Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

DergiGündemHaziran 2015Barça mı Juve mi?

Güntekin Onay ile Metin Tekin, Şampiyonlar Ligi finalini Socrates için tartıştı.

Juventus, geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde Galatasaray’a elenmiş ve bu sezona da gruplarda ilk üç maçta iki yenilgi ile başlamıştı. Barcelona da yine geçen sezon Atletico Madrid’e hem son maçta evinde La Liga şampiyonluğunu kaptırmış, hem de Şampiyonlar Ligi’nde boyun eğmişti. Bu yıl, bu iki takımın final oynamasını bekliyor muydunuz? Sizin için sürpriz oldu mu?

Güntekin Onay: Avrupa’da diğerlerinin çok üstünde güce sahip üç takım var: Barcelona, Bayern Münih ve Real Madrid. Yarı finalde bu üçünün olması bekleniyordu zaten,merak edilen dördüncünün kim olacağıydı. Biz ona ‘Diğerlerinin şampiyonu’ diyelim hatta. Atletico Madrid, PSG ya da Chelsea de olabilirdi, Juventus oldu. Bu, onlar için büyük bir başarı. Real Madrid’i eleyerek büyük bir eşiği aştılar.

Metin Tekin: Barcelona-Juventus finali beklemiyordum ama Barcelona’yı finalde bekliyordum. Güntekin güzel özetledi; şu an “Avrupa’dan üç takım say” desen birine, sana Barcelona-Bayern-Real üçlüsüyle gelir zaten. Hani kura ters gelir, başka bir şey olur, üçü yarı final görmezdi belki ama oldu. Buradaki espri, Juventus’un bu üçlünün yanına çıkmakla kalmayıp Real Madrid’i saf dışı bırakması. Geçen seneki gruplardan çıkamayan halini düşününce Juventus’un buraya kadar gelmesi benim için sürpriz tabii. Real Madrid’i eleyebileceğini hiç düşünmemiştim. İlk maçı 2-1 kazandılar, ben yine inanmadım ama yaptılar.

İki takım da sezon başında teknik direktör değiştirdiler. Sürekli istikrardan dem vurulan futbol ortamında, sezona yeni teknik adamla başlayan iki takımın Şampiyonlar Ligi’nde final oynaması ezber bozan bir durum mudur? Yoksa bu, iki kulübün de isimlere bağlı olmayan sağlam düzen oturttuğunu mu gösterir?

M.T.: İki takım için aynı noktadan yola çıkıp yorum yapamazsınız burada. Barcelona için ikincisi geçerli, orada sistemdir aslolan. Bazen ben Luis Enrique’yi kenarda sevinirken gördüğümde “Niye seviniyorsun ki?” diyorum kendi kendime. Çünkü sahaya yansıyan oyunun onun organizasyonuna bağlı olmadığı hissine kapıldığım çok an var. Ama Juventus öyle değil, hatta tam tersi. Düşünsene; geçen sene gruplardan çıkamayan takım, bu sene final gördü. O yüzden, Juventus daha ‘teknik direktör takımı’ bana göre. Barcelona ise kendi çizgisini çizmiş, sistemini belirlemiş. Orada kimin olduğu değil, neyin yapılacağı önemli. Özetle; Juventus ne kadar teknik direktör takımı ise Barcelona o kadar değil.

Messi-Neymar-Suarez üçlüsü için ne dersiniz?

M.T.: O kadar görkemli bir hücum hattı ki sayarken bile heyecanlanıyorsunuz. “Sona Messi’yi bırakayım ki daha vurucu olsun” diyorsunuz. Böyle bir üçlünün aynı takımda bulunması, taraftar için de çok acayip bir duygu. Ayrıca, herkesin oynamak isteyeceği bir takım yaratıyorsunuz. Arzu nesnesi gibi bir şey oluyor. Bu üçlü başka bir şey yani. Üçü arasında öyle bir organizasyon falan da yok. Sadece beceri ve akılla oynuyorlar. Zaten Barcelona’nın futbolu, oyuncu kalitesi ile oynanan bir oyun. Asli unsur oyun değil yani, o sonra çıkıyor. Guardiola bunu Bayern’de de yapmaya çalıştı, başardı da bir noktada ama oyuncu mu bulacak, oyun mu? Önce oyuncu bulacak. Öyle bir oyun bu. O oyuncuyu bulmadan bu oyunu oynayamazsınız. Böyle bir forvet hattınız var, siz teknik direktör olsanız ne yaparsınız? “Suarez bak sen böyle koşacaksın, Neymar sen şu tarafa gideceksin, Messi sen de çok top tutma” falan mı diyeceksiniz? Yoksa “Ne yaparsanız yapın” mı? “Ne yaparsanız yapın” deniyor orada. Tamamen doğaçlama oynanıyor. Beceri ve yetenek rol alıyor. Bu başka bir hikâye yani. Güntekin’le futbolun neler talep ettiğine dair ters düştüğümüz bir nokta vardır; ben futbolun her zaman beceriyi ve oyun aklını talep ettiğini savunurum. Fizik kalite de önemlidir ama koşudan önce oyun aklı ve beceri gelir.

G.O.: Bu sadece çok özel oyuncular için geçerli bence. Messi, Neymar, Ronaldo, Ibrahimovic gibi… Bu çok farklı bir seviye.

M.T.: Juventus’tan örnek vereyim o zaman. Artık iki kişi koluna girip getiriyor Pirlo’yu orta sahaya, tekerlekli sandalyeyle gelecek neredeyse. Ama öyle bir oyun aklı var ki, o oynuyor zaten. Sadece oynamak da yetmez, takımınızı bir yere taşımanız gerekir ki bunu başarıyor; Şampiyonlar Ligi’nde finale taşıyor.

csm_63992-GettyImages-474503284_0fb473f0c5
Berlin Olimpiyat Stadı’ndaki karşılaşma 21:45’te başlayacak.

Barcelona’nın forvet hattı gibi, Juventus da orta sahasıyla öne çıkıyor. Birbirlerini çok iyi tamamladıklarını söyleyebilir miyiz?

G.O.: Pogba çok özel bir oyuncu ve çok kısa sürede olgunlaştı. Bir orta saha oyuncusunda bulunması gereken tüm özelliklere sahip; fizikli, güçlü, temposu iyi, oyun vizyonu var, teknik kapasitesi yüksek, eskiden yapmadığı ceza sahasına sızma koşularını yapmaya başladı ve bitirici vuruşla sonlandırabiliyor artık bunları. Harika bir oyuncu. Vidal de öyle ama onun da istikrar problemi var. Çizgisini, performansını üst seviyede sabit tutmakta zorlanıyor. Bunu biraz Latin Amerikalı olmanın getirdiği bir dezavantaj olarak görüyorum. Pirlo da Metin Hoca’nın dediği gibi çok düşük tempolu bir oyuncu aslında ama müthiş bir oyun zekası, vizyonu ve tecrübesi var. İki ayağını da çok iyi kullanıyor. Fiziksel dezavantajını çabuk düşünerek, çabuk oynayarak bertaraf ediyor. Bir bakıyorsun; sol ayağıyla, kontrol etmeden, gelişine, tek top 40 metreye pas atıyor. O yüzden çok özel bir oyuncu zaten. Pogba, Vidal ve Marchisio gibi oyuncular da tempolarıyla Pirlo’nun temposuzluğunu kapatabiliyor. İki Pirlo’yu kaldırmaz bir takım ama top her zaman adamdan hızlıdır ya, Pirlo da oyunu ve topu hızlandıran oyuncu. Oyunu çok iyi yönlendiriyor. Bir duran top ustası ayrıca, bunu da hesaba katmak lazım.

Nasıl bir final bekliyorsunuz?

M.T.: Bence soru şu olmalı; oyun mu, oyuncu kalitesi mi kazanacak? Yani Barcelona’nın oyuncu kalitesine, Juventus oyunla cevap verebilecek mi? Oyun derken sadece teknik-taktik değil söylediğim, biraz da hinlikten bahsediyorum. Küçük numaralardan. Juventus, Barcelona’ya bir numara çekebilecek mi? Bence hikaye bu. Bir kere şunu kabul etmek lazım; Barcelona oyuncu kalitesi olarak çok daha güçlü bir takım. Ama futbolda bunun çareleri var. “Çıkalım, kim daha iyi oynuyorsa kazansın” diyecekse Juventus, şampiyon belli; Barcelona. Ama derse ki “Ben sana bir oyun yapacağım, bakalım tutacak mı?”, o zaman bir şansı var. Az da olsa var.

G.O.: Geçen yıl Atletico Madrid çok güçlü ve kolektif bir oyunla İspanya şampiyonu oldu. Hem Barcelona’yı, hem de Real Madrid’i geçti. 38 maçlık bir maratondan bahsediyoruz. Beş maçlık bir turnuva değil. Şampiyonlar Ligi’nde de aynı ikiliyi geçip kupayı alıyordu neredeyse ama 90+3’te duran toptan yediği bir golle kaybetti. Bu yıl Juventus’un çizgisini biraz Atletico Madrid’e benzetiyorum. Birer birer baktığınızda aslında, tamam Barcelona’nın çok gerisinde olabilir Juventus ama ekip olarak oynama ve kolektif uyum başka bir şey. İyi bir ivme yakaladılar, iyi bir hava yakaladılar. Real Madrid’i elemek öyle basit bir iş değil. Bu onlara çok büyük bir özgüven de getirmiştirama ben maçta topun tamamen Barcelona’da olacağını düşünüyorum. Topu Barcelona’dan alıp ben oynayayım diyemezsiniz. O yüzden, Juventus kendi sahasında bekleyecektir. Kazandığı toplarda da Morata ve Tevez’i kullanarak hızlı çıkmaya çalışacaktır. Fakat sadece savunarak ve bekleyerek Barcelona’yı durduramazsınız. Çok istisnai bir maç oynamanız lazım. Juventus’un savunmasını ceza sahasının biraz önünde kurması lazım diyeceğim ama orada şöyle bir sorun çıkıyor ortaya; Chiellini, Bonucci falan ağır oyuncular. Neymar’a, Messi’ye, Suarez’e önde yakalanırlarsa tatsız olur.

M.T.: Valla Juventus İtalyan takımı olmasa, Güntekin “Hiç şansı yok” derdi de diyemiyor şimdi. Sırf İtalyan takımı diye bir yol bulmaya çalışıyor.

G.O.: Yani, sonuçta Messi faktörünü kenarda bırakırsak, her şey olabilir. Tek bir 90 dakikadan bahsediyoruz çünkü. Duran toptan eskaza bir gol bulursunuz, bir taraf 10 kişi kalır, Barcelona oyunun hakimiyetini ele alır ama golü bulamaz, Buffon dünyaları çıkarır, Juventus bir atak yapar, denk gelir… Metin Hoca’nın sevdiği bir tabirdir; maç içi değişkenler çok fazla yani. Ne bileyim, bir gece önce Messi belki az uyur, keyfi yerinde olmaz…

M.T.: Yok ya, uykusuzluk falan bir şey yapmaz Messi’ye.

G.O.: Yani aradaki farkı o belirleyecek işte. Barcelona ile Bayern Münih arasındaki farkı nasıl Messi belirlediyse, finalde de farkı o belirleyecek.

M.T.: Yani Barcelona uzak ara kazanır?

G.O.: Ben Juventus’un Real Madrid’i eleyeceğini söylemiştim valla ama Barcelona karşısında şansının az olduğunu kabul etmek lazım.

M.T.: Diyorum işte size; Güntekin’e göre Juventus’un tek şansı İtalyan olması. Yoksa onu da söylemeyecek.

*Metin Tekin ile Güntekin Onay arasındaki sohbetin tamamı Socrates’in haziran sayısında. Üçüncü sayımıza aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.

Babil | Kitapyurdu | D&R | Rob389

İlginizi çekebilecek diğer içerikler