Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Diğer SporlarFotoğrafın diğer yüzü

Geçtiğimiz yıl intihar eden Madison Holleran için her şey o güne kadar mükemmeldi. En azından Instagram’da onu takip edenler öyle sanıyordu.

İyi atlet, başarılı öğrenci, arkadaşları tarafından sevilen, ailesi tarafından el üzerinde tutulan karakter. Dışarıdan bakıldığında Madison Holleran’ın hayatı kusursuzdu. Bunu görebilmek için 1994 doğumlu Amerikalının sosyal medya hesaplarında birkaç tur atmanız yeterliydi. Bir keresinde annesi bu yolculuğa çıkmış, bir fotoğrafta durup, “Baksana, bu partide ne kadar mutlu gözüküyorsun” demişti. Madison’ın cevabı çoğu şeyi açıklar nitelikteydi: “Anne, o sadece bir resim.”

Madison Holleran, yaklaşık 1.5 yıl önce, bir garajın çatısına çıktı ve buradan atlayarak intihar etti. Genç sporcunun ölümü sonrasında ESPN, Instagram fotoğraflarının arka yüzüne odaklanıyor, Madison’ın yalnızca fotoğraflara değil iç dünyasına da filtre koyduğunu ortaya çıkarıyor. Kate Fagan’ın yazısından paragrafları okurken siz de bir fotoğraf seçebilirsiniz.

“Madison alıntıları severdi. Bazen derginin birinde gördüğü güzel bir sözün fotoğrafını çekiyor ve sosyal medyada paylaşıyordu. Diğer zamanlarda ise alıntıyı güzel bir şekilde defterine yazardı. Böylelikle o cümleyi istediği zaman yeniden ziyaret edebiliyordu. Yazmayı, günlük tutmayı ve okumayı seviyordu. Çıktığı uzun koşular, arabada şarkı söylemek, sushi ve fıstık ezmeli muz ona zevk veren diğer şeylerdi. Ayrıca New Jersey’deki geniş ailesini de çok seviyordu. Özellikle, annesinin ‘Big Jimbo’ olarak hitap ettiği babası ile çok yakındı. Babası, Madison’ın en büyük hayranıydı. Kızının futbol maçlarına, koşu yarışlarına gider ve yarışmalar, maçlar biter bitmez onu kucaklardı. Kızının her şeyi yapabileceğine inanıyordu.”

“Ailesi ve arkadaşlarının, ne zaman bölgenin yerel gazetesi Record’u açsalar Madison’ın resmini gördüklerine dair sıklıkla kullandıkları bir şaka vardı. Genç yetenek, ya bir atletik başarı daha kazanmış ya da çok fazla gol atmış olurdu. Hayat güzel görünüyordu ve öyleydi. Ardından Madison, üniversiteye gitmek üzere evden ayrıldı. Yeni okulu Penn’de koşuyla uğraşmaya karar vermişti. Evinden iki saat uzaklıktaydı ancak yabancı bir memlekete gelmiş gibi hissediyordu. Her şey değişmiş gibiydi. Koşmak daha önceleri ona yaşadığını hissettirirken, Penn’de nefes alamıyordu. Daha önceleri her şeyi daha iyi hâle getiren arkadaşları, şimdi onu anlamıyordu.”

“Herkes sosyal medyaya yaşamının düzenlenmiş, işlenmiş bir biçimini sunuyor. İdeal bir yaşamdan, ideal bir ‘ben’ çıkarılıyor, bu anlar paylaşılıyor. Yüzyıllar önce, atlar vasıtasıyla mektup gönderirken, yalnızca alıcının okumasını istediğimiz şeyleri yazardık. Elli sene önce telefonla konuşurken, karşı tarafla yalnızca inşa etmeye çalıştığımız ‘ben’den kesitler sunacak ayrıntıları paylaşırdık. Instagram ile birlikte tek şey değişti; birbirimizin düzenlenmiş hayatlarından tükettiğimiz miktar. Instagram’la büyüyen genç kızlar her gün birbirlerinin kırpılmış hayatlarını takip etmek için zamanlarının dikkate değer bir kısmını harcıyor. Ve bunu, baktıkları fotoğrafların aksine kendi gerçekliklerini filtresiz biçimde yaşarken yapıyorlar. İzci kızlar arasındaki bir araştırmaya göre, yaklaşık yüzde 74’lük bir grup, diğer kızların sosyal medyada kendilerini ‘olduğundan daha cool’ göstermeye çalıştığını söylüyor.”

“Madison’ın Instagram hesabındaki hiçbir fotoğraf, o garajdan atlamadan birkaç saat önce paylaştığı kadar paradoks oluşturamaz. Rittenhouse Meydanı’ndaki ağaçlar yılbaşı ışıklarıyla parıldıyor… Ve, Madison’ın kullandığı filtre neredeyse geceyi su altında çekilmişçesine gösteren bir uhrevilik katıyor fotoğrafa.”

“Madison, bir seferinde Instagram’da babasıyla olan fotoğraflarından bir kolajı “Mutlu Babalar Günü Big Jimbo! Tanıdığım ve tanıyabileceğim en büyük adam!” metniyle paylaşmıştı. Her yaz Jimbo ve Madison, tenis sezonunun son Grand Slam’i Amerika Açık’ı izlemeye giderdi. Madison, dünyanın en iyi kadın oyuncularının performanslarını izlemeyi sever, çoğu zaman en üst seviyede tenis oynayıp oynayamayacağını merak ederdi. Babası Jim, ‘Elbette oynayabilirsin’ derdi. Jim, kızı için Penn’de işlerin çok da iyi gitmediğine dair ilk ipucunu Flushing Meadows’a gelmeyi reddettiğinde sezdi. Okuldaki ilk yılında bu teklifi reddeden Madison, okul işleri ve antrenmanlar arasında sıkışıp kaldığını söylemişti. Babası, daha sonraları üzerindeki stresten kurtulması adına, ona Philly’den Allendale’e dört saatlik bir araba turu teklif etti. Ancak kızını bu hususta zorlamadı. Jim şimdilerde, ‘Oraya gidip kızımı almalıydım’ diyor, sesi cümlenin sonunda kısılarak. Belki işler daha farklı olabilirdi.”

“Bir blok ötede, Madison basamakları dokuzuncu kata kadar takip etmişti. Tepeye ulaştığında, ilk olarak ailesine aldığı son hediyeleri koyduğu poşeti kolayca bulunabilecek bir yere bıraktı. Ve birkaç dakika sonra -belki beş belki de on beş- gri renkli trabzanın üzerinden aşağı atladı. Bisiklet alanına düştü. Düşüşünü görmeyen bir kadın, ambulans gelene kadar onunla bekledi. Madison’ın baygın olduğunu düşünmüştü, belki de sarhoş. Genç kız, bir binanın tepesinden atlamış gibi gözükmüyordu. Uyuyakalmış olabilirdi. Vücudundaki tek sıyrık gözünün üzerindeydi ve küçücüktü.”

“Madison, ‘Dışlanmış olmanın ne kadar tatsız olduğunu düşündüm. Sonraysa içeride kalmanın ne kadar daha kötü olabileceğini’ cümlesiyle başlayan bir intihar notu bırakmıştı. Günlüğündeyse, daha önceki tarihlere dayanan, tepesinde ‘Yardım edin!’ dibinde ise ‘Hayır, bu kadar yardım yeter’ yazan bir sayfa vardı.”

“Ölümünden bir yıldan biraz fazla süre önce, Madison Instagram’da Seventeen dergisinden fotoğrafladığı bir sözü paylaşmıştı:

‘Mükemmel olduğunu düşündüğünüz insanlar bile bazı zor şeyler yaşıyor.’

Fotoğraf filtreliydi.”

*Kate Fagan’ın ESPN için kaleme aldığı yazının tamamını okumak için tıklayın.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Sessizliği Kırmak

Sessizliği Kırmak

3 sene önce
Kazanmak

Kazanmak

4 sene önce
Dönemler Üstü

Dönemler Üstü

4 sene önce