Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

Aralık 2015DergiDiğer SporlarAğır Sıklete Ağıt

Boks üzerine öyküler kaleme alan Giray Kemer, büyük şampiyon Sinan Şamil Sam'ın ardından yazdı...
Giray Kemer8 sene önce

Küçük bir mahallede sessiz sakin, kendi hâlinde, hayvanları ve özellikle de köpekleri çok seven güzel gülümsemeli bir çocuk var. Okul takımında futbol oynuyor. Yaşı, kahramanımızdan biraz daha büyük olan komşusu da boksör. Bakıyor bizimkinin fiziği müsait; kabiliyeti, sağlam da bir sağı var. Çağırıyor bunu idmana.

Sonrası başarı merdivenlerinin hızla tırmanılması. Fonda büyük bir rock grubunun az bilindik sert şarkısı. Peş peşe galibiyetler, ardı ardına nakavtlar. Kendine has tekniğini giderek kusursuzlaştıran kahramanımız temelde pek kullanılmayan basit bir kombinasyon olan sol direk-sol direk-sol direk-sağ kroşe ile önce şehir, sonra bölge, ülke, Avrupa ve amatörde dünya şampiyonluklarına ulaşıp profesyonel olmaya karar veriyor.

Ama böyle kuru kuru film olmaz. Biraz çatışma gerek.

Alkol problemi çoğu boks filminden aşina olduğumuz üzere iş görür.

Yine de yetmez. Bir komedi unsuru da eklemeliyiz ki kahramanımızı kendimize yakın hissedelim.

Şöyle bir detay olabilir; mahalleden genç bir kadını esnaf rahatsız ediyor, iş kahramanımızın kulağına geliyor, dükkâna gidiyor… Esnaf başına gelecekleri anlayıp “Vurma!” diyor. Kahramanımız soğukkanlı. “Bir tane vurayım bu işi kapatalım, yoksa daha kötü olur. Ailesinin kulağına giderse seni öldürürler” diyor. Tacizci esnaf çaresizce kabul ediyor.

Sonraki sahneyi ambulansta açıyoruz. Sapık esnaf baygın yatarken kahramanımız başında refakat ediyor. Ringe döndüğümüzde profesyonel kariyerinde de ardı ardına galibiyetler alan kahramanımızı peşi sıra zaferler sonunda unvan maçına çıkmaya hak kazanırken buluyoruz. Çekişmeli, gelgitli bir müsabakanın sonunda unvanı teknik nakavt ile kazanıyor.

Hayatı boyunca bu unvan için çalışan kahramanımız net bir galibiyet alamayışını kendine yediremiyor ve iyice içine kapanıyor. Küçük mahallesine dönüyor, kendini köpeklerine veriyor. Şehrin biraz dışındaki bir barınakta bakımını üstlendiği köpeklerle hemen hemen her gün oynuyor, onları besliyor. Bu sırada da eski günlerden kalma bir şarkıyı ve eser miktarda birasını açıp arabasını yıkıyor.

Uzunca bir inzivanın ardından kahramanımızın sırtından para kazanmak isteyen menajerlerin tacizleri başlıyor. Kendi şehrinde bir unvan maçı teklif ediliyor. Kahramanımızın, bir kez daha ayağına gelen şampiyonluk şansını tepmesi mümkün değil. İdmanlara başlıyor. Maçtan bir hafta kadar önce bir gece kulübünde bıçaklı saldırıya uğruyor. Elinden yaralanıyor. Maçı erteleme ya da iptal etme şansı var ama yapmıyor. Maç günü ringe çıkarken bile birkaç kişinin tacizine uğruyor ama hedefine odaklanmış şampiyonumuzu maça çıkmaktan hiçbir güç alıkoyamıyor.

Maça bu gergin ve olumsuz atmosfere rağmen gayet iyi başlıyor. İlk rauntları önde bitiriyor. Derken kural dışı bir yumruk alıyor ve kaşı açılıyor. Hakem araya giriyor. Maçı durdurabileceğini ve kurallara göre şu anda puanı daha yüksek olanın, yani kahramanımızın galip geleceğini bildiriyor. İşte burada gerilimi iyice doruğa çıkaracak bir müziğe ihtiyacımız var. Robert Tepper o işleri iyi yapar, No Easy Way Out örneğin…

Antrenörüyle göz göze geliyorlar. Hocası “Bırakalım, nasılsa kazanacağız” der gibi bakıyor ama kahramanımızın içi rahat değil. Bütün hayatı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyor. Zaferinin şüphe götürmez olmasını istiyor. “Devam edeceğim” diyor. Tribünler ayağa kalkıyor. Rakibi bile şaşkına dönüyor. Tek gözü kapalı devam ettiği maçı on ikinci raunda kadar hiç knockdown olmadan sürdürüyor. Tribünlerin ondan hala umudu var çünkü o bir yumruk boksörü. Bekler. Acele etmez. ‘O an’ı kollar. Direklerinde bile kroşe etkisi sağlayabildiğinden, ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Sadece bir tek açığa ihtiyacı vardır. Yakalasın yeter.

Ama beklenen olmuyor. Rakibi maç boyunca kapalı gözüne çalışıyor ve kahramanımız aradığı boşluğu bir türlü bulamayıp maçı puanla kaybediyor. Sahneden görkemli bir şekilde kaybederek inen bir ağır sıkletin ağıtı da böylece bitmiş oluyor.

Böyle bir film yok. Keşke olsaydı.

Birileri Sinan Şamil Sam’ı anlatacak olsa, aşağı yukarı bunları söyleyecek ve böylelikle şampiyon daha çok tanınıp sevilecekti.

Çünkü maalesef boksu değil, boks filmlerini; boksörleri değil yalnızca onları canlandıran aktörleri seviyoruz.

Umarım o film bir an önce çekilir ve şampiyonu tekrar, bu kez hak ettiği gibi uğurlarız.

İlginizi çekebilecek diğer içerikler