Gheorghe Hagi’nin sahibi ve teknik direktörü olduğu Viitorul Constanta, 13 Mayıs Cumartesi günü sahasında CFR Cluj ile karşılaşacak. 2009 yılında kurulan ve üç yılda iki lig atlayarak 2012’de en üst lige çıkan kulüp, bu karşılaşmayı kazanması hâlinde şampiyonluğa ulaşacak. ‘Gelecek’ anlamına gelen Viitorul’un rakiplerinden daha düşük bir bütçeyle, büyük çoğunluğu Gheorghe Hagi Akademisi’nden çıkan futbolcularla verdiği şampiyonluk yarışının son virajından önce, üç ay geriye dönüyoruz ve efsane futbolcunun Socrates’in Mart 2017 sayısında yayınlanan röportajından bazı satırbaşlarını hatırlıyoruz…
“Son sekiz yılda inanıyorum ki insanlar beni daha iyi tanıma fırsatı buldu. Çünkü eskiden hep saha içinde bir şeyler yaratıyordum, şimdiyse bunu saha dışında yapmaya çalışıyorum. 24 saatin 24’ünde de futbol düşünüyorum. Çok güzel bir akademi yarattım. Sıfırdan başlayarak buraya kadar getirdim. Şu anda 52 yaşına kadar geldim ve baktığımda şöyle diyorum: Ben buyum.”
“Bir insanın yetişmesinde ailesi ve okulunun ona kazandırdığı kabiliyetler en önemlisidir. Ama tabii ki bana en fazla şey öğreten, spor oldu. Spor yetiştirdi beni. Hayat denilen savaşa beni bu şekilde hazırladı. İnanıyorum ki şu anda başarılı olmamın sebebi bu. Diğer yandan, bir futbol kulübünün iki bölümü var; bir idari bölümü, bir de teknik bölümü. Ben şu anda ikisini birden götürüyorum ve ikisinde de başarılıyım. Futbol bir ticarete dönüştü. Dolayısıyla üniversitede aldığım işletme eğitimi elbette bana fayda sağlıyor. Şu anda tam oluşmuş bir şekildeyim, her şeyi öğrendim. Artık kariyerimin başında değilim, tecrübe kazandım.”
“Ben doğuştan beri 10 numarayım, öyle doğdum. Ama 10 numarayı kazanmak gerekiyor. Sahada kendini göstererek, hak ederek… Bunu da zaman içerisinde kazandım ama kendimi her zaman bir 10 numara olarak gördüm. Takımdaki en zor numara 10 numaradır. Çünkü onu taşıyan kişi yaratıcı olmalıdır. Kişilik sahibi olmalıdır. Benim anladığım 10 numara budur; kişiliği olan ve yaratıcı bir insan. Saha içinde kararlar alabilen ve o farkı yaratabilen bir insan. İşte şu anda da böyle futbolcular yetiştiriyorum. Onları bulmaya, yaratmaya çalışıyorum. Takımım üç tane on numarayla oynuyor. Dokuz numara yok ama iki senedir en fazla golü biz atıyoruz. Neden? Çünkü on numaramız fazla.”
“Her kulübün çok açık ve net bir stratejisi olması gerekiyor. Ama bu geçişi ancak zaman içinde yaratabilirsin. Hemen şu anda bir strateji oluşturabilirsin ama bunu uygulamak için zamana ihtiyacın vardır. Seni hedeflerine ulaştırabilecek insanları bulup onlarla çalışman gerekir. Ve elbette bunun arkasında maddi destek olmalı. Bizim zamanımızda bu destek, devlet tarafından sağlanıyordu. Gençlere ve projelere yatırım yapılıyordu. Bu sayede iyi nesiller yaratıldı. Ben de şu anda aynısını akademide uyguluyorum. Yedi yılın sonunda, milli takımlarda bütün seviyelerde oynayan yüze yakın futbolcunun 30 ila 50 tanesi bizim akademiden. Ve şu anda ligde lideriz. Takımın yaş ortalaması 21. İşte bu bir projedir.”
“Bütçemiz çok düşük. Ama projem var. Galatasaray ne zaman kazandık, 5 sene? Nasıl? 13 oyuncu milli takım. Proje. Hedefini bilmen lazım. Ben geride kalan yıllarda şunu gördüm ki herkes konuşabiliyor. Ama konuşmakla başarmak arasında çok büyük bir fark var. Ben konuşan şahısları sevmem, başaran şahısları severim. Bu benim felsefem diyebilirim. Bende fazla laf olmaz, ben hep yaparım.”
“Viitorul’da şu anda her şey oturmuş vaziyette. Başka bir kulübün başına geçebilirim; ben kendi yoluma bakarım, Viitorul devam eder. Bunlar olabilecek şeyler. Viitorul sadece bana bağlı değil.”
“Viitorul’un şu andaki hedefi ve görevi oyuncu yetiştirmek. Avrupa’da başarı ya da ligde şampiyon olmak değil. Oyuncu yetiştiriyor ve satıyoruz. Viitorul’un arkasında akademi var. Sürekli bu akademi kelimesini söylüyorum çünkü oyuncu yetiştirmekten başka düşüncemiz yok. Yaklaşık 2 buçuk milyon dolarlık bir bütçemiz var. Bizim hedefimiz ligde kalmaktı. Daha sonra işler iyi gidince kendimize ligi ilk altıda bitirip play-off’a katılma hedefini koyduk. Ama daha önemlisi, U19’da Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükselmiş olmamız. Bu benim takımımın lider olmasından daha büyük bir başarı. Türkiye’de kim bu başarıya imza attı? Altınordu. Bu büyük bir problem. Neden Altınordu? Büyük kulüpler uyuyor mu? Türkiye’deki altyapılarda hedef yok. O hedefi koyan yok. Altyapıdan oyuncu yetiştirmek, kulüplerin ana hedeflerinden biri olmalı. Birkaç sene sonra tekrar görüşürüz umarım. O zaman ne söylemek istediğimi daha iyi anlarsın.”
“Oyuncu ismi vermek? Hayır, bunu yapmıyorum. Onlar kendilerini sahada gösteriyor, orada konuşuyorlar. Sayı olarak çok fazlalar. Ben hiçbirini öne çıkarmam, onlar kendilerini öne çıkarıyor… 1997-1998 doğumlu iki oyuncuyla oynuyorum. Bazen üç. Bazen dört. (Kâğıda, oyuncuların doğum yıllarını yazıp sahaya diziyor.) Kaleci sadece ’89. Benim takım bu. Tuttular. Futbol, kişilik… Şöyle böyle yok, futbol. Dün akşamki maçı seyret de bir bak. Yüzde 70 pozisyon. Yüzde 80. Gençlerle, çocuklarla.”
“Ben her zaman geri ödemeyi bilen birisiyim. Futboldan kazandığım ne varsa yine futbola kazandırıyorum şu an. Çabam bu. Büyük harflerle şunu manşet atabilirsin: Dünyada resmi olarak iki çocuğu, gayri resmi olarak 250 çocuğu olan benden başka kim var? Kimse yok. Ben var. Nokta. 52 yaşına geldim, benim varlığım da, mal varlığım da bu. Önemli olan tek şey bu. Ne saat, ne gömlek, ne araba; benim için fark etmez.”
Gheorghe Hagi’nin Socrates’e verdiği 22 sayfalık röportajdan bazı diğer satır başlarına şuradan ulaşabilirsiniz.
Rumen futbol efsanesinin Galatasaray’daki eski yol arkadaşlarının sorularına verdikleri cevaplar ise şurada.