*Seun Adigun’un kaleme aldığı bu yazı, ilk olarak NY Times’da yayımlandı.
Bobsled’de yarışmak için karlı bir ülkeyi temsil etmeniz gerekmiyor. Nijerya takımının kaptanı Seun Adigun, kariyerine atletizm ile başlamıştı örneğin. Gerisini kendisinden dinleyelim:
2014 yılında arkadaşlarımı desteklemek adına ilk kez bobsled yarışı izledim. “Hmm, sanırım Olimpiyat ateşi yeniden içimi ısıtmaya başlıyor” diye düşündüm (2012’de atletizm dalında olimpiyata gitmiştim.) Bu düşüncenin aklımı çelmesine izin verdim. 8 ay sonra, Amerika’nın Dallas şehrinde denemeler olduğunu fark ettim. Dallas, yaşadığım yer olan Houstan’a sadece birkaç saat uzaklıktaydı. Bunun bir işaret olduğuna inandım.
İyi bir başarı ile ordan ayrıldım ve Amerika Takımı ile antrenman yapmaya davet edildim. Nijerya’nın bir bobsled takımı olmadığını öğrendiğimde Amerikan Takımı’nın bir yıldır üyesiydim. Daha sonra sadece Nijerya’nın değil, Afrika’da hiçbir ülkenin bu sporda temsil edilmediğini öğrendim.
Amerika takımı ile antrenman yaptığım, Lake Placid’de denemek için kendime tahtadan bir bobsled yaptım. Adını Maeflower koydum, ablamın adı olan Mae-Mae’ye ithafen. Houston’da tanıdığım iki atleti benim frencilerim olmaları için ikna ettim.
Houston’da ve aynı zamanda Placid Gölü’nde antrenmanlar yaptık. Geçen hafta, denemelerden birinin 15. dakikasında kangren oldum. Ellerim o kadar acıdı ki hareket ettiremedim. Elimin tamamı şişti, ellerimi hissetmemeye başladım. Bir hafta geçti ve hâlâ parmak uçlarımı hissedemiyorum. Bu sporda sürekli yeni bir şeyler öğreniyorum. Mental olarak önümdeki o tümseği atlamam gerekiyor, dokunma hissim en iyi derecede olmasa dahi.
Amerika takımından Nijerya’ya geçtiğimde frenciden kaptan pozisyonuna geçmiştim. Hiçbir kontrolü olmayan takım üyesinden, tüm kontrole sahip olan üyeye… Her şeyi görüyorsunuz. Hazırlık için, tüm pisti yürüdüm. Kavislerin hepsini ezberledim. Genelde pistlerde 14 ila 20 kavis olur, ve benim bunları 60 saniyede geçmem gerekiyor. Tamamen hedefe kitlenmem gerekiyor. Hiçbir şekilde dikkâtimin dağılmasına izin veremem çünkü her şey çok hızlı gerçekleşiyor.
144 kilometre hızla gittim, çok çılgın hissettim. Sadece hız değil, çekim kuvveti de… Bir turu bitirdiğim zaman genelde aklımda tek bir düşünce oluyor: “Takım arkadaşlarımı çok hırpaladım mı?” Çünkü onların önceliği net bir ağırlık olmak. Kendilerini bunun için feda ediyorlar ki ben pistte kontrolü elimde tutabileyim. Umudum pist boyunca duvarlara çarparak onların canını çok yakmamış olmak.
Elemeleri geçtikten sonra; Nijerya’da ya da dışında, Nijeryalı ya da değil, başarımız herkes arasında bir curcuna oldu. İnsanlar böyle bir kış eforu harcandığı ve ülkede güzel şeyler yaşandığı için çok heyecanlanmışlardı. Sindrella hikayesine döndük, ama amacımız bu değildi. Çok büyük bir baskıyı da yanında getirdi, ama bu şekilde düşünmemeye çalışıyorum. Bir planım var ve bunu hayata geçirmek için hazırım.
Çeviri: İpek Sezer
[mailerlite_form form_id=2]