Real Madrid böyle durumları sık sık yaşar. Hatta belki de bundan beslenir. ‘Zidane ve Pavon’, efsanesi altyapıyı kapsayarak ortaya çıksa da aslında ister istemez takım içinde her zaman oluşan iki farklı kutubu da belirtiyor. Yoksa neden ‘Zidane ve Raul’ denmesin? Yıldızlar topluluğu bir takım olmanın, hatta böyle bir takım olma zorunluluğunu sırtında taşımanın bu tip dertleri var. Makelele’nin gidişi de böyleydi, Higuain’in her zaman arka planda kalması da… Şimdi aynısı Keylor Navas’ın başına da geliyor olabilir. Bunu ileride daha net anlayacağız, fakat gerçek olan bir şey var; Kosta Rikalı kaleci ikinci sezonunda rekorları kırmaya başladı. Üstelik ilk sezonunda sadece 11 resmi maç oynamasına rağmen. Hem de Iker Casillas’ın gittiği sezon. Hem de kendisi iki ay önce yaşanan bir transfer faciasının aktörlerinden biriyken…
Real Madrid formasıyla oynadığı 700 küsür maçı dakika dakika hatırlayacak kadar kulüple özdeşleşmiş bir isimdi sezon başında kulüpten ayrılan. Doğduğu kulübü geride bıraktı belki ama polemikleri hâlâ devam ediyor. Başkan Perez de, Casillas da bu olayı kaşımaya devam etmeyi seviyor. Hatta bazen araya menajerler, eski teknik direktörler, eski futbolcular da giriyor. Sadece bu da değil. Kulübün hemen hemen tüm katmanları; Casillas’ın gidişini tartışırken aynı zamanda Keylor Navas’a da güvenmediğini açıkça olmasa da belli etti. De Gea süreci; yaz mevsiminde Avrupa futbolunda en çok konuşulan konulardan biriydi. Son dakikada yaşanan ise konunun uzun yıllar boyunca hatırlanacak olmasını garantiledi. Real Madrid elindeki kaleciye güvenmedi, hatta onu takasta kullanmak istedi ve yazın son günü ‘gong’ sesini duyup elindekilere baktığında onu gördü; Keylor Navas.
Navas; geçen sezonun tamamı boyunca çıktığı maç sayısına ekim ayı bitmeden ulaştı. Asıl hikâye burada başlıyor. Navas bu süreçte sadece iki gol yedi. Gözler yine de Ronaldo, Benzema, Bale ve ‘Hames’in üzerinde. Navas’ın kurtarışları, Ramos’un sözleşmesi kadar ilgi görmüyor. Real Madrid böyle bir kulüp ve aslında dünyada bundan şikayet edecek futbolcu sayısı çok az. Real Madrid’de ilk 11 çıkacaksın ama neon ışıklarının gölgesinde kalacaksın! Gayet makul bir anlaşma, dünya üzerindeki futbolcularının %90’ının şartsız imzalayacağı türden.
Navas bu sezon takımın belki de en iyisi. Bale, James Rodriguez, Benzema, Ramos gibi isimler sakatlıklardan dolayı istikrar sağlayamadı. Ronaldo, çok farklı bir noktada, fakat saha dışını yönetmekte sorunlar yaşıyor. Adı devamlı United ve PSG ile anılıyor. Taraftar ve medya ile arasında problem yaşanıyor gibi. Kısacası ilk 11 maç sonunda hem saha içinde hem de saha dışında puanları toplayan isim, takımın en gerisinde yer alıyor.
Navas, sezon boyunca yediği o iki golü de La Liga maçlarında kalesinde gördü. İlk dört maçta gol yememesi çok da şaşılacak bir durum değildi belki de. Kağıt üstünde Real Madrid kalecisinin dört maç gol yememesi büyük bir başarı olarak durmuyor. Fakat Navas, bunu 1975-76 sezonunun başından sonra ilk kez gerçekleştiren isim oldu. 17 sezon boyunca Real kalesini koruyan Miguel Angel, o sezona da muhteşem başlamış ve 4 maçta kalesini gole kapamış; Las Palmas maçının 71. dakikasında yediği penaltı golü rekorun uzamasına engel olmuştu. Keylor Navas da bu sezonun başında Gijon, Real Betis, Espanyol ve Granada maçlarında kalesini gole kapadı, beşinci haftada oynanan A.Bilbao maçının 67. dakikasında yediği golle Miguel Angel’i geçme şansını kaçırdı. Miguel Angel’i geçmek için dört dakikaya daha ihtiyacı vardı. Casillas’ı ise geride bırakmayı başardı. Casillas, Real Madrid tarihinin La Liga’da en uzun süre gol yemeyen kalecisiydi. 460 dakika boyunca gol yemediği bir periyot yaşamıştı. Keylor Navas, Bilbao deplasmanının ilk 10 dakikasını gol yemeden geçirince tarihe geçti.
La Liga’da sadece iki gol yiyen Navas, o golleri de telafi etmesini bildi. Real Betis maçında Ruben Castro’nun, Atletico Madrid derbisinde de Griezmann’ın penaltılarını kurtardı.
Şampiyonlar Ligi’nde ise henüz gol yemedi. Sadece bu sezon değil; kariyerinde hiç yemedi! Tamam, bu platformda sadece 5 kez sahaya çıkmış ve onların hepsi de grup maçı olabilir. Ama istatistik istatistiktir. Ve bu 5 maçın, kariyerinin ilk 5 Şampiyonlar Ligi maçı olduğunu hatırlayınca bir rekordan daha bahsedebiliriz. İşin ilginç kısmı bunu başaran ilk kaleci de “yüksek profil” kalecilerden biri değildi.
Atletico Madrid’in geçen sezon Getafe’den transfer ettiği ve Courtois’nın yerini dolduramayacağı iddia edilen Moya, çıktığı ilk 5 Şampiyonlar Ligi maçında gol yememişti. 6. maçta Hakan Çalhanoğlu fileleri havalandırınca rakam yukarıya çıkmadı. Navas’ın önünde rekoru kırmak için bir PSG maçı daha bulunuyor. Eğer o zorlu maçta Navas gol yemezse Bodo Illgner’in rekorunu da tarihe gömecek. 30 yaşında Köln’den Real Madrid’e transfer olan Alman kaleci, 1997-98 sezonunun çeyrek finalinde Leverkusen rövanşında, yarı finaldeki iki Dortmund maçında, kupayı getiren Juventus finalinde ve ertesi sezon grup aşamasının ilk haftasında Inter maçında gol yemeyerek (üst üste 5 CL maçı) Real Madrid tarihine geçmişti. Avrupa’nın kafa takımlarına kafa tutan Ilgner’in Şampiyonlar Ligi’ndeki hakimiyetini bitiren, Spartak Moskova’nın savunma oyuncusu Ilya Tsymbalar olmuştu.
Navas’a ve günümüze geri dönersek; şu an kendisi Avrupa’nın üst düzey liglerinde kurtarış yüzdesi en iyi olan kaleci. Kalesine az şut geldiğini de söyleyemeyiz. Zaten %91.7’lik bir orana ulaşması her sonuçta saygı duyulası bir rakam.
Belki de yazının bu noktasında rakamlardan biraz arınmamız lazım. Yaz boyunca takımdaki geleceği belli olmayan bir ismin kısa sürede bunları yaşaması ona duyulan ilgiyi arttırıyor. Zaten Navas’ın kalecilik tarzı da ilgi çekici. Olmayacak topları çıkarmakta çok başarılı. Jeneriklik malzeme vermekte sıkıntısı yok. Fiziğini de düşününce ortaya çok ilginç görüntüler çıkıyor. Kendisi de karakter olarak ilginç ve duygusal bir adam. Klasik yıldız futbolcu yaşantısına sahip değil. De Gea’nın transferinin son dakikada garip bir şekilde suya düşmesinin ardından evde sevinçten ağladığını itiraf ediyor. Penaltı kurtardığı Real Betis maçında (Bu sezon Bernabeu’da oynadıkları ilk maç) taraftarlar ona yoğun ilgi gösterdi. Forması Store’larda satılmayacak oyuncu tiplerinden biri olan Navas, bir anda stadın yeni yıldızı oldu. Babası da bu durumu ”O gün dünyanın en iyi takımında oğlumun ismini haykırıyorlardı. Gözlerim yaşardı” cümleleriyle ifade etti. Aslında durum bu kadar net. Yakın zamanda Real Madrid gibi bir takımın her anlamda 1 numarası Kosta Rika’dan çıkan bir kaleci olabilir. Rakamlar ve taraftarlar bunu kabul etmeye hazır gibi duruyor ama camianın ‘derin’ kısmı bu gelişmeyi nasıl karşılar emin olamıyoruz.