Alan Shearer, attığı golleri bir eli havada, yüzünde Tom Hanks tebessümüyle tribünlere koşarak kutladı. Onu saha içinde özel kılan şeylerin başında, gol vuruşu repertuvarının çok geniş olması vardı. Kafayla, sağ ayakla, sol ayakla, penaltıdan ya da frikikten defalarca rakip kalecileri mağlup etmeyi başardı. 22 Nisan 2006’da diz sakatlığıyla baş edemediği için sezon sonunda futbolu bırakacağını açıkladığında, İngiliz futbolseverlerin birçoğu onun yerinin dolmayacağını biliyordu. Veda kararının yıldönümünde son vuruş ustasının kariyerine, önemli golleriyle göz atalım…
İlk Üçleme
Newcastle’da büyüyen Alan Shearer için dönüm noktalarından biri, Ada futbolunun ünlü yetenek avcılarından Jack Hixon’la yolunun kesişmesiydi. Okul maçlarında izlediği sarışın gencin gol sezilerinin farkına varan Hixon, Alan’ın ailesiyle görüştü ve onu henüz 16 yaşındayken Southampton’a davet etti. Ailesinden uzakta yaşamakta zorlansa da, ilerleyen yıllarda bu tecrübenin ona çok şey kattığı söyleyecekti.
İngiltere 1. Ligi’ndeki (Premier Lig’in o zamanki dengi) ilk tecrübesini, 26 Mart 1988’de Chelsea karşısında yaşadı. Kariyerinin ilk profesyonel sözleşmesini koparacağı maç için ise 9 Nisan’ı bekleyecekti. Kendi evinde Arsenal’i ağırlayan Southampton’da, forvet hattında 17 yaşından 240 gün alan Alan Shearer yerini almıştı. Menajer Chris Nicholl, riskli tercihinde yanılmayacaktı. Arsenal ağlarını üç kez havalandıran genç Alan, 30 yıldır kırılamayan Jimmy Greaves’e ait rekoru kırıyordu: ‘Lig tarihin en genç hat-trick yapan oyuncusu.’ Belki gol vuruşlarında ilerleyen yıllardaki ustalığı yoktu ama golcülerin doğuştan sahip olduğu içgüdüleri taşıdığı ortadaydı.
Wembley’de
Kısa sürede Ada’nın dikkat çeken gençlerinden olan Alan Shearer, milli takım menajeri Graham Taylor’ın dikkatini çekmeye başardığında, takvimler 19 Şubat 1992’yi gösteriyordu. İngiltere’nin Wembley’deki rakibi, son mağlubiyetini 8 Mart 1989’da İskoçya karşısında yaşayan Michel Platini yönetimindeki Fransa’ydı. Taylor’ın ilk 11’de şans verdiği Alan Shearer, ilk yarının sonlarında imza vuruşlarından birini yaparak İngiltere’yi 1-0 öne geçirdi. İlk milli maçında golü bulan santrfor, Gary Lineker’in galibiyeti perçinleyen golünde de payına düşeni yapacaktı. İngiltere, 2-0’la Wembley’deki seyircisini mutlu ederken, yeşil sahadaki son dönemini geçiren Lineker’in yerinin kiminle doldurulacağı sorusu da cevabını bulmuştu. Shearer, milli takımdaki ikinci golünü yine Wembley’de bulacaktı. Rakip ise Türkiye’ydi…
Zirve
Alan Shearer’ın etkileyici performansını en yakından takip edenlerden biri de Alex Ferguson’dı. Manchester United menajeri, golcüyü kadrosuna katmak için girişimlerde bulunsa da Alan Shearer, yıllar sonra Fergie’nin kendisiyle yeteri kadar ilgilenmediğini söyleyecekti. Bu arada sürpriz bir talip ortaya çıktı. Başkan Jack Walker’ın şampiyonluk hedeflediği, menajerlik koltuğunda efsane Kenny Dalglish’in oturduğu Blackburn Rovers, 9 numarayı o yaz kadrosuