Francesco Totti’nin 23 senede efsaneye dönüştüğü Stadio Olympico’nun önündeyim. 1993’te o burada ilk maçına çıkarken, Fatih Terim milli takımda Sepp Piontek’in yardımcılığını yapıyordu, Tarkan daha ilk albümünü yeni çıkarmış, Türkiye internet ile tanışmamıştı.
Geçen ay, Totti dile kolay 40 yaşına girdi. Hâlâ Roma’da oynuyor. Hâlâ futbolseverleri tribüne çekiyor. Onlardan biri de benim. Ligdeki Inter maçını yerinde izlemeye giderken yanımdaki taraftara, “Buraya Totti için geldim” diyorum. ‘’Ben de öyle’’ diyor. ‘’Bu onun jübile sezonu!’’
Etrafıma şöyle bir bakıyorum, herkesin sırtında onun 10 numaralı forması var. Totti, taraftarı olarak doğup, kariyerinin tamamını geçirdiği Roma’da bir politikacı, film ya da rock yıldızından çok daha büyük bir yere sahip olmuş. Boşuna “Il Re di Roma” (Roma’nın kralı) demiyorlar ona.
Şehir merkezinden buraya geldiğim tramvayın çıkışında formaların 30 Euro’dan satıldığını görmüştüm. Stadyuma yaklaştıkça fiyatlar düşüyor. Seyyar satıcılardan birine (tezgâhlarının inanın bizdekilerden farkı yok) 20 Euro uzatıp, ‘Aziz Totti’nin müritleri arasına katılıyorum. Stadyumun etrafı adeta bir panayır yeri. Satıcılar, yeme içme stantları… Her şey o kadar renkli ve oyalayıcı ki, vaktin uçup gittiğini fark etmiyorum. Aklım başıma ancak upuzun gişe kuyruğuyla karşılaşınca geliyor. Üstelik gişelerin çoğu kombine kart sahiplerine ayrılmış. Benim gibi tek maça bilet alanlar dapdar iki gişeden giriş yapmaya çalışıyor. Amerika’dan, Uzakdoğu’dan gelenleri görüyorum. Hepsi telaş içinde… Tezahüratlar, bağırış, çağırış hepsi birbirine karışıyor. İtiraf ediyorum, bu noktada, maça vaktinde yetişmenin dürüst bir yolu yok. Önce kısa olan kombine kuyruğuna giriyor, vücut çalımlarıyla yan taraftaki kuyruğa kaynak yapıyorum. Derken hızla sıranın en başına atıyorum kendimi. 5 dakika sonra Curva Sud’dayım! Burası Roma’nin en ateşli tribünü, Totti’nin gol sonrası taraftarıyla kucaklaştığı yer.
Peki, bugün onu izleyebilecek kadar şanslı mıyım? Normalde bu yaşta birini ancak gösteri maçlarında görmeyi hayal edersiniz. Oysa Totti’nin bacakları ve ciğerleri yavaşlamış olsa bile, topa hâkimiyeti, tabiri caizse hâlâ on numara! Bunu 40 yaşına bastıktan sonraki ilk maçında ispatladı. Bir Avrupa Ligi maçıydı. Astra Giurgu’yu 4-0 mağlup ettiler ve o maçta Totti 90 dakika sahada kalıp, yaptığı özel dokunuşlarla üç golün asistine imzasını attı ve maçın adamı seçildi.
Ancak bugün Inter karşısında Spaletti onu yedek soyunduruyor. Aslında sürpriz değil. Zira bu sezon lig maçlarında oyuna hep kurtarıcı olarak sonradan girmişti. 2-1 geriye düştükleri Sampdoria maçının ikinci yarısında sahne almış, bir asist, bir gol ile maçı 3-2 kazandırmıştı. Yine sonradan dâhil olduğu Torino maçında, lig tarihindeki 250. golünü kaydetmişti!
Gülkurusu rengi yeni formamla birkaç fotoğraf çektirip koltuğuma oturuyorum. Olympico akustiği güzel olan bir stat. Koro uyumuyla söylenen marşlar tüyleri diken diken ediyor. Ve Roma maça hızlı başlıyor. Salah’ın hızıyla başlayan atak, Dzeko’nun öldürücü vuruşuyla gol oluyor. Ancak golden sonra tempo düşüyor. Ben de garip bir ikileme düşüyorum. Roma önde ama Totti kenarda. Onun oyuna girmesi, Inter’in gol atmasına bağlı. Bir zamanlar kulübün başında olan Capello’nun söylediği gibi. ‘Şuna karar vermelisiniz, Roma taraftarı mısınız, yoksa Totti taraftarı mı?’’
