş durumdasınız. Ben yedim. 43 dakika civarı hedeflerken son kilometrelerde midem ağzımda anca 47 net koşabildim.

Her zaman söylenen şey, yarışta giymeyi planladığınız her şeyi giyinip öyle yapın en az bir antrenmanı. Yarışta asla ilk kez giydiğiniz bir şey olmasın üzerinizde. Sonbahar geldi gazıyla sezonun ilk uzun kollu koşusunu yapayım deyince patladım. Kasım’a giriyoruz ama siz yine de sonbahar geldi diye abartmayın.

*Vodafone İstanbul Maratonu ile ilgili detaylı bilgi için buradan. 

Ozan Can Sülüm, 1990 yılında, İstanbul’da doğdu. İlkokuldan lise bitene kadar hentbol oynadıktan sonra kısa bir süreliğine spordan nefret edip bıraktı. Üniversitenin ilk yılında Eurosport’a girince anlatmaktan spor yapmasına zaten vakti kalmadı. 2013 yılının soğuk bir kış akşamında çay fincanını göbeğinin üstüne koyabildiğini fark edince spora geri dönmeye karar verdi, o günden beri koşuyor. 5, 10, 15km’leri denedi, bir gün maraton koşabileceğine inanıyor.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce