Beşiktaş, bir sezondur Demba Ba’yı konuşuyor. Gelişi, golleri, secdesi, Twitter’ı, adına yapılan besteleri ve gidişi…Bir sezon fırtına gibi geçti. Takımdan ayrılışı da oldukça tartışıldı. Bazıları ayrılmasını istemedi. Bir kesim verilen paranın öneminden bahsetti. Bir başka grup ise son yılların değişen taraftarlık profilinin etkisiyle ‘yol verilmesini’ uygun gördü. Herkesin kendine göre haklı nedenleri var. Uzun süre tartışmak mümkün ama Demba Ba’nın attığı gol sayısı ve on ay gibi kısa bir sürede yarattığı etki tartışılacak gibi değil. Üstelik Beşiktaş taraftarı bu duyguya oldukça alışık…
Les Ferdinand (1988-89)
Bu listede yer alan diğer futbolculardan ayrı bir yere koyabiliriz Les Ferdinand’ı. Çünkü geldiği gün, gideceği gün de biliniyordu! Gordon Milne, onu İngiltere’den getirmiş ve Beşiktaş’a kazandırmıştı. Henüz 22 yaşındaydı, herhangi bir tecrübesi yoktu, kulübü QPR onu ancak kiralamaya yanaşıyordu. Yani, Beşiktaş’ta tecrübe kazandıktan sonra sezon sonunda ülkesine dönecekti. O yaz, Ferdinand’ın gelişi büyük yankı bulmadı. En azından Fenerbahçe’nin Schumacher’i transfer etmesinin gölgesinde kaldı. Fakat yine de genç bir İngiliz futbolcusunun, emekleme döneminden çıkıp ayağa kalkmakta olan Türkiye Ligi’nde neler yapacağı merak konusuydu. TSYD’de Fenerbahçeli savunmacı Nezihi’ye tekme atıp kırmızı kart görünce basın onu ‘kasaplık’ yapmakla suçladı. Oysa o zaman içinde ne kadar zarif bir futbolcu olduğunu gösterecekti. Üç gün sonraki Galatasaray maçında ilk golünü atsa da ligin ilk haftası da oldukça kötüydü. Ankaragücü maçına ilk 11’de başladı ama varlık gösteremedi. Daha da kötüsü yerine giren (ve o sezonun başından Salihli’den transfer edilen) Halim iki gol birden atmıştı. Basın, Halim’i Ferdinand’a tercih etmeye çoktan başlamıştı. Ne zaman ki ekim ayında oynanan derbide Ferdinand, Fenerbahçe ağlarını havalandırdı o zaman havasını yakaladı. Sezon boyunca ligde 14 gol attı. Hat-trick yaptığı Kahramanmaraşspor maçında Beşiktaş 7-0 kazandı, diğer goller Feyyaz ve Ali’den geldi. Yani Metin’den önce o vardı, fakat 10’u bulmak Metin Tekin’e kısmet oldu! Ferdinand’ın 14 golüne rağmen Beşiktaş o sezon da şampiyon olamadı. Fakat sezonu hem TSYD kupasıyla hem de Türkiye Kupası ile kapadı. Kupa finalinde Fenerbahçe’ye ve o yazın sükseli transferi Schumacher’e attığı gol hâlâ unutulmadı. Beşiktaş onu biraz daha takımda tutmak istedi ama QPR izin vermedi. Hatta Beşiktaşlı taraftalar dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher’a mektup bile yolladı. Eğer ertesi sene de kalsaydı kariyerindeki tek şampiyonluğu İstanbul’da yaşamış olacaktı. O bir senenin sonunda büyük bir sevgiyle Türkiye macerasını noktaladı. Ferdinand olarak geldiği ülkeden ‘Ferdi’ olarak ayrıldı. Beşiktaşlı taraftarlar onu tezahüratlarına özne yaptı. Demba Ba’dan önce besteler ona yapıldı. Sessiz sedasız geldi, “iş yapamaz” denildi ama Beşiktaş tarihinin en özel yabancılarından biri oldu.
https://www.youtube.com/watch?v=pt76ZNXiwYE
Stefan Kuntz (1995-96)
Nasıl ki Gordon Milne ülkesinden Ferdinand’ı getirdiyse, Christoph Daum’da vatandaşı Kuntz’a siyah-beyazlı formayı giydirdi. Tek fark; Ferdinand 22 yaşında bir gençlik ateşiydi, Kuntz ise 33 yaşındaydı. Yabancı futbolcu harcamayı seven basın ve hoşnutsuz olmak için yer arayan taraftarlar bu transferden memnun değildi. Fakat karşılarında Alman disiplinini almış bir görev adamı buldular. Üstelik verilen görevleri sert bir mizaçla değil, insanın içini ısıtacak gülümsemesiyle yerine getiriyordu. İyi bir santrfordu, Bundesliga tarihinin en çok gol atan isimlerinden biri olarak Türkiye’ye geldi ama Beşiktaş’ın o zaman da sakatlık sorunu vardı! Sakatlanmayan ve her yerde mücadele eden nadir isim Kuntz, o sezon hemen her bölgede oynadı. Bekte bile…1995-96 sezonu Beşiktaş için kötü geçti. Bir önceki sene yaşanan şampiyonluk tekrarlanamadı. Özellikle son haftalar oldukça kaotikti, taraftarlar takımı ıslıklamaktan geri kalmıyordu. Fakat, özellikle 5-3 kaybedilen Kocaelispor maçında ve son hafta oynanan Galatasaray derbisinde Kuntz’un performansı, daha doğrusu mücadelesi muhteşemdi. Taraftarlar da bu maçlarda takımı yuhaladıktan sonra Kuntz’un adını bağırmayı alışkanlık haline getirmişti. Sezon sona erince milli takımıyla Euro 96’ya gitti ve yarı final maçında İngiltere ağlarını havalandırdı. Doğal olarak fiyatı arttı, taliplileri çoğaldı. O yazın sonunda Beşiktaş’a geri dönmedi. Bazı siyah-beyazlı taraftarlar ona kırgın olsa da oynadığı futbolu kimse tartışmıyor!
Pascal Nouma (2000-01)
Bu listede; Ferdinand’ın kiralık gelmesi gibi ayırt edici bir özelliğe de Pascal Nouma sahip. Diğer dörtlüden farklı olarak, o Beşiktaş’ta bir seneden fazla oynadı. Ama 2001 yılının mayıs ayında takımdan ayrıldığında geri dönüş ihtimali pek olası değildi. Yine de Beşiktaş’ta geçirdiği ilk sezonda o kadar çok sevildi ki kısa bir aradan sonra dönmesi de kimseyi şaşırtmadı. 2000-2001 sezonunda Süper Lig’e yıldız yağmıştı. Galatasaray Mario Jardel’i, Fenerbahçe ise Kenneth Anderson’u renklerine bağlamıştı. İki yıldızın kariyeri de istedikleri gibi gitmedi. Sezonun kazananı ise Pascal Nouma oldu. Galatasaray ile Fenerbahçe’nin şampiyonluk yarışına uzaktan bakan Beşikaşlı taraftarlar, İnönü Stadı çimlerinde isyankâr Nouma’yı görünce, sahaya çok başka bir enerji yaymaya başladılar. Nouma’nın vukuatlı yapısı bile bu sevgiyi bozamadı. Leeds United maçında attığı yumruk, ceza almasına neden olsa da Beşiktaş taraftarları için bir simge haline geldi. Gece hayatı yöneticileri rahatsız etse de Kapalı’da “Bizi diskoya götür” şeklinde yankı buldu. Zaten bu Fransız, sadece olay yaratmıyordu. Ligde 18, Avrupa’da 4 gol atmıştı. Ligdeki 18 golü, bir rekordu. Ferdinand’ın ‘Bir sezonda en çok gol atan Beşiktaşlı yabancı oyuncu” rekorunu eline geçirmişti. Oynadığı 24 lig maçının 13’ünde gol attı. 35 gün içinde hem Fenerbahçe’ye hem Galatasaray’a hem de Barcelona’ya gol attı. Kariyerinin en iyi sezonlarından birini yaşadı. Ve sezon sonundan takımdan uzaklaştırıldı. Ertesi sezon, şampiyonluk göremeyen Dolmabahçe’de onun adı dillerden hiç düşmedi. Bu sevgi, onun 100.yıl kadrosunda yer almasını sağladı. Yine iyi bir sezon geçiriyordu ama Fenerbahçe’ye attığı bir başka gol; daha doğrusu golün sevinci onun sonu oldu!
John Carew (2004-05)
Ferdinand gençti, Kuntz yaşlıydı, Nouma sorunluydu. Ama Carew kusursuza çok yakındı. Dünya futboluna adını yazdırmış bir golcüydü. Üstelik ilk büyük çıkışını da İnönü Stadı’nda yaşamıştı. Beşiktaş tarihinin en büyük travmalarından biri olnan Valerenga maçında Norveç ekibi adına sahanın yıldızıydı. Bir de gol atmıştı. O günden 6 sene sonra, araya Valencia ve Roma sayfaları ekleyerek Beşiktaş’a geldi. Havalimanında coşku hakimdi. “I love you John Carew” tezahüratları herkesin diline dolandı. O ise sezona biraz tutuk başladı. Fakat Bilbao ve Fenerbahçe’ye arka arakaya attığı goller, kilidi açmasına neden oldu. Sezon sonuna kadar ligde 13 gol attı. Del Bosque ile başladığı sezonu Rıza Çalımbay ile bitirdi. Çalımbay’ın savunma ağırlıklı futbolunda onun fuleleri büyük önem taşıyordu fakat o da yalnız kaldığını hissediyordu. Giderek mutsuzlaştı. Ona hak verenler de çoğunluktuydı. Lyon’dan gelen teklif Beşiktaş tarihinin zirve noktasıydı. Kulüp değerlendirmekte tereddüt etmedi, rekor kırarak ayrıldı. Akıllarda birçok golü ve 4-3’lük Kadıköy zaferi kaldı. Onun yerine Ailton’un gelmesi ise Beşiktaşlı taraftarları daha da üzdü.
Demba Ba (2014-15)
Bu serinin son halkası… Uzun uzun anlatmaya gerek yok; ne de olsa çok taze… Feyenoord maçındaki hat-trick ile başladı; arkasından 24 gol daha geldi. Dönemin şartlarına da uygundu, Beşiktaş’ın geleneklerine de… Hem Twitter’da aktifti hem de adına tezahürat yaptıracak kadar içten oynuyordu. Bu listedeki isimlerle göre tek bir şanssızlığı vardı; Dolmabahçe’de maça çıkamadı. Belki o dokuyu hissetse işler daha farklı olacaktı. Yine de soru işaretleriyle geldiği Beşiktaş’tan rekorlarla ayrıldı. Attığı 27 golle önce Ferdinand’ın ardından Nouma’nın kırdığı rekorun yeni sahibi oldu.Carew’in bonservis bedelini de geride bıraktı. Sezon içinde golleriyle Beşiktaş’ı sırtladı, sezon bittikten sonra transferiyle darboğazdaki kulübe nefes aldırdı. Eksik kalan ise aslında ne kupaydı, ne de şampiyonluk; derbilerde sessiz kalması onun “unutulmaz anı” için tartışmalı bir boşluk bıraktı.