8 Temmuz 2014… Aspicuelta Sokağı, Sao Paulo… Barların yan yana dizildiği sokakta, mekanların dışına taşmış binlerce insan, görüş açılarına en uygun olan ekrana kitlenmiş, son 50 yılın en büyük şakasını izliyordu. Maç başlayalı yarım saat olmuştu ve Almanya, Brezilya karşısında 5-0 öndeydi. Bağrışmalar, -tahminimce- küfürler ve hakaretler başlamıştı. Ama bira kuyruğundaki azimde herhangi bir azalma yoktu. Yanımda duran ve çatpat İngilizce konuşan iki gence döndüm:
— Kime bağırıyorlar?
— Marcelo’ya. Savunmada çok kötü.
— Thiago Silva olsa, belki bu kadar olmazdı. Ne dersin?
— Sanmam. Esas Neymar yok. Ondan bu kadar gol yedik!
Brezilya, o gün, tarihe geçen maçta sahadan 7-1’lik skorla mağlup ayrıldı. Ama bira kuyruğunda sohbet ettiğim genç yalnız değildi. Belki de yüzlerce kişi o gün Neymar’ın sahada olması halinde Almanya’yı yeneceklerini düşünüyordu. Belki 1-0, belki de 8-7 kazanacaklardı. Takımın işleyişi, organizasyon bozukluğu, baskıyla baş etme konusundaki beceriksizliği önemli değildi. Futbol, dünyanın her yerinde çoğunlukla aynı mantalite ile izleniyordu: Yıldızın sahadaysa galibiyet bekleyebilirsin!
Neymar, Brezilya futbolu için sadece yetenek anlamına gelmiyor aslında. 2002’de Dünya Kupası’na ulaşan jenerasyondan sonra Ronaldinho ve Kaka gibi üstün yetenekli, çok şey vadeden ama milli takıma hayal kırıklığından başka bir şey vermeyen yıldızları izleyen Brezilyalıların yeni ‘kazanma umudu’ bir bakıma. Onu Avrupa’dan takip edenler, ilk başta “Klasik bir ‘Yeni Pele’ vakası” yorumunu yapsalar da 2011’deki yükselişi ve o yaz Flamengo’ya attığı akıl almaz gol, Neymar’ın Yeni Pele olabileceğine inananların sayısını arttırdı ve tarihler 2013’ü gösterirken, Avrupa’ya transferi ciddi bir hal aldı.
Fakat Neymar’ın Avrupa’da hangi takımı seçeceği üzerine yapılan tartışmalarda -o dönemde Cristiano Ronaldo dışında- pek de görmediğimiz bir yıldız futbolcu özelliği ile daha karşılaştık. Neymar’ın saç stili, seçeceği takıma etki edebilecek bir unsur haline gelmişti. Kimilerine göre Real Madrid, “O saçları keseceksin!” şartı koşmuştu, kimilerine göre ise dönemin Real antrenörü Jose Mourinho zaten kestirecekti. Neymar’ın Barça ya da Real’in sistemine ne kadar ayak uyduracağı konuşmaları kadar bu imaj meselesi de sohbetlere konu edilmeye başlamıştı. Ronaldinho, Rivaldo ya da Ronaldo gibi yakın dönemin büyük Brezilyalı yetenekleri, bir alt seviye takımlarla Avrupa’ya adımlarını atarlarken Neymar, 2013 yazında bütün bu tartışmaların ortasında dönemin en büyüğü Barcelona’nın formasını sırtına geçiriyordu.
Neymar, Avrupa’daki ilk yılından itibaren Ronaldo-Messi hanedanlığının varisi olarak görüldü. Onun gelişinden tam bir sene sonra takıma katılan Luis Suarez ve Messi ile oluşturduğu hücum üçlüsü ise tarihin en büyük atak güçlerinden biri hâlini aldı. Takip eden 2014-2015 sezonunda Juventus’u 3-1 yenerek kazandıkları Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ile bu unvanı iyice perçinlemişlerdi. Üstelik bir önceki yaz çeyrek finalde Kolombiyalı Zuniga’nın darbesi nedeniyle sakatlanan ve Almanya felaketinde sahada olmayan Neymar, kimilerini o gün sahada olsa bazı şeyleri değiştirebileceğine inandırmıştı bile. Ama o yıldan sonra yükseliş en azından Avrupa arenasında istikrarını koruyamadı. Barcelona, eski büyüsünden uzaklaşırken Neymar da büyük maçlarda kaybolduğundan tutun da kendini geliştiremediğine kadar birçok eleştiri almaya başlamıştı. Onun, Messi ve Ronaldo’dan sonraki ‘insanüstü varlık’ olacağına inanların sayısı azalmaya başlamıştı.
Neymar’ı tekrar gündemin zirvesine oturtan gelişme, bu sezonun başında yaşandı. Brezilya Milli Takımı’nın 10 numarası, 222 milyon Euro karşılığında Paris Saint-Germain’e transfer oldu. Bu transferinde de sohbetleri, saha dışına çıkarmayı başarmıştı. Yeni tartışma, “Bir futbolcu bu kadar para eder mi?” idi. Fransız spor yazarı Vincent Duluc, Socrates’in Ocak 2018 sayısında kaleme aldığı yazıda bu transfer için “Futbolun artık tamamen bireysel bir spora dönüştüğünün kanıtı” diyordu. Zaten Neymar da bu bireysellik sinyallerini de sezonun henüz başında vermişti. Takımın bir diğer yıldızı Edinson Cavani ile yaşadığı penaltı krizi, dünyanın dört bir yanından tepkiler aldı. PSG, son altı yıldaki beşinci Ligue 1 şampiyonluğunu kazanırken, Neymar da 19 gol 13 asistlik katkısını yapmıştı ama onun transferi ile beklenen Şampiyonlar Ligi başarısı yine ortada yoktu. “Ronaldo ve Messi’nin yerini alamaz” diyenler bu sezon da haklı gibiydi…
Kariyerinin son üç yılını ele alırsak Neymar’ın düşüşte olduğunu söyleyebiliriz belki. Ama bu yaz Rusya’da karşısına çıkan fırsat, onun kariyerinin dönüm noktası da olabilir. FIFA’ya verdiği röportajda 2014’e göre en büyük farkının olgunlaşması olduğunu söyleyen Neymar’ın hücum hattında da Fred’e nazaran Gabriel Jesus gibi daha yetenekli bir ortağı var. Üstelik Messi ve Ronaldo’nun takımları ile mukayese ettiğimizde kupayı kazanabilecek ciddi bir aday konumundalar. Neymar’ın yeteneklerinden şüphe etmek ya da yargılamak saçma ama onu Rusya’da daha farklı bir sınav bekliyor. Artık ondan sadece yeteneklerini konuşturması beklenmiyor, liderlik yapıp takımının saha içindeki patronu olması da ondan görmek istenilenlerin başköşesinde. Ama bir yandan da kupanın daha hazırlık aşamasında dillendirilmeye başlayan Real Madrid transferi dedikoduları da var. Yani Neymar, yine sağı solu belli olmayan dikkat çeken çocuk imajını mı sürdürecek yoksa olgun bir lider olup 7-1’lik hezimette onu arayan Brezilyalı genç gibi düşünenleri haklı mı çıkaracak, Rusya macerasında bunun cevabını arayacağız.