Bu röportajın orijinali ilk olarak Sean Greory imzasıyla Time’da yayımlanmıştır.
Megan Rapinoe, turnuvanın en golcü oyuncusu olarak kazandığı Altın Ayakkabı ödülünün yanı sıra, turnuvanın en iyisi olmayı başararak Altın Top ödülünü de kazandı. Fırtına gibi geçen basın toplantıları ve şampiyonluk kutlamalarından sonra “paratoner” süperstar Rapinoe; vatanseverlik, baskı altında çalışma ve başkan Trump’ın tepkileri üzerine konuştu.
ABD, 7 Haziran’da Hollanda’yı 2-0’la geçip kupaya ulaştığından bu yana, sen ve takım arkadaşların sıkı şekilde kutlamaların tadını çıkarıyorsunuz. Ne kadar yorgunsunuz?
İşin aslı, hem yorgun hem de bir o kadar heyecanlıyım. Eğer bilimsel konuşacaksak, bu durum sanırım adrenalinden kaynaklanıyor. Bu duyguya benzer bir duygu yaşamadım, şu anda sahip olduğumuz fırsatlar ve bu fırsatların etrafındaki coşku gibi bir şey kesinlikle yok.
Attığın beş golün üçü, eleme turlarında kullandığın penaltılardan geldi. Bizlere, böylesine yoğun baskı anlarında nasıl davranmamız gerektiğine dair tavsiyeler verebilir misin?
Tanrı’ya şükür antrenörlerimiz turnuva başlamadan penaltılara çalıştırmıştı. Tüm turnuva boyunca aldığımız en doğru uyarı bu olabilir. Sakinleş, kendine inan, çalışma rutinine sadık kal ve topu doksana yolla.
Düzenlenen sekiz turnuvanın dördünü kazanan ABD Milli Takımı ile diğer ülkeler arasındaki yetenek uçurumunun her geçen gün azaldığı söyleniyor. Ancak rakiplerinizi toplamda 26-3’lük skorlarla turnuva dışına ittiniz. Bu uçurum gerçekten de kapanıyor mu?
Kesinlikle öyle düşünüyorum. İtalya ve İspanya gibi takımlar eleme turlarına yükseldikleri maçlarda çok iyi performans gösterdiler. Özellikle bir önceki Dünya Kupası’nda dahi olmayan, son dört senede Dünya Kupası finali oynayıp üstüne Avrupa şampiyonu olan Hollanda, tarihi işlere imza attı. İngiltere bu sezon muhteşemdi, Japonya da öyle. Her takım, her geçen gün üstüne koyarak ilerliyor ve bu durum, federasyonların kadın sporlarına daha çok para yatırıp onların en üst potansiyeline ulaşmalarına yardımcı olduğunun en net göstergesi. Bu yüzden her takımın geliştiğine inanıyorum, bizler de dahil. Aradaki uçurum kesinlikle her geçen gün azalıyor. En üst seviyedeki takımların gelişme oranları diğer takımlara nazaran daha az olsa da, bizler her gün en iyi seviyemizi ilerletmeye çalışıyoruz.
Kariyer yolculuğun boyunca keşke şunu yapsaydım dediğin — veya yapmasaydım dediğin — bir şey oldu mu? İleride senin yerinde olmak isteyenlere, futbolcu olmak isteyenlere veya bizlere bir tavsiyen var mı?
Genç bir oyuncuyken profesyonellik çatısı altında dikkat etmeniz gereken belirli şeyler oluyor: Daha profesyonel olmak, kendine her an bakmak ve oyunun en üst seviyesi için her gün çalışmak. Keşke şu anda yaptığım şeyleri 30 yaşıma gelmeden önce yapsaydım diyorum. Bunları yapmaya başladığım an itibariyle yaptıklarımın ne kadar fark ettiren şeyler olduğunu anladım. Doğru beslenme, antrenmanlar konusunda son derece titiz olma, rehabilitasyon, ağrılık çalışmaları… Kısacası 22, 23 yaşlarında işinize yaramayacağınızı düşündüğünüz her şey. Küçük yaşlarda yenilmez biri olduğunuzu düşünüyorsunuz ancak çok geçmeden anlıyorsunuz ki bu mümkün değil. Saha dışı olaylarla ilgili ise hiçbir pişmanlığım yok. Kariyerim boyunca öğrendiğimi ve geliştiğimi düşünüyorum. Genç olduğunuz dönemlerde açgözlü bir sünger gibi her şeyi çekmek istiyorsunuz. Ancak benim ve takım arkadaşlarımın, bulunduğumuz platformdaki avantajları en doğru şekilde kullandığımızı ve değişimi olabilecek en efektif şekilde başlattığımızı düşünüyorum.
Milli marş esnasında marşı okumak ve elini kalbine götürmek yerine neden ayakta durmayı tercih ettin?
Bu konuda Colin Kaepernick ile dayanışma içerisindeyim. Ülkemizde hâlâ çok gergin bir ırk ikliminin olduğu sır değil. Bazı insanların diğerleri kadar özgür olduğunu düşünmüyorum. Ülkemizin en ayrıcalıklı insanları — ki ben de kendimi bu gruba dahil hissediyorum — elini taşın altına koymadığı müddetçe gerçekten bir şeylerin değişebileceğini düşünmüyorum. Ve eğer elini taşın altına koymayacaksan, o zaman bence aynaya bakıp şunları söylemen gerekiyor: ‘Ne yaptığını sanıyorsun? Her türlü imkân ve zamana sahipken bunları değiştirmeyip ne yapacaksın?’ Çünkü herkesin, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme sorumluluğuna sahip olduğuna inanıyorum.
Milli marşı okumamana rağmen neden kendini, senin söyleminle, “Koyu bir Amerikalı” olarak görüyorsun?
New York’a gelir gelmez otel penceremi araladığımda Özgürlük Heykeli’ni gördüm. Fırsatlar ülkesi. Ancak bu fırsatlar herkes için olmalı. Birçok insanın hayalleri buraya geldikten sonra suya düştü. En büyük, en kötü ve en iyi ülke olmak bambaşka şeyler. Eğer hak etmediği yerde olan bir insana tepki göstermiyorsanız, bana sorarsanız o zaman siz de bir nevi zorbasınız.
Kollarını açarak yaptığın gol sevinci, artık ikonik hale gelmiş durumda. Bu sevincin arkasındaki mesaj ne?
Benimle aynı şeyleri düşünen insanları — eşit maaş, ırk ilişkilerine yakından bakış açısı, sınırlardaki göçmenler — temsil ettiğim bir şeydi bu: Bizi susturamayacaksınız, yüzümüzdeki gülümsemelerden kurtulamayacaksınız, bizden hiçbir şey alamayacaksınız. Geliyoruz. Buradayız. Ayrılmayacağız.
Başkan Trump’ın ülkene ihanet ettiğini düşündüğü tweet’e nasıl bir reaksiyon verdin?
Basın danışmanlarımızdan birisi bakmamı söyledi. Bakın, ben başkanı Twitter’dan takip eden birisi değilim, bu yüzden de attığı tweet’i arayıp bulmak zorunda kaldım. Ciddi ve büyük bir mesele olduğunun farkındayım. Ancak bunun yaşanıyor oluşu bana inanılmaz çılgınca gelmişti. Programınızda yapmanız gereken dört bin işi bırakıp bununla uğraşıyorsunuz… Her neyse. Bizim yapacak işlerimiz var.
Sonraki maçta ev sahibi Fransa’ya karşı çeyrek finallerde iki gol attın. Bu tweet’ler seni motive etti mi?
Belki biraz… Bu tweet’lere gelene kadar daha birçok farklı motivasyon kaynağım vardı. Ve tahmin ediyorum ki bu durum var olanlara biraz daha katkıda bulundu. Eğer o anlarda bir başkanın aleyhimde tweet atmasını bekleyecek durumdaysam, büyük bir problemimiz var demektir. Fakat tweet’lerin kesinlikle motivasyonumu kırmadığını söyleyebilirim.
“Eğer o anlarda bir başkanın aleyhimde tweet atmasını bekleyecek durumdaysam, büyük bir problemimiz var demektir. Fakat tweet’lerin kesinlikle motivasyonumu kırmadığını söyleyebilirim.”
Eğer başkan Trump ile yan yana oturuyor olsaydın ona ne söylerdin?
Olaylara herkesi dahil ederek yaklaşmalıyız. Ne tür bir dünya yaratmaya çalışıyorsunuz? Bir şeyler konuşmadan önce ilk olarak bunları konuşmalıyız.
Futboldaki maaş adaletsizliği hakkında açık sözlülüğünle bir elçi oldun. FIFA, otuz milyon dolarlık Dünya Kupası ödülünü 2023 yılında altmış milyon dolara çıkarmaya söz verdi. Fakat bunun yeterince iyi olmadığını söyledin. Neden peki?
Otuzdan altmışa yükselmesi tamamen keyfi yapılmış bir şey. Otuzun da altmışın da nereden çıktığı hakkında bir fikrim yok. Bence şöyle düşündüler: ‘Ödülü iki katına çıkaralım ve böylece mutlu olurlar. Ancak sıfırın iki katı yine sıfırdır. Benim öğrenmek istediğim, erkeklerin kazandığı paralara yakınlaşmak için nasıl ek yatırımlar sağlayabileceğimiz. [2022 Erkekler Dünya Kupası’nın para ödülü 440 milyon dolar.]
ABD Kadın Milli Takımı, saha içi ve dışında, kadınların güçlendirilmesi ve cinsiyet eşitliği gibi konuları kendileriyle içselleştirmiş konumda. Sence bu Dünya Kupası şampiyonluğu nihayetinde neyi temsil ediyor?
Kesinlikle Dünya Kupası’ndan çok daha fazlasını… Bunun dönüm noktası olması şart. Artık konuşulması gereken konular eşit maaş ya da kadınların desteklenmesi değil. Artık mesele, sadece atletleri değil, tüm kadınları nasıl daha çok destekleyebileceğimiz olmalı. Ve gerçekten bu meselelerin üstüne eğilip, yatırım yapıp, uzun süredir bulunduğumuz bu noktanın nasıl ilerisine gidebileceğimiz hakkında konuşmalıyız. Bu yüzden, bu kupanın birçok yönden tarihi bir galibiyet olduğunu düşünüyorum. Bu turnuvanın etkileri, gelecek yıllarda kendini daha da çok belli edecek.
Çeviri: Arhan Ata Pilavoğlu