Sanırım ben bugünlük Totti taraftarıyım. Buralara kadar gelmişken, onu sahada görmek istiyorum. İkinci yarıda Inter daha istekli görünüyor. Banega’nın şık golüyle durumu eşitliyorlar. Bu sırada Totti’nin yedek kulübesinde kıpırdanışı dahi tribünleri harekete geçiriyor. Abartmıyorum, Totti ısınma hareketlerine başladığında, tribünler ayağa kalkıp marş söylemeye başlıyor.
Çok az oyuncu var ki tribüne etkisi böyle büyük olsun. İşte yalnızca bu yüzden, özel oyuncuların sahada yürüyebildikleri surece oynamalarından yanayım. Çünkü gittiklerinde bıraktıkları boşluk hem tribünde hem oyunda büyük oluyor. İtalyanların futboldaki her şey için özel tabirleri var. Totti’nin rolü de ‘fantasista’ olarak adlandırılıyor. Yani futbol sahasındaki yaratıcı. Oyuna yalnızca sihir ve eğlence katan oyuncular fantasista olarak çağrılıyor. Baggio ve Del Piero gibi. Onlardan bayrağı devralan Totti’nin sezon sonunda emekli olmasıyla, fantasistalar çağı da bir anlamda kapanmış olacak. Onun bu rolü nasıl hak ettiğini anlamak için, geçen yıl Lazio derbisinde attığı golü izlemeniz yeterli. Arka direğe yapılan ortayı estetik bir voleyle ağlara göndermesi, golden sonra Curva Sud’a koşusu ve kaptığı telefonla selfie yaparak, bu anı ölümsüzleştirmesi. Hepsi Totti’ye özgü.
Şimdi bir yandan maçı takip ediyor, diğer yandan kenarda ısınan Totti’ye bakıyorum. Değişiklik ne zaman gelecek diye sabırsızlanırken, Roma serbest vuruş kazanıyor. Maçın en çalışkan ismi Florenzi’nin ortasına kafayı vuran Manolas Roma’yı tekrar öne geçiriyor. Stat sevinçten yıkılıyor tabii ama kaptanı canlı izleme hayali de suya düşüyor.
Roma ‘ebedi şehir’ olarak bilinir. Antik çağlardan bu yana her dönemde ayakta kalabildiği için. Totti için de Roma’nın ebedi kaptanı deniyor artık. Kulübün diğer bayrak ismi, De Rossi de kaptanın yolundan gidiyor. 13 yıldır takımda ve çok uzun yıllardır geleceğin kaptanı olarak anılıyor. Ancak Totti’nin uzayan gidip kariyeri yüzünden bu lakap artık bir espri konusuna dönüşmüş. 33 yaşına gelen De Rossi bir röportajda gülerek sanırım ben hep bu şekilde anılacağım diyor.
Şakalara Totti hiç yabancı değil. İtalya’nın büyük kısmına garip gelen güçlü Roma aksanı ve zekâsıyla alay eden şakalar bir dönem ülkede epey popülerdi. En meşhurlarından biri, maç sonu röportajında kendisine Carpe Diem diyen gazeteciye, ‘Üzgünüm. İngilizce bilmiyorum’ diye cevap vermesi oldu. Ancak 2003’te kendi çıkardığı All the Jokes about Totti kitabıyla bu rüzgârı tersine çevirdi. Hakkında anlatılan tüm şaka ve fıkraları bir araya topladığı kitap kısa sürede bestseller oldu. Kitabın tüm gelirini elçisi olduğu UNICEF’e bağışladı. Ve böylece kaptan ulusal bir şaka olmaktan çıkıp ulusal bir gurura dönüştü.
Totti Roma’yı hiç terk etmedi. ‘İnsanın evi dünyadaki her şeyden önemlidir’ dedi. 23 yıllık kariyerinde sadece bir lig şampiyonluğu olduğu için ona basarisiz diyebilir miyiz? Yoksa Roma tarihinin en sevilen hatta tapılan oyuncusu olabilmesi midir başarı? Roma’dan ayrılırken, kaldığım evin sahibi Andrea’ya, Totti için nasıl Stadio Olympico’nun yollarına düştüğümü anlatıyorum. Ellerini heyecanla havaya kaldırıp, o benim için Il Emperor (Imparator) diyor, gözlerinin içi gülüyor. Ben Totti’yi sahada görecek kadar şanslı değildim bu kez. Ama siz şansınız varken, bu sezon Roma’nın maçlarını hiç değilse TV’de kaçırmayın, hatta imkânınız varsa gidin Roma’da canlı izleyin, efsaneye tanıklık edin.
*İnan Güzelgün’ü Twitter’da takip edebilirsiniz.