Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

DergiSaha DışıFutbol Laneti

İnsan sevgilisini seçebilir ama ailesini seçemez. Peki ya takımını? Etgar Keret yazdı, Avi Pardo çevirdi...
Etgar Keret8 sene önce

Adım Etgar Keret ve Maccabi Petah Tikva futbol takımını tutuyorum. Bu cümleyi yazarken kendimi, Adsız Alkolikler toplantısında, yaşlanmaya yüz tutmuş bir alkolik gibi hissediyorum, yalnız önemli bir fark var tabii – bir insanın alkolizme nasıl sürüklenebileceğini anlamak çok daha kolay olsa gerek.

Maccabi Petah Tikva futbol takımına dair bazı acı gerçekleri paylaşmak isterim: Yüz yılı aşkın bir süre önce kurulmuş olmasına rağmen (İsrail’in en eski ikinci kulübü) hiç lig şampiyonluğu yoktur ve son altmış yılda İsrail Kupası’nı bir kez olsun kazanamamıştır. Kulübün efsane teknik direktörü İtzik Luzon bir derbi karşılaşmasında rakip taraftarlara cinsel organını gösterince dünya çapında bir üne kavuşmuştur futbol sevdalıları arasında. Maccabi Petah Tikva’nın as futbolcuları, televizyondaki maç yayınları ve tekrarlarda ancak rakiplerine tükürdüklerinde ya da onları tekmelediklerinde görünürler ve gayet yerinde bir tercihtir bu, çünkü parlak çalımlarına bir kez olsun denk geldiyseniz o, size yeter de artar bile.

Ne demişler, insan sevgilisini seçebilir ama ailesini seçemez. Sevgili ve aile ekseninde düşünecek olursak takım tutmak nerede yer alır acaba? Benim için takım tutmak, en azından Maccabi Petah Tikva söz konusu olduğunda, zührevi hastalık kapmaktan farksız – asla istemediğin, kesinlikle gurur duymadığın, ama köşeye sıkıştığında üstlenmek, kabullenmek zorunda olduğun bir şey. Neticede, kimse beni çok az taraftarı olan ve yaşadığım Ramat Gan kentine neredeyse hiç gelmeyen, onu temsil etmeyen bir takımı tutmam için zorlamadı. Bütün zührevi hastalıklarda olduğu gibi, bu takımı tutmamın arkasında yatan hikâye de hayatım boyunca pişmanlık duyacağım, utanç verici bir âna dayanıyor. Maccabi Petah Tikva takımını tutmamla ilgili hazin hikâye beşinci yaş günüme uzanıyor. Yerel futbol takımında yönetici olan uzak bir akrabamız, doğum günü hediyesi olarak, beni takımın kendi sahasında oynayacağı maça götürmeyi ve bir kereliğine, o güne mahsus olarak yedek kulübesinde oturmama izin vermeyi kabul etmişti. Özellikle önemli bir maçtı çünkü kaybeden takım küme düşecekti, bu yüzden de tribünlerin hınca hınç dolu olacağı kesindi.

Dikkat eksikliğinden muzdarip, hiperaktif bir çocuk olarak golsüz geçen sıkıcı maça fazla odaklanmadım, ta ki konuk takım, son anda hiç beklenmedik bir şey yapıncaya kadar – ev sahibi takımın küme düşmesine neden olacak golü attılar. Tribünlerdeki taraftarlar yıkıldı, hatta yanımda oturan sert görünümlü yedek oyunculardan birkaçı gözyaşlarına boğuldu; sahadaki oyuncular perişan vaziyette çimlere yığıldı. Öte yandan, karşı takımın oyuncuları mutluluktan havaya zıplıyor, coşkulu şarkılar söyleyip birbirlerinin sırtına tırmanıyordu.

PARIS, FRANCE - MAY 5: Israeli writer Etgar Keret poses during a portrait session held on May 5, 2014 in Paris, France. (Photo by Ulf Andersen/Getty Images)
Etgar Keret (Getty Images)

İşte, fırsatçı kişiliğim, ilk kez beşinci yaş günümde kendini bütün çirkinliğiyle ortaya koydu. O bunaltıcı yedek kulübesinde oturmaktansa çığlık çığlığa sahaya koştum ve karşı takımın oyuncularının oluşturduğu yığına atladım. Küme düşmüş takımın yedek oyuncularını teselli etmeye çalışan akrabamız, bana kulübeye dönmemi işaret etti. Fakat bu fikir, hâliyle çok ters geldi bana o sırada. Mutluluktan kendinden geçmiş bir vaziyette gülümseyerek sahanın etrafında koşmakta olan kalecinin geniş omuzlarında hoplamak dururken hayal kırıklığına uğramış, terli adamların arasında olmanın ne âlemi vardı? Eve dönüş yolunda akrabamız benimle tek kelime bile konuşmadı. Bu sessizlik sekiz uzun yıl boyunca sürdü ve ben bağışlanmayı bekledim. Ancak bar mitzva’mda, annemle babamın baskısıyla nihayet elimi sıktı ve “Tebrik ederim, seni aşağılık, çatlak köpek. Yüz yaşıma kadar yaşasam bile seni asla affetmeyeceğim” dedi. Yüz yaşına kadar yaşamadı. Altmış küsur yaşında öldü adam. Kalbi takımının ona yaşattığı tüm o sevinçleri, çektirdiği tüm o acıları kaldıramadı. Ve ben, akrabamızın annem ve babamla yaptığı uzun görüşmelerin sonrasında, takımın ve ailemin yüz karası olarak yerel takımın tribünlerinden ebediyen aforoz edildim.

Beni komşu kentin korkunç takımı Maccabi Petah Tikva’yı tutmaya iten, işte bu utanç oldu. Beş yaşında yaptığım rezillik, tanrıların bir laneti gibi, ne zaman maça gidecek ve acı verecek denli kepaze takımımı desteklemeye çalışacak olsam bırakmaz yakamı. Çilesi ne denli korkunç, mahcubiyeti ne denli derin olursa olsun, küçük bir umut ışığı vardır ama yine de. Top, fizikçilerin ve matematikçilerin bize ısrarla söyledikleri gibi hâlâ yuvarlaktır çünkü, ve önümüzdeki yıl, eğer tanrılar ve hakemler izin verirse, nihayet bir lig şampiyonluğu ya da İsrail Kupası kazanırız belki de – ki bu, kibar teknik direktörümüzün seyircilere cinsel organını göstermesi için yeni ve harikulade bir gerekçe olacaktır, orası kesin.

*Avi Pardo’nun çevirisini yaptığı bu yazı, Socrates‘in Aralık 2016 sayısında yayımlanmıştır. Bütün sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler