CryoTherapy uzun zamandır profesyonel atletler tarafından kullanılan bir tedavi yöntemi. Sıvı nitrojen kullanılarak -100 derece ve altındaki sıcaklıklara ayarlanan özel bir kabine, size verilen özel ekipmanlarla giriyor, ihtiyacınıza göre belirlenen ısı ve süre zarfında içeride kalıyorsunuz. Kulağa dondurucu bir işkence yöntemi gibi gelse de, hem deneyim hem de etki olarak herkesin tecrübe etmesi gereken bir tedavi.
2017 hayatımın sportif anlamda en zor senesiydi. Sene boyunca 10 yarışta toplam 150 kilometre koştum. En az o kadar da hazırlık dönemi var malum. Özellikle 5 yıllık koşu hayatımın ilk maratonunu koştuğum Vodafone İstanbul Maratonu’na hazırlık dönemi ve maratonun hemen sonrası hem psikolojik ama daha çok da fiziksel bir tahribat oluşmuştu. Maratondan bir hafta önce koşu sonrası nasıl bir rejenerasyon veya tedavi lazım diye araştırırken iki opsiyon bulmuştum; klasik bir masaj veya CryoTherapy (kiroterapi). Hem zamansızlıktan, hem de üşengeçlikten ikisini de pas geçtim. Meğer Cryo beni bulacakmış!
Bizimkiler “CryoTherapy”yi deneyip siteye yazmak ister misin?” diye sorduklarında hakikaten çok sevindim. Yıllardır anlattığım ya da hakkında yazdığım sporcuların kullandığı, hayatlarını ve kariyerlerini değiştiren bir sistem Cryo. Sadece vücudumun böyle bir tedaviye ihtiyaç duymasından değil, üstüne bir de meraktan dolayı CryoTherapy’yi denemek istiyordum. Zaten uzun süredir hakkında okuyordum ve araştırıyordum ama, hiçbiri gidip yerinde denemekle kıyas kabul etmezdi tabii.
Telefonda konuştuğum Pınar Hanım’la randevulaştığımız gün ve saatte söylenen adrese gittim. Yalan söylemeyeyim, bayağı gergindim. Hatta gerginliğim gitsin diye Nişantaşı City’s’in -3. katına inerken kendi kendime “Ohoo -3 bi şey mi ya bugün” diye espri yapıp zoraki eğlenmeye çalışıyordum. Takdir edersiniz insanlar bırakın -100 dereceyi tecrübe etmeyi, çoğu zaman düşünmüyorlar bile. Gerginliğim tedavi merkezine girdiğimde biraz fazla yükselmişti, neyse ki hem ışıklandırma ve mekanın dizaynı, hem de ne yaptığını bilen insanlarla olma hissi bana “emin ellerdeyim” rahatlığını getirdi. Anlatmaya başladılar, not defterini çıkarıp başladım yazmaya.
“Aslında çoğu kişi sizinle aynı gerginliği yaşıyor” dedi Pınar Hanım. “Hatta işin tedavi boyutundan çok ‘o nasıl soğuk, bir sıkıntı yaşarım, o derecede insan hasta olur’ ve benzeri düşüncelere sahipler. Aslında biraz da kışın dondurma yenmez düşüncesine benziyor. Yaz olsun da öyle deneriz deneyeceksek düşücesi hakim. Bunu mevsimlere göre gelen müşteri sayımızın kıyasıyla görmek mümkün.” Halbuki hiç alakası yok. Zaten dışarısı 30 derece olsa bile, girdiğiniz yer yine -100. Ama neyse konumuz o değil. Zaten ben de yanlış bilinenleri silip, doğrusunu anlatmak için gittim ya.
Yalan yok, ben yalnızca işin rejenerasyon boyutunu biliyordum. Sporcuların yaşadığı kas yorgunlukları ve problemlerini gidermek, kasları rahatlatmak ve yine kan dolaşımını hızlandırmaktı bildiğim etkileri. Bildiklerim sadece %20 civarındaymış meğer. Spor sonrası kullanımın yanında, spor öncesinde akciğer kapasitesi geliştirmek ve kaslara pompalanan oksijeni artırmak için de kullanılıyor CryoTherapy. Vücut alışkın olmadığı sıcaklığa şokla indikten sonra, temiz kan ve oksijeni problemli bölgeye daha hızlı aktarıyor, bu sayede de kendini daha hızlı onarıyor. Bununla beraber vücudun salgıladığı endorfin sebebiyle Cryo’ya giren kişi kendini daha zinde ve enerjik hissederken, tedavinin uygulandığı gün boyunca etkiler devam ediyor. Dolaşımın düzenlenmesi sebebiyle uykunuz çok daha dingin ve düzenli olurken, vücut kendini onarmak için ekstra çaba harcadığından, CryoTherapy’ye girdiğinin günün sonuna kadar normalden 400 ila 800 kalori arasında daha fazla yakıyorsunuz. Düzenli olarak CryoTherapy kullandığınızda ise tüm bu etkiler sabit hale gelirken, bağışıklık sisteminizde direnç artışı de beraberinde geliyor tabii. Bunun yanında anti-aging veya diğer kozmetik etkileri de var ama ben işin spor tarafındayım malum.
Tüm bu bilgileri aldıktan sonra hazırlığa koyuldum. Önce bir form verdiler. Herhangi bir sağlık probleminiz olup olmadığını, vücudunuzda herhangi bir platin olup olmadığını veya bahsedilen etkilerin tetikleyebileceği muhtemel bir durumunuz olup olmadığını doldurduğunuz formla kontrol ediyorlar. Sonrasında soyunma odasına geçiyorsunuz. Bornoz ve tek kullanımlık iç çamaşırının yanında vücudun uç noktaları uygulanan soğuk havadan daha fazla etkileneceği için, kulak, el, diz altı ve ayakları koruyacak termal ekipmanlar veriyorlar. Bu arada, kendi iç çamaşırınızı da kullanabiliyorsunuz tabii. Yalnız ek not; her yer uzay üssü kadar pürüzsüz derecede temiz.
Hazırlandıktan sonra içeriye bildiriyorsunuz. Önce tansiyon ölçümü yapılıyor. İşlem sırasında tansiyon iki değer yükseldiği için, ortalama üstü tansiyona sahip kişileri bir süre dinlendiriyorlar. Zaten düşük tansiyona sahibim, hemen içeri dalmak istedim. “Lütfen sabit durmayın ve sürekli hareket halinde olun, sizi zaten uyaracağız” uyarısına tamam deyip maskemi takıp bornozu attım ve “Antartika”ya daldım!
Tam tarif etmem herhalde mümkün değil içerideki görüntüyü. Kalın gri bir duman şeklinde, kabinin içerisinde sürekli dolaşan bir buzdan bahsedebilirim. Kabin ilk kez kullananlar için tam olarak kapalı değil, oda sıcaklığı kabin içine giriyor. Önünüzde bir panel var, orada sıcaklığı ve kalan sürenizi görebiliyorsunuz. İçeride müzik çalıyor. Yani beklediğimden çok daha az gergin bir yer o kabinin içi. İşin his boyutuna gelirsek…
İlk on saniyede “Benim burada üç dakika kalmamın imkânı yok” dedim kendi kendime. Bir nevi buz gibi denize atladığınızda gelen bağırma hissi gibi bir şeydi. Tabii ki alışıyorsunuz. İçerideki hava sürekli dolaştığı için, bir esinti hissi geliyor ve sabit şekilde maruz kalmıyor vücudunuzun hiçbir bölümü. Sürekli bir devinim söz konusu. Sonra içerden uyarılar gelmeye başladı. “Lütfen sağa dönün, ufak ufak zıplayabilirsiniz, şimdi elleri kaldırın…” 30. saniyenin ardından her şey normal hâle döndü diyebilirim. Sadece vücudumun soğuduğunu, bir gün önce koşarak yorduğum kalflarımın ağrısının geçmeye başladığını ve kendimi giderek daha iyi hissetmeye başladığımı fark ettim. Son 30 saniye ise oldukça enteresandı. Kalp atışım hızlandı, özellikle yorgun olduğunu bildiğim kaslarıma “iğneler” batmaya başladı ve nefesim daha rahat hale geldi.
Bittiğinde kabinin kapısı açılınca o bahsettiğim duman Star Wars gibi bir ortam yarattı. Yalan yok, bayağı havalı hissettim. Vücuduma baktığımda örtülü olmayan her yerimde ciddi bir kırmızılık (dolaşımın etkisi) ve canlılık vardı. Tansiyonum söylendiği gibi iki değer artmıştı ancak kendimi çok “sağlam” hissediyordum.
CryoTherapy’nin etkisini söylendiği gibi gün boyu hissettim. Üç gün üst üste antrenman yapmış olmama rağmen gayet enerjiktim. Bilincim daha temiz gibiydi ve en önemlisi, gerçekten o gece bebek gibi uyudum.
Sadece sporcular için değil Cryo. Metabolizmasını hızlandırmak isteyen, uykusunu düzenlemek isteyen, kronik ağrıları olan, yorgunluk sendromuna sahip, sporcu, spor yapmayan… Kısacası herkesin işine yarayabilecek etkileri var. Hem görsel hem de fiziksel olarak çok acayip bir deneyim olması da cabası.