Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolAfrika’da Batı rüzgarı

Afrika Kupası 2015'ten ne hatırlıyoruz? Evelyn Watta, Socrates için yazdı.
Evelyn Watta9 sene önce

Ekvator Ginesi’nde düzenlenen 2015 Afrika Uluslar Kupası yine Afrikalı futbolseverlerin ritmik çalgılarına ev sahipliği yaptı ve sonunda şampiyonluğa uzanan Fildişi Sahili, kupanın Batı Afrika’da kalmasını sağladı.

Senegal’in Sabar’ından, Burkina Faso’nun Dafra’sına, Gana’nın Dondo’sundan Mali’nin Djembe’sine ve çok sevmediğimiz Vuvuzela’ya kadar her türlü çalgının zamanıdır Afrika Uluslar Kupası. Kupanın 1957’deki ilk versiyonuyla başlayan Kuzey ve Batı Afrika dominasyonları – özellikle Mısır, Kamerun ve Gana – son dönemde daha ziyade Batı’ya kaymış olsa da, Mısır’ın altı şampiyonluğu hala rekor olarak durmakta.

Kuzey Afrika ekipleri kıtanın en büyük futbol olayını çok uzun süre domine etti. Neredeyse her turnuvada en az çeyrek final gören Kuzeyliler, Arap Baharı’nın gelişiyle birlikte yaşanan sorunlar sebebiyle son dönemde futboldan farklı önceliklere sahip. Mısır üst üste ikinci kez turnuvaya katılamazken, Libya’daki politik karışıklık milli takıma ciddi şekilde yansıdı. Öte yandan Fas’ın, Ebola krizi sebebiyle CAF’a yaptığı erteleme başvurusu ev sahipliğinden çekilmelerine, hatta turnuvadan yasaklanmalarına sebep oldu. Böylece Kuzey’in son turnuvada iki temsilcisi kaldı, Tunus ve Cezayir. Turnuvadaki en büyük eksiğin son şampiyon Nijerya olduğunu eklemek gerekli. Özellikle son dönemdeki Kuzey-Batı savaşında Batı’nın elini güçlendiren Nijerya’nın elemelerde takılması affedilir gibi değil. Tüm bu Kuzey-Batı rekabetinin yanında Doğu’nun hala futbol konusunda sessiz kaldığını unutmamak gerek. Kim bilir, belki bir gün Kenya ve Uganda koşucularına futbol oynamayı öğretebilir…

Afrika’da insanları ateşleyen olgu: Futbol
Politika ve futbol Afrika’da her daim kitleleri ateşleyen iki olgu olmuştur. Afrika’daki futbol-politika ilişkisine ülkelerin iç işlerlerine müdahil olmamak adına ısrarla karışmayan FIFA iyi mi yapıyor yoksa kötü mü yapıyor tartışılır.

Afrikalı liderler futbolu her daim kendi kitlelerine ulaşmak ve insanlar üzerinde kullanmak adına ceplerinde taşıdılar. Tabii ki futbolun kitleleri harekete geçirme özelliğinin buna ciddi biçimde yardımcı olduğunu söylemek gerek. Özellikle başkanlığa adaylığını koyanların milli takımlar üzerinden projeler öne sürmesi, büyük turnuvaları ülkelerinde düzenlemeye yönelik vaatler ortaya koymaları başkanlık manifestolarının en önemli parçaları oldu.

Futbol sadece birilerini başkanlığa getirmek için değil, oradan ayırmak için de ön ayak oldu desek yanlış olmaz. Arap Baharı’nı en sert şekilde yaşayan Mısır’da Hüseyin Mübarek’in devrilmesinde El Ahli’nin taraftar grubu “Ultras Ahlawy”nin çok etkili olduğu biliniyor.

Afrika Uluslar Kupası dönemlerinde Afrika hükumetleri inanılmaz paralar harcar. Tabii ki çoğu insanların gözünü boyamak için. Nereden geldiği ve nereye, nasıl gittiği belli olmayan bu paralar, milli takıma prim, kafileye ziyafet ve hatta zaman zaman turnuvayı izlemeye giden taraftarlara harç olarak bile dağıtılır.

2013 Afrika Uluslar Kupası’nın sürpriz finalisti, aynı zamanda dünyanın en fakir ülkelerinden birisi olan Burkina Faso’da başkan Blaise Compaore, takıma toplam 2 milyon euro’luk bir prim dağıttı. Sadece bununla da kalmadı. Güney Afrika’da turnuvayı takip etmeye giden Burkina Faso taraftarları, takımlarının çeyrek finalden öteye gitme ihitmalini çok az gördüklerinden otellerine yalnızca bir haftalık rezervasyon yapmıştı. Takım gruptan çıkıp, finale yürüyünce ortada kalan taraftarlara Compaore devletin kasasından destek çıktı. Bu desteğin içinde binlerce taraftarın birer haftalık otel ücreti ve ulaşım masrafı vardı…

Peki ya Zaire’nin (şimdinin Demokratik Kongo’su) 1974’teki müthiş dünya kupası yolculuğunu kim unutabilir? Sahra Çölü’nün güneyinden dünya kupası finallerine giden ilk takım olan Zaire’nin o dönemde futbola harcadığı para hala dilden dile yayılır.

