Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolToprak SahaBonucci’den Öncesi

Leonardo Bonucci’nin Milan’a transferi, birçok futbolseveri şaşırttı. İtalyan futbol tarihinde benzer maceraya yelken açan ve Juventus'tan Milan'a transfer olan futbolculara bir göz atalım…

Takas

Fabio Capello, 1970 senesinde Roma’dan Juventus’a transfer olduğunda onu birtakım sorunlar bekliyordu. İtalya futbol tarihinin önemli savunmacılarından, dönemin Juventus antrenörü Armando Picchi ile sorunlar yaşadı ve hayal kırıklığı yarattı. Armando Picchi, 1971’de kanser nedeniyle hayata gözlerini yumunca, takımın başına kulübün bir dönem formasını da giymiş olan Çekoslovak antrenör  Cestmir Vycpalek getirildi ve Fabio’nun şansı döndü.

Bir anda Juventus orta sahasının en önemli isimlerinden biri oldu. Siyah-beyazlılar ile üç lig şampiyonluğu, bir Şampiyon Kulüpler Kupası finali gördü. 1973’te İtalya, Wembley’deki ilk galibiyetini alırken, kontra atağı sonlandıran ve topu, İngiltere ağlarına gönderen yine Fabio Capello’ydu. İtalyan spor yazarı Gian Paolo Ormezzano, Fabio’nun stilini “Trafiği yöneten polis” sözleriyle özetliyordu. Sertliği ve taktik bilgisi, İtalyan futbolunun ‘hamal’ orta saha özelliklerini tam tamına karşılıyordu. Fakat hesapta olmayan bir diz sakatlığı her şeyi alt üst etti. En azından o dönem için…

Juventus antrenörü olarak göreve başlayan Giovanni Trapattoni, Milan’dan tanıdığı, bir diğer ‘sert çocuk’ Romeo Benetti‘ye kafayı takmıştı. Orta saha elemanı için Juventus, Milan’a Capello artı 100 milyon liret ödemeyi teklif etti ve bu teklif Milan’dan kabul gördü.

https://www.youtube.com/watch?v=aPiOq7xAiGs

Romeo Benetti, Trapattoni’nin Avrupa ve İtalya’da ses getirmeye başlayan Juventus’unda önemli bir taktik parça olarak performansını arttırırken; Capello sakatlıklarla boğuşmaya devam etti. Milan, 1978-1979 sezonunda ligi şampiyon bitirdiğinde Fabio sadece sekiz maçta oynayabilmişti. Ertesi sezon da sağlığı üç maça izin verince, futbolu bırakma kararı aldı. Rüzgâr, Capello’nun lehine esmeye bu anda başladı.

Sahaları terk etti ve Milan’ın genç takımının başına geçti. A Takıma Paolo Maldini gibi ürünler sundu ve bir süre sonra yardımcı antrenör koltuğuna oturdu. Milan, 1980’lerin sonunda Arrigo Sacchi ile Avrupa’nın zirvesine çıktı. Bir süre sonra Başkan Berlusconi, Sacchi’nin görevine son verdiğinde, kapısını çaldığı ilk aday Fabio Capello olacaktı. ‘Don’ Fabio, Milan’ın başına geçti ve Sacchi’nin sisteminde ufak değişiklikler yaparak, tekrar futbolseverleri mest etmeye başladı. Şampiyonlar Ligi finalindeki 4-0’lık Barcelona zaferi antrenörlüğündeki kariyer zirvesi oldu…

Pişmanlık  

Paolo Rossi, profesyonel kariyerine Juventus ile adım atsa da henüz 18’ine varmadan yaşadığı sakatlıklar gözden düşmesine sebep olmuştu. 1975’te Como’ya kiralandı. Ertesi sezon ise Juventus, İtalyanların sık sık başvurduğu yöntemle, ‘Pablito’yu yarı yarıya bonservis anlaşması ile Vicenza’ya gönderdi. Vicenza, kariyer haritasının başlangıç noktası olacaktı…

İlerleyen yıllarda ‘babam’ diyeceği Giovan Battista Fabbri ile Vicenza’da tanıştı ve Serie B gol kralı olarak nihayet potansiyel ışıklarını yaktı. Vicenza, 1977-1978’de Serie A’ya yükseldikleri ilk sezonda lig ikinciliği ile tüm İtalya’yı şaşırtırken, Serie A gol kralı 24 golle Paolo Rossi’ydi. Fabbri, eline geldiğinde daha çok kanat gibi kullanılan Paolo Rossi’yi kaleye yaklaştırmış ve rakip savunmaların arasına hayalet gibi sızan stilinin ortaya çıkmasını sağlamıştı. Rossi, 1978 Dünya Kupası’nda İtalya Milli Takım antrenörü Enzo Bearzot’un da göz bebeğiydi. Harika bir turnuva geçirdi ama aynı yaz, kariyerinin en büyük lekesine sebep olacak olay için belki de ilk adım atılıyordu.

O dönem İtalya’da bonservisi iki kulübün ortaklığında olan futbolcuların hangi takımda kalacağı ‘zarf yöntemi’ ile belirleniyordu. İki başkan, kapalı zarflara oyuncu için biçtikleri fiyatı yazıyor ve en yüksek ücretin yazıldığı zarfa sahip olan kulüp, futbolcunun bonservisini alıyordu. Vicenza Başkanı Giuseppe Farina, İtalya’yı dumura uğratan bir işe imza attı. Zarfa yazdığı meblağ, 2 milyar 612 milyon liretti. İtalyan futbol tarihinin rekor ücreti, Juve Başkanı Giampiero Boniperti’yi çaresiz bırakacaktı. Paolo Rossi, 1978-1979 sezonunda Vicenza forması giyecekti…

Fakat Farina, çok sevdiği Rossi’ye kötülük yapmıştı. Önceki sezonun lig ikincisi Vicenza, o sezon küme düştü. Rossi, Serie A’da oynamak istiyordu. Önce Napoli ile anlaşıldı ama Rossi kabul etmedi. Daha sonra Perugia’da karar kılındı.  1979-1980 sezonunda Perugia forması giyen Pablito’nun o dönem patlak veren Toto Nero skandalına adı karıştığında İtalyan futbolu, büyük bir değerini kaybetme tehlikesi yaşıyordu. Futboldan iki yıl men edilen Rossi’nin dönüşü merak konusuydu…

“O dönem şehri hatta ülkeyi terk etmeyi düşünüyordum” Paolo Rossi, 1981 senesinde futbolu hatta ülkesini arkasında bırakmayı kafasına koymuştu. Giampiero Boniperti, birkaç yıl önce alamadığı golcüsünü unutmamıştı. Ona yardım elini uzattı ve henüz futbol sahalarına çıkması yasak olan Paolo’yu Torino’ya getirdi.

Rossi ve iki ayrı takımda başkanlığını yapan Giuseppe Farina

Paolo Rossi, 1982 Dünya Kupası’ndaki muhteşem dönüşünden sonra Juventus’a da çok şey verdi. Trapattoni’nin sisteminde Roberto Bettega, Michel Platini ve daha sonra Zbigniew Boniek ile harika bir hücum hattı oluşturdu. Lig şampiyonlukları ve Avrupa’da zaferler yaşadı. 1985’te, Şampiyon Kulüpler Kupası finalindeki Liverpool maçından birkaç gün önce Juventus yönetiminden beklenmedik bir açıklama geliyordu. Paolo Rossi, Milan’a satılmıştı. Milan’da başkan sıfatı, Rossi’nin eski patronu, Giuseppe Farina’da idi…

Paolo Rossi, Milano’da bir sene kaldı. Inter derbisinde attığı iki gol, taraftara ümit verse de kalan maçlarda gol sevinci yaşayamadı. Genç yaşta geçirdiği sakatlıklar nüksetmeye başlamıştı ve eski günlerinden uzaklaşmıştı. Yıllar sonra Rossi’nin otobiyografisini okuyan Giuseppe Farina’yı üzücü cümleler bekliyordu. “Kariyerimde iki büyük hata var: Vicenza’da kalmak ve Milan’a gitmek…”

10’a Veda

Vicenza’da parlayanlardan biri de Roberto Baggio idi. 1980’lerin ortasında iyiden iyiye İtalyan futbolunun yeni kurtarıcısı olarak gösterilen Baggio, Vicenza sonrası Floransa’nın yolunu tuttu ve adını biraz daha fazla duyurduğu Fiorentina formasını sırtına geçirdi. 1990’yılına yaklaşılırken, İtalyanları hem Dünya Kupası hem de Baggio merakı salmıştı. O yaz Çekoslovakya’yı attığı golle ileride neler yapabileceğini gösterdi ve turnuva sonunda ‘Dünyanın En Pahalı Oyuncusu’ sıfatı ile Juventus’a imza attı.

Torino’daki performansı ile potansiyelini ortaya koydu. UEFA Kupası ile kariyerinin ilk büyük zaferini yaşadı. 1994 Dünya Kupası’nda penaltıyı kaçırmasına rağmen ulusal kahramandı. Fakat beklenmeyen olaylar, 1994-1995 sezonunda, kariyerinin ilk Scudetto’sunu kazanmasının ardından patlak verdi. Juventus antrenörü Marcelo Lippi’nin Robero Baggio ile sorunlar yaşadığı iyice konuşulmaya başladı. Padova’dan transfer edilen genç Alessandro Del Piero’yu ön plana çıkarmak isteyen Lippi, Baggio’nun ipini çekmişti. Başkan Umberto Agnelli, efsane 10 numaraya iki seçenek sundu; ya ayrılacak ya da aldığı parada yarı yarıya indirime gidecekti.

Roberto Baggio'nun Milano günleri güzel başlasa da uzun sürmedi...
Roberto Baggio’nun Milano günleri güzel başlasa da uzun sürmedi…

‘Pusu ustası’ Silvio Berlusconi, olanı biteni izlemekteydi. Eylül 1995’te Roberto Baggio, 18 milyar liret karşılığında Milan’a transfer oldu. 10 numaranın sahibi Dejan Savicevic ve 18 numaralı Roberto Baggio’nun ortaklığı, Milan’a o sezon şampiyonluğu getirse de Baggio’nun Milanello günleri kısa sürdü. 1997’de ilginç bir kararla Bologna’nın yolunu tuttuğunda, Brescia’ya kadar uzanacak seyyahlığı başlıyordu…

Gole Devam…

Profesyonel kariyerine 1991’de adım atan Flippo Inzaghi’nin 1996 senesine kadar en büyük özelliği takım değiştirmesiydi. Fakat o yıl transfer olduğu Atalanta’da işler yolunda gitti ve sezonu 25 golle Serie A Gol Kralı olarak tamamladı. Sezon sonunda takımdan ayrılıp, altı yıllık kariyerinin altıncı takımı olarak Juventus’a imza attığında, kendini kanıtlamış bir golcüydü.

Juventus’ta Zinedine Zidane ve Del Piero ile iyi bir ortaklık kuran ‘Süper Pippo’ 165 maçta 89 gol ile iyi bir ortalama tutturmayı başardı. Lig şampiyonluğunun yanı sıra, Dinamo Kiev ve Hamburg ağlarını üçer kez havalandırarak Şampiyonlar Ligi’nde iki kez hat-trick yapan ilk futbolcu oldu. ‘Garip’ gollerin adamı Inzaghi için 2001 senesi, Torino’ya veda anlamı taşıyordu. David Trezeguet’nin tercih edilmesi nedeniyle kulübe yolu gözüken Inzaghi, 70 milyar liret -40’ı peşin artı Cristian Zenoni’nin Juventus’a verilmesi- karşılığında Milan’ın yolunu tuttu.

Flippo, birkaç yıl önce Rossi’nin yaşadıklarını yaşamadı ve kendine has golleri atıp, hepsinde de ilk golüymüş gibi sevinmeye devam etti. 24 Ekim 2002’de Deportivo’ya üç gol attı ve Şampiyonlar Ligi’nde üç kez üçleme yapan ilk oyuncu oldu. Milan ile lig şampiyonluklarının yanı sıra iki de Şampiyonlar Ligi kazandı ve Juventus’ta başardıklarının üzerine çıktı. 2007’de Liverpool karşısında Milan’a zaferi getiren iki gol de ‘ofsaytta doğan’ Inzaghi’den gelecekti… 11 yıl boyunca Milan’da kalan Inzaghi, 2012’de futbolu bıraktığını açıkladığında Milan kariyerine sığdırdığı 126 gol vardı…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce