4 milyondan 40 bine, İstanbul’dan Kayseri’ye, Marmara’dan Erciyes’e, gönüllerden gönüllere.
İşte değişen hepsi bu…
Sözümüz Metin Kurt’tan yana…
Televizyonda Romanya – Türkiye milli maçı, Metin ile karşılıklı söyleşiyoruz.
Gözü televizyonda, yediğimiz her golden sonra derin derin iç çekiyor ve “Aslında” diyor… “Yenilgilere ne çok fazla üzülmeli, galibiyetlere de ne çok fazla sevinmeli. Altyapı olmadan, zaman sürecinin futbolumuza yararı düşünülemez.”
Metin’in Kayseri’de şirin bir evi var. Gürültüden uzakta, sessiz ve sakin… Oğlu Yiğit büyümüş, tatlı diliyle onların neşe kaynağı olmuş… Galatasaray kamplarının sessiz adamı bu sessizliğini kitaplarıyla ve fikirleriyle Kayseri’de de sürdürüyor.
Konumuz spor üstüne az futbol, futbol üstüne az spor. Metin Kurt, sporun tanımını işte şöyle yapıyor:
“Spor, daha sağlıklı, daha üretken bir toplum yaratmak amacıyla kişilerin bedensel ve ruhsal açılardan geliştirmeyi öngören uğraşların tümüdür. Başka bir deyişle bireyleri ekonomik yaşamaya hazırlayıcı bir araçtır.”
Metin Kurt sporu ikiye ayırıyor. Bir gerçek spor, diğeri ise “Spor adına gösteri” diye tanımladığı profesyonel karşılaşmalar. Sözü yine ona bırakıyorum:
“Spor adına sürdürülen gösteriler, yani profesyonel karşılaşmalar, bu işi yapanların doğrudan doğruya yaşam kavgasıdır. Bu arada tüketiciler için üretim yapan üreticiler vardır. Futbolcu veya bir boksör, seyir üreten bir emekçidir. Sporcu değildir. Gerçekten ne profesyonel spor olabilir, ne de profesyonel sporcu.
Yığınları yaşam kavgasına daha sağlıklı, daha aktif olarak hazırlamak gereği üzerine bina edilmiş bir sistem bu amacı gerçekleştirmek için yediden yetmişe tüm halka spor yaptırmayı planlayan bir spor yapısı kurar.
Kitleleri suskunluğa, pasifliğe alıştırmak gereği duyan bir başka yapıysa halkın, üstün yetenekli küçük bir bölümünün yaptığı gösterilerle yetinmesini, oyalanmasını zorunlu kılar.
İşte bu gerçeklerin ışığı altında ülkeler sosyo-ekonomik yapılarına göre ya sporu ya da seyir yutturmacasını bir toplumsal araç olarak kullanırlar.”
Peki ülkemizdeki durum nedir sizce?
“Ülkemizde spor hiçbir zaman halkın yararına kullanılmamıştır. Çarpık bir seyir endüstrisinin üstüne monte edilmiş bir yutturmacadır.”
Daha sonra İstanbul takımlarından söz ediyoruz. Eskiden üç büyükler diye anılan takımların kötü gidişi üzerine söyledikleri daha farklı Metin’in…
“Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş kulüplerinin bugün içinde bulundukları bunalımın kökünde, futbolun Anadolu’ya yayılmasıyla başlayan kent sevgisinin giderek renk sevgisini aşması yatmaktadır. Bundan birkaç yıl önce bir Anadolu çocuğuna hangi takımı tuttuğu sorulduğunda üç büyüklerden birinin yanıtı alınırdı. Bugün böyle bir soru yöneltilse önce bir kent, belki sonra bu kulüplerden birinin ismi duyulabilir. Özellikle Trabzonspor’un elde ettiği sonuçlar bu süreci iyice hızlandırmış ve bu kulüplerin Anadolu’daki kaynakları kurumaya yüz tutmuştur.”