2006 Dünya Kupası dediniz… Aslında harika sonlanmaya aday bir hikâyeydi ancak Zinedine Zidane’ın Marco Materazzi’ye attığı kafa ve sizin için hüsranla sonuçlandı… Nasıl hatırlıyorsunuz o deneyimi?
Benim Fransa formasıyla ilk büyük turnuvamdı. Henüz gençtim. Her şeyi iyi yapmaya çalışıyordum. Ülkemi temsil etmenin heyecanını yaşıyordum. Bilhassa 80’ler jenerasyonuyla, girdiği her turnuvada başarı kazanmaya çalışan bir takımın yeni üyesiydim. Özgüvenimiz çok yüksekti. Turnuvaya belki çok iyi başlayamadık ancak ikinci turdaki İspanya maçıyla inancımızı iyice artırdık. Sahada Zizou gibi bir liderimiz vardı ve ne yapacağımızı çok iyi biliyorduk. Franck Ribery, Thierry Henry, Patrick Vieira… Çok iyi oyunculara sahiptik. Final ise ayrı bir hikâye oldu tabii. İtalyanlara karşı oynadığınız her maç daima farklı şeylere gebedir. O sinir harbinde yenik düşen biz olduk. Sonucun tersi olmasını tabii ki arzu ederdim ancak kendi adıma, kariyerimin başlarında yaşadığım çok özel bir deneyim olduğunu söyleyebilirim.
Zidane’ın o hareketinden sonra hayal kırıklığı yaşadınız mı? Lilian Thuram’ın, özellikle Zidane’ın kahramanlaştırılmasıyla ilgili eleştirileri olmuştu. Siz nasıl bakıyorsunuz?
O olay üzerine aslında çok konuşmak istemiyorum. Ancak o hareketin ve hakemin verdiği o kararın oyunu ‘parçaladığını’ söylemek gerek. Zidane’ınki anlık ama maruz kaldığı davranış sonunda aldığı bir karardı. Hakem maalesef olayın bu
yönünü görmedi, durumu tek taraflı değerlendirdi. Maçın başında Fabio Cannavaro’nun Henry’ye yaptığı hareketi ve hakemin oradaki yanlış kararını kimse konuşmadı mesela, fark edilmedi hiç. Zidane’a dönersek, bir olayda iki taraf da suçluysa taraflardan sadece birini cezalandıramazsınız. O gün, ne yazık ki öyle oldu.
*Caner Eler ve Onur Erdem’in gerçekleştirdiği altı sayfalık Eric Abidal röportajının tamamına Socrates Dergi’nin Temmuz 2017 sayısında ulaşabilirsiniz.