Arjantin 2. Ligi, 2011-2012 sezonuna hiç de alışılageldik bir başlangıç yapmıyordu. Arjantin futbolunun beş büyüğünden biri olan, geçmişi kupalarla dolu River Plate, tarihinde ilk kez küme düşmüş ve normalde çok fazla ilgi çekmeyen Arjantin 2. Ligi’nin misafiri olmuştu. Tamam, River’ın buradaki mesaisi geçiciydi ama kalıcı olmayan sadece River mıydı?
Arjantin 2. Ligi’nin bir misafiri daha vardı; Instituto takımının 9 numaralı formasını giymiş, daha 18 yaşına bile girmemiş bir çocuk… 12 Ağustos 2011’de, sahaya çıktığı ilk günde kimse onu tanımıyordu. Kısa bir süre sonra herkese ismini ezberletmeye başlayacak, hatta Palermo Başkanı Zamparini’yi ilk görüşte kendisine âşık edecekti. Futbol onun için bir oyun olmaktan çıktığında 13 yaşındaydı. Çocuklarının futbolcu olmasını isteyen babası Adolfo için oynuyordu. 10 yaşından itibaren, Cordoba’daki antrenmanlara gitmek için her gün doğduğu Laguna Larga’dan iki-üç saatlik bir yolculuk yapıyordu. Babasına çok düşkündü ve 2006 yılında onu kanser yüzünden kaybedince yeşil sahalardan bir süre uzak kaldı ama ayağa kalkması gerekiyordu. Artık sahaya çıkmak ve iyi bir futbolcu olmak için çok geçerli iki sebebi vardı; babasına verdiği söz ve ailesini bir arada tutma isteği.
Altyapılarda attığı gollerle dikkat çeken çocuğun idolleri Juan Roman Riquelme ve Juan Sebastian Veron’du. Doğuştan gelen ceza sahası içi yeteneğinin yanına, bu iki isimden gördüklerini eklemeye çalıştı ve bu çabalarının karşılığını aldı.
9 numaralı çocuk lige öyle bir giriş yapmıştı ki… Kendisi gibi 17 yaşında Instituto forması giyen Arjantinli futbol efsanesi Mario Kempes’in kırmızı-beyaz formayla gol atan en genç futbolcu unvanını eline geçirmişti. Ona âşık olan sadece Palermo Başkanı Zamparini değildi. Tamam, belki en cesuru ve en ısrarcısı o olacaktı ama bütün Avrupa kulüpleri Cordoba şehrine gelip onu izlemeye başlamıştı. 8 Ekim 2011 günü Atlanta deplasmanında yaptığı hat-trick’le birlikte 10 maçta 7 gole ulaşmış, altyapıda edindiği ‘Instituto Mücevheri’ lakabını takımlar üstüne taşıyıp sadece ‘Mücevher’ olarak anılmaya başlamıştı. Şubat 2012 sonundan itibaren üst üste altı maçta gol atıp takımını olmasa da kendini bir üst lige çıkartmayı garantilemişti.
Aslında Arjantin futbolunun gerilemesindeki en büyük sebep buydu. Mücevher, tıpkı takımı gibi bir üst lige çıkamadı. Yani asla Arjantin Primera’da oynayamadı… Kendi istemese de kulübü Instituto’nun paraya ihtiyacı olması nedeniyle, birçoğu yalnızca 20 maçlık bir kariyer sonrası Avrupa’ya transfer olan diğer vatandaşları gibi, 18 yaşında kıta değiştirip ailesinin asıl köklerinin bulunduğu yere geldi.
Paulo Dybala, henüz 22 yaşında. Serie A’nın son dört yılına ambargo koyan Juventus’un vazgeçilmez isimleri arasında. Ancak hâlihazırda Avrupa’nın en başarılı genç yeteneklerinden olsa da gerçekleştirmeyi beklediği başka bir hayali var: Babası Adolfo’nun taraftarı olduğu Boca Juniors’un formasıyla sahaya çıkmak ve ona, yukarıdan oğlunu izleme ayrıcalığını sağlamak.
*Bu yaz ilk olarak Socrates’in Nisan 2016 sayısında yayımlanmıştır. Eski sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.