Türkiye’de kış sporları medyada çok fazla kendisine yer bulamasa da son dönemde bu branşlarda önemli gelişmeler yaşandı ve ciddi başarılara tanıklık ettik. Bu başarıları ve alınan yolu daha iyi anlayabilmek için öncelikle Türkiye’de kış sporlarının gelişimine bakmak gerekiyor.
Türkiye’de kış sporları 1990’lı yılların sonundan itibaren gelişim göstermeye başlamıştır, kış sporlarının ilgi çekmeye başlaması ise 2000’li yılların ortalarına karşılık gelmektedir. Buz hokeyi, curling ve kayakla atlama en çok ilgi gören sporlar olarak dikkat çekmekte, halk arasındaki popülaritelerine baktığımızda ise biraz da mizahi bakış açısının etkisiyle curling en popüler kış sporu olarak öne çıkmaktadır. 2011 Kış Üniversite Oyunları’nın Erzurum’a verilmesiyle birlikte kış sporlarının Türkiye’deki serüveni de tam anlamıyla başlamıştır. Curling bu süreçte Türkiye’nin en başarılı olduğu kış sporu olarak dikkat çekmiştir. Geçen yıl Lillehammer’da düzenlenen Gençlik Kış Olimpiyatları’nda Türkiye curlingte çeyrek final görerek tarihi bir başarıya imza attı. Gençler seviyesinde hem kadınlarda hem de erkeklerde Dünya Şampiyonası A klasmanına yükseldi. Bu yıl ise kadınlarda Avrupa Şampiyonası B klasmanında final oynamayı başararak A klasmanına yükselmeyi başardı. Bu başarının önemini anlatmak adına dilerseniz öncelikle A klasmanının ne anlama geldiğini açıklayalım: A klasmanına yükselmek, Avrupa Şampiyonası’nda en üst seviyede mücadele etmek, Avrupa şampiyonluğu için maçlara çıkmak anlamına geliyor.
Bu büyük başarıya imza atan kadın milli takımımız (Dilşat Yıldız-Öznur Polat-Semiha Konuksever-Ayşe Gözütok) ve federasyon başkanı Kenan Şebin ile hem turnuvayı hem de Türkiye’de curlingin durumunu konuştuk.
Curlinge nasıl ve kaç yaşında başladınız, başlangıç sürecinde çevreden nasıl tepkiler geldi?
Ö.P.: Curlinge 2010 yılında, 20 yaşındayken Universiade dolayısıyla başladım. Ailem ve çevrem beni hep destekledi, başarılı olacağıma inandılar ve hep olumlu tepkiler aldım. Bu da benim zamanla kendime inanmamı ve daha çok çalışmamı sağladı.
A.G.: Curlinge üniversite yıllarımda 2011 Kış Universiade’nın Erzurum’da yapılacak olmasından dolayı ilgim oldu, aynı zamanda buz hokeyi sporcusuydum. Arkadaşlarımın curlinge başlaması beni de etkiledi ve bu şekilde başladım. Çevremden olumlu tepkiler aldım.
S.K.: Curlinge 2011 Universiade’ından sonra 16 yaşındayken başladım. O süreçte ailem tam destek yanımdaydı şu anda da öyle. Çevreden gelen tepkilere gelecek olursak lisedeki bazı hocalarım karşıydı, istemiyorlardı. Ya okul ya spor diye tercihte bulunmamı isteyen hocalarım da vardı. Destek olan hocalarım da oldu. Arkadaşlarım hep tüm güçleriyle beni desteklediler,hala da destekliyorlar.
D.Y.: Curlinge 2011 yılında başladım. Çevreden gelen tepkiler genel olarak curlingin bilinmeyen ve saçma bir spor olduğu yönündeydi, bu tepkilerin benzerlerini arkadaş çevremden de aldım.
Türkiye’de curling oyuncusu olmanın olumlu ve olumsuz tarafları neler?
Ö.P.: Olumlu taraflarını şu şekilde sıralayabilirim: Curling yeni bir spor, bu takip eden insanların hemen ilgisini çekiyor. Ayrıca sosyalleşme konusunda da olumlu etkilerini gördüm. Olumsuz ve zor taraflarına geleceksek olursak Türkiye’de pek çok insanın hala bu spordan habersiz olması olumsuz bir durum. Ayrıca sadece Erzurum’da curling salonu olduğu için fazla yayılamamamız da zorlandığımız bir başka nokta.
A.G.: Olumsuz tarafı, bilinmeyen bir spor olduğu için insanların ilk başta verdikleri basit tepkiler. Olumlu olarak ise meslek sahibi olmamda en büyük etkiyi curlingin yaptığını söyleyebilirim.
S.K.: Sosyalleşme, kendimi daha net ifade edebilme, zorluklar karşısında sakin kalabilme, özenilen sporcu konumuna gelme gibi olumlu yönleri oldu benim için. Zor ve olumsuz kısmına gelirsek insanların geneli tarafından kabul görememek diyebilirim. Gereksiz dalga geçme durumlarıyla karşılaştım. Altı yıllık bir geçmişe rağmen başarılar gelince pek hazmedilemediğini düşünüyorum. Okulda hem öğrencilerden hem de hocalardan ‘’aaa sen de mi curlingçisin her önüne gelen okula girmiş’’ gibi tepkiler aldım, zor kısmı buydu benim için. Yine de son dönemde biraz da olsa aşıldı diye düşünüyorum bu durum.
D.Y.: Curlingin beş yılda bana çok şey kattığını düşünüyorum. Türkiye’de curling sporcusu olmak bence çok özel bir şey, her şeyden önemlisi milli takım sporcusu olduğum için ülkemi temsil etmek beni çok onurlandırıyor. Olumsuz bir tarafı olduğunu düşünmüyorum, sadece bir takım sporu olduğu için takım oyuncusu olmak gerçekten zor bir şey ve herkesin yapabileceğini düşünmüyorum.
Türkiye Curling Ligi’nin varlığı gelişiminizi nasıl etkiledi?
Ö.P.: Curling liginin olması o sporun geliştiğini gösterir ve bir amaç olduğu için daha iyi ve disiplinli çalışmanızı sağlar. Curlingte ne kadar çok maç yapıp pozisyon bilgisine sahip olursanız o kadar tecrübe kazanırsınız. Bu tecrübeleriniz ilerleyen zamanlarda bir maç içerisinde size zaman kazandırır ve doğru hamleyi yapmanızı sağlar.
A.G.: Türkiye’de çok fazla kadın curlingçi olmadığı için benim gelişimimde ligin çok büyük bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Ama bu sporun gelişebilmesi için, daha fazla sporcu yetişebilmesi için ligin faydalı olacağına inanıyorum.
S.K.: Varlığımız çevre ve antrenörler tarafından fark edildi, bu da beraberinde daha çok çalışma hevesi getirdi. Her dönem maç olduğu düşüncesi bizleri daha çok çalışmaya itti. Bu durum da ligin seviyesini yükseltti.
D.Y.: Türkiye’de curling liginin varlığı gelişimimizi olumlu olarak etkiledi. Çünkü lig seviyesinde kazandığımız deneyimler diğer maçlar için bize önemli bir tecrübe oldu. Ligin Türkiye’de curlingin seviyesini yükselttiğine inanıyorum çünkü sporun yaygınlaşmasını sağladı. Artık pek çok şehirden maçlara katılım oluyor, bu da sporcu sayısını ve rekabet seviyesini arttıracaktır ilerleyen süreçte.
Avrupa Şampiyonası’nda en çok zorlandığınız maç hangisi ve sizce sebebi neydi?
Ö.P.: Hiçbir takımı küçümseyip maça başlamadık çünkü curling milimetrelerle oynanan bir oyun ve ne zaman ne olacağı belli olmaz. Bu sebepten dolayı bizim için her maç zordu.
A.G.: Bu şampiyonada Polonya maçında zorlandığımızı düşünüyorum. Çok rahat yenebileceğimiz bir takımken gerek atışlarımızın bir türlü istediğimiz gibi olmaması gerekse de rakibin o gün iyi oynaması sebebiyle maçın berabere gitmesi bizi strese soktu ve gerildik. Ama sonunda maçı alnımızın akıyla kazandık.
S.K.: Bence en çok zorlandığımız maç İngiltere maçıydı çünkü İngiltere’ye karşı sanki adaptasyon kısmında biraz eksik kalarak oynadığımızı düşünüyorum. Her maçımızda, az da olsa heyecanımız da vardı tabi ki. İngiltere maçında heyecanımızı ya da o gereken adaptasyonu mental anlamda pek koruyamadık. Bu uygulamaya da yansıdı, bizi oyundan düşürdü ve haliyle maç çok zorlu geçti.
D.Y.: Avrupa Şampiyonası’nda en çok zorlandığımız maç bence grup aşamasındaki Polonya maçıydı. Skor berabere bitti ve maç uzatmaya gitti uzatma devresinde kazandık. Rakibin hatalarını değerlendiremedik uygulama olarak daha iyi olabilirdik diye düşünüyorum.
A klasmanına yükseleceğinize inandığınız maç ve turnuvadaki dönüm noktası sizce ne oldu?
Ö.P.: Biz 3 senedir tie-break maçı oynuyorduk ve her defasında kıl payı kaçırıyorduk üst klasmanı. Bu sene tie-break oynamadan direkt olarak yarı finale kaldık ve o zaman biz Estonya’ya karşı bu maçı alıp A klasmanına çıkacağız dedik.
A.G.: İlk grup maçımız olan Estonya maçını kazandıktan sonra A klasmanına çıkacağımıza çok inandım. Çünkü Estonya A klasmanından düşen ve 2 yıl boyunca A klasmanında oynayan bir takımdı. Estonya’yı yenmek bu sebepten dolayı bende bu hisleri uyandırdı. Turnuvada dönüm noktamız olmadı çünkü kötü gitmiyorduk, sürekli olarak bir yükselişimiz vardı. Ancak A klasmanından düşen bir diğer takım olan ve grup aşamasında karşılaştığımız Macaristan’ı da yenince kendimize olan güvenimiz iyice arttı ve ilerlemeye devam ettik.
S.K.:Bence bu maç Polonya maçıydı. İlk endlerde oyunda gerideydik ve arkadaşlarımla birlikte her ne kadar geride olsak da bu maçın bizim olacağına çok inandık ve oyunun sonuna kadar inancımızı göstererek geriden gelip maçın sonucunu değiştirmeyi başardık.
D.Y.: A klasmanına yükseleceğimize inandığım maç Estonya maçıydı. Çünkü Estonya geçen sene A klasmanında oynamış iyi bir takımdı. Onlara karşı iyi oynadık ve ilk maça inanarak çıktığımız için kazandık. Bu maçı kazanmamız bizi diğer maçlar için motive etti.
Kaptan(Skip) Dilşat Yıldız’a özel bir sorum olacak. Bu Avrupa Şampiyonası’nda şampiyona tarihinde yer alan en genç kaptan oldunuz. Bunu biliyor muydunuz turnuvaya giderken? Duygularınız nelerdir?
D.Y.: Turnuvanın en genç kaptanı olduğumu bilmiyordum. Bu gerçekten benim için çok gurur verici bir durum. O kadar sporcu arasında benim en genç sporcu olmam ve takımın kaptanlığını yapmak beni çok mutlu etti. Güzel tecrübeler kazanmamı da sağladı. Daha çok çalışıp daha iyi şeyler yapmak istiyorum.
Milli takımın oldukça genç bir kadrosu var. Avrupa Şampiyonası A klasmanında milli takımın temel hedefi ne olacak?
Ö.P.: Bundan sonraki hedeflerimiz arasında A klasmanında sürekli olarak kalmak, dünya şampiyonasına gitmek ve uzun vadede olimpiyatlara gitmek var. Gelecek yıl A klasmanında temel hedefimiz ise ilk sıralarda yer alıp dünya şampiyonasına gitmek olacak.
A.G.: Genç bir takım olmamız uzun yıllar boyunca birlikte mücadele edebileceğimiz anlamına geliyor. Bu da bence ülkemizin en kısa sürede olimpiyat görmesi demektir. Takımın gelecek yıl temel hedefi, ilk altı içerisinde yer alıp dünya şampiyonasına katılmaya hak kazanmak olacak.
S.K.: Bir sporcunun en büyük hayali olimpiyat görmektir. Biz de takımca bunu çok istiyoruz. Bu çok disiplin isteyen bir iş. Antrenörümüzün sabrı ve desteğiyle bunu başaracağımıza inancım tam. A klasmanındaki en büyük hedefimiz ise ilk altı takım arasında yer alıp dünya şampiyonasına katılabilmek.
D.Y.: Gelecek yıl Avrupa Şampiyonası A klasmanında oynayacağız. Hedefimiz öncelikle ilk altı içerisinde yer alıp ilk dünya şampiyonamıza gitmek olacak. Daha sonraki süreçte çok çalışıp A klasmanında madalya almak hedeflerimizden biri.
Curling sporundan geçiminizi sağlayabiliyor musunuz? Eğitimle sporu bir arada yürütebilmek adına yaptığınız fedakârlıklar nelerdir?
Ö.P.: Geçimi sağlamak konusunda şunları söyleyebilirim. Milli takıma girdiğiniz zaman devlet size üniversitede okuduğunuz için bir burs veriyor. Ayrıca okulu bitirdiğinizde istenilen şartları karşılıyorsanız sınavsız olarak Beden Eğitimi ve Antrenörlük bölümünden atamanız yapılıyor.
A.G.: Sporcu olan öğrencilerimizin de öğretmenlerimizin de her türlü fedakarlığı yaptıklarına bizzat şahit oluyorum. Çalışmak ve spor, öğrencilik ve spor birlikte biraz zor yürüyor. Çünkü çalıştığımız kurumun bakış açısı veya öğretmenlerin bakış açısı zaman zaman sıkıntılara sebebiyet verebiliyor.
S.K.: Ben şu an üniversite öğrencisiyim. Spor bilimleri okuyorum. Milli sporcu olduğum için devletin milli sporculara tanıdığı bursu alıyorum. Eğitim ve sporu birlikte yürütmek zor oluyor çünkü kamp süreci, turnuvalar okulla çakışabiliyor ve bu süreç sıkıntılı olabiliyor. Önceliğim curling olduğu için okulu bir süre askıya aldığım oldu. Bu süreçte odak noktam curling oluyor. Bunun dışında okula gitmediğim süre içerisinde derslerden geri kalıyorum, sınavları kaçırdığım da oluyor. Bu da bizi zor duruma sokuyor, ayrıca bu konuda bazı hocalardan da gereken anlayışı göremediğimi düşünüyorum. Fedakârlık kısmını ise aile konusunda yaşadığımı düşünüyorum. Okulla pek ilgilenmesem de ailem hep bana karşı anlayışlı oldu. Bu fedakârlığımı hiç görmezden gelmediler, bana karşı bu konuda hep sabırlı oldular. Fedakârlığı onlar yaptılar yani. Onlara bu yüzden çok teşekkür ediyorum.
D.Y.:Curlingte milli olduktan sonra üniversiteye girme kolaylığı sağlandı. Şu anda milli sporcu bursu alıyorum ve bunun bana ciddi bir katkısı oluyor. Eğitim ile sporu bir arada götürebiliyorum. Sadece uzun süre okula gitmediğim için sınavlarda zorluk yaşıyorum. Dersleri sonra telafi etmek zor oluyor ama çalışıp hallediyorum. Bu konuda herkesin fedakar olduğunu düşünüyorum.
Curlingte bu yıl kurumsallaşma anlamında da önemli gelişmeler yaşandı ve Türkiye Curling Federasyonu kuruldu. Federasyon başkanı Kenan Şebin’le hem federasyonun projelerini hem de milli takımlar seviyesindeki hedefleri konuştuk.
Milli takımlarımız bu Avrupa Şampiyonası’nda çok iyi bir performans sergiledi. Bundan sonraki süreçte milli takımlar anlamında federasyonun belirlediği temel hedefler nedir?
K.Ş.: Tabi ki her federasyon gibi bizim de en önemli hedeflerimizden biri 2022 olimpiyatlarına gitmek. Bu hedef için kısa ve uzun vadeli planlarımız var. Kısa vadede mevcut sporcularımızın dünya ve olimpiyat sporcusu olmaları için her türlü teknik desteği sağlamak. Avrupa şampiyonasında ilk 6 içerisinde yer alıp dünya şampiyonasına gitmek. Bunun için öncelikli olarak yabancı ve deneyimli bir antrenör getirmek istiyoruz. Orta vadede ise alt yapıdan milli takımı destekleyecek şekilde başarılı sporcuları yetiştirmek istiyoruz.
Sizce Türkiye’de curlingin yaşadığı en büyük sorun nedir?
K.Ş.: Bu soruya tek kelimeyle cevap verebilirim sanırım: Tesisleşmek. Eğer Türkiye’nin her tarafına bu sporu tanıtmak istiyorsak bir çok ile curling antrenman salonları yapmamız gerekiyor. Bu konuda Gençlik ve Spor Bakanımız Akif Çağatay Kılıç tesisleşme konusunda bize yardımcı olacağının sözünü verdi. Antalya’da Erzurum’dan sonraki ilk salon için çalışmalar başladı. Tabi ki bunu diğer iller de izleyecek. 2017 yılı içerisinde yaklaşık 10 ilde tesisleşme gerçekleşmiş olacak.
Mutlaka hayata geçirmek istediğiniz projeniz ya da Türkiye curlinginde değiştirmek istediğiniz şey nedir?
K.Ş.:Tesisleşme projelerimizi bitirdikten sonra 12 yaşından 75 yaşına kadar herkese bu sporu yaptırmak. Curling salonlarına dede, nine, anne, baba ve çocukların kısaca tüm aile bireylerinin birlikte curling oynamaları. Curlingi günümüzde ailelerin birlikte spor yapabilecekleri sosyal yönlerini ve aile içi bağlarını güçlendirebilecekleri tek spor branşı olarak görüyorum. Çünkü bu sporda yaş sınırı yok ve her yaşta oynanabiliyor.
Federasyon olarak genel anlamda başarı kriteriniz ve öncelik verdiğiniz şey nedir?
K.Ş.: Türkiye’de herkese bu sporu tanıtmak ve on binlerce sporcuyla futbolda olduğu gibi bu sporu yaygınlaştırmak. Bunu yaptığınız zaman aslında birçok şeyi başarmış oluyorsunuz. Hem yetenekli sporcuları bu yolla bulacaksınız hem de bu spora olan ilgiyi arttıracaksınız. Buna en güzel örnek Kanada’dır, Kanada’da 1 milyona yakın curling oyuncusu var. Bizde neden olmasın? Yetenekli ve çabuk öğrenen bir topluma sahibiz. Bu spor yaygınlaşırsa dünyada ve olimpiyatlarda yeni olan bu sporda başarılı olmamız ve madalya almamız için önümüzde hiçbir engel yok.