Malum kış aylarındayız ve açık alanda yapılan bir sporla uğraşıyoruz. Her ne kadar koşu bandı alternatifi aklımızın bir köşesinde dursa da, bu alternatife erişmek için ya evinizde yer açmalı ya da bir kulüp üyeliği edinmelisiniz… Benim için koşu bandı tasnif dışı, o sebeple dışarıda koşmak zorundayım.
‘Kış mevsiminde dışarıda koşmak’ denince akla ilk olarak soğuk hava, sonrasında da yatakta, yorganın altında kalma isteği geliyor. Bu zorlu ikilemi atlattıktan sonraysa karşımıza hava kirliliği çıkıyor. Hava kirliliğinin kışın artmasının temelinde havanın soğuması ve katmanlar arası geçişin zorlaşması var. Böylelikle kirli hava yüzeyde çöküyor ve döngü zorlaşıyor. Haliyle de karbondioksit seviyesi artıyor.
Türkiye’de işler birçok gelişmiş ülkeye göre özellikle daha kötü seviyede. Çünkü hâlâ ısınma için konvansiyonel metotlar kullanılıyor. Kömür ve odunun ısınma adına kontrol edilemez şekilde kullanılması, hava kirliliğinin başlıca etkenlerinden. Buna bir de çarpık kentleşme ve artan araç sayısı eklenince durum pek iç açıcı görünmüyor.
Peki bu kirli havanın koşuya -ya da koşucuya- etkisi nasıl oluyor? Spor yaparken insan çok daha fazla nefes alıp veriyor ve genel hava ile oksijen kullanımı artıyor (VO2max). Bu da demek oluyor ki havada bulunan sülfür, karbonmonoksit, yanmamış hidrokarbonlar ve nitrojen oksitler ciğerlerinize doluyor. Birçok sporcuda bu durum antrenman sonrası öksürme ve nefes darlığı olarak kendini gösteriyor. Aynı zamanda kana karışan bu zararlı gazlar antrenman içerisinde performans kaybına da yol açıyor. Astım ve kalp rahatsızlığı olan kişilerin hava kirliliğinin arttığı dönemlerde dikkatli olmaları gerekiyor. Söz konusu durum uzun dönemli etkilerine bakıldığında ise kandaki kurşun oranının arttığı tıbbi olarak kanıtlanmış.
Antrenman yapmadan önce kış aylarında hava kirliliğine dikkat etmek gerekiyor. Bunu ülkemizde kontrol edebileceğiniz çok fazla kaynak yok, devlet kaynakları da hava kirliliğini olağan seviyesinde göstermeye pek meraklı değil. Fakat buna rağmen kendimize birkaç tane ampirik kural belirleyebiliriz:
-Ani hava değişimleri sonrasında, ani ısınan ya da soğuyan günlerde koşmamak
-İş çıkış saati ya da kalabalık saatlerde koşmamak
-Trafiğe yakın ya da hava sirkülasyonunun limitli olduğu yerlerde koşmamak
İş için çoğunlukla Trakya’da ve batı bölgelerde bulunuyorum. Bu coğrafyada tüm kış yoğun kömür kullanımı sebebiyle açık alan antrenmanları açısından sıkıntılı geçiyor. Hava kirliliğinin arttığı dönemlerde dışarıda koşu antrenmanı yapmak gerçekten rahatsızlık veriyor, ciğerlerde ve solunum yollarında yanma hissi yaratıyor. Buna ek olarak kıyafetlerde de közlenmiş gibi bir koku bırakıyor.
Tabii hava kirliliği sadece fiziksel ya da atletik performansı olumsuz etkilemiyor aynı zamanda beyin fonksiyonlarını da etkiliyor. Bu anlamda klinik olarak yapılan testler sonucunda Sports Medicine’de yayımlanan makaleye göre hava kirliliğine maruz kalan insanlarda problem çözme becerileri ve çalışma hafızası darbe alıyor. Sanırım bu tip havalarda ormanlık ya da binalardan uzak alanlarda koşamıyorsanız, hiç koşmamak da mantıklı bir seçenek… Bu kesinlikle tembellik sayılmaz.
*38. Vodafone İstanbul Maratonu yaklaşırken, detaylı bilgi için buradan.
Can Demirel, Güney Amerika’nın Kuzey karakterli soğuk insanı. Plaza, tarla ve oteller üçgeninde göçebe spor hayatı deniyor. Kısıtlı zamanda yapılan egzersizlerden maksimum verim almak üzerine deneysel çalışmalarda bulunuyor, kobay olarak kendini kullanıyor. 1993 yılında başladığı spor hayatında yüzme, yelken, Amerikan futbolu ve triatlonla gerçekten uğraşmış olup şimdilerde mevsimine göre spor seçiyor. Strava profili için tıklayabilirsin.