Dönemin Zaire lideri Mobuto Seseko, futbolu her zaman ekonomik bir yatırım olarak gördü. Zaire’den Belçika’ya göçmüş ailelerin çocuklarını parayla ikna etti, müthiş ücretlerle yabancı teknik direktörleri ülkeye getirtti, 60’lar sonunda Pele gibi büyük bir yıldızı Kinşasa’ya müthiş ücretlerle getirip şov yaptı. Neyse ki bu yatırımların sonucunda Zaire bir futbol ülkesi haline geldi de, 1968’de Afrika Uluslar Kupası’nı, 1969’da da Afrika Şampiyonlar Kupası’nı kazanıp sonrasında dünya kupasına gitti.

Son Afrika Uluslar Kupasının “zoraki” ev sahibi Ekvator Ginesi de yine bir önceki tecrübesinde yabancı şirketlere stadyum ihaleleri verip özellikle Çin’den müthiş bir sermaye akışı almış, ancak karşılığında da birçok parkı ve sit alanını kaybetme tehlikesi yaşamıştı.

Afrika Uluslar Kupası’nın büyüleyici etkisi
Afrika’da futbol ölüm kalım meselesi olduğundan beri işin içine para ve hırsın yanında çok daha farklı şeyler de giriyor. Büyücüler, medyumlar, sihirbazlar ve diğer doğaüstü güçlere sahip insanlar…

Tabii ki hayrına değil! Sırf “büyücüler konseyi”nin toplanması için bile para ödeyen futbol federasyonları var. Akra’nın juju-marabout medyumları, Vagadugu ve Bamako’lu Sangoma’lar ve diğerleri sadece skorları tahmin etmek için bile para alıyorlar. Hatta bu işi yapan Arap büyücüler bile var!

Turnuva öncesinde futbol federasyonunun maaş bağlayıp kafileye dahil ettiği bu doğaüstü adamlar, takım kampında, otelinde veya saha üzerinde yaşanabilecek herhangi bir “özel durum”a karşı hazırlıklı olmakla yükümlüler. Tabii ki takımın kupaya uzanması için gerekli büyüleri saymıyoruz.

Çok ciddi paralar ödeyip ülkeye getirilen yabancı teknik direktörler ve çoğunluğu artık Avrupa’da yetişen büyük yeteneklere rağmen bu batıllıklara ihtiyaç duyuluyor olması tamamen Afrika’nın geleneklerinden. Aslında her şeyi Afrika’ya bağlamamak gerek. Gana’nın eski teknik direktörü Sırp Goran Stevanoviç 2012’de kaybettikleri Zambiya maçı sonrasında rakip takımı büyücü tutup kara büyü yapmakla ve oyuncularının bahtını kapatmakla itham etmişti. O da kıtaya çabuk alışmış.

Takımlar, oyuncular ve hatta antrenörler kafilelerindeki büyücülere bir danışman gibi davranır çoğunlukla. İşin taktiksel yönüne kadar tavsiye alan ve bunu antrenmanda çalıştıran antrenörlerden tutun, topla ne yapması gerektiğine bir büyücünün karar vermesine izin veren futbolculara kadar herkes bu işe bağlanmış durumda. 2002 Afrika Uluslar Kupası’nda Kamerun kalecisi Thomas N’kono maç günü öncesi takımın büyücüsünden aldığı hayvan kemiklerini kalenin içine atarken yakalanmıştı.

Yine 2013’te Compaore’nin para harcadığı işlerden biri de büyücülerdi. Takımın “marabout”u gazeteciler tarafından top ne zaman rakibe gelse “bağırarak bir şeyler söylüyor ve dans ediyor” diye rapor edilmişti. Ne yazık ki bu yöntem sadece finale yetti, kupa gelmedi.

Ebola’nın ve biraz da ev sahibinin özellikle yarı finalde yaşadığı problemlerin damga vurduğu son kupada Batı’nın dominantlığı yine dikkat çekerken, Orta Afrika’nın yavaş yavaş kıpırdanmaya başladığını da gördük. Kupa öncesinde milli takımlarını bırakan büyük Katongo, Eto’o ve Drogba gibi büyük yıldızların yerinin de kolay dolmayacağını öğrenmek biraz acı verici olsa da Afrika futbolu bir değişim geçiriyor ve bu değişimde tüm futbolseverlerin sabretmesi gerek.

2015’te Drogba’yla yapamadığını yaptı Manchester City’li Toure ve takım arkadaşları. Fildişi’nin şampiyonluğu ritmik davullar, yıllarca acıyla sonra eren denemeler ve iki iç savaşın sonunda, bitmek üzere olan büyük jenerasyonla geldi… Önümüzdeki dönemde neler yaşayacağımızı kara kıta Afrika da bilmiyor, her şeye hazır olmak en iyisi.

Çeviri: Ozan Can Sülüm

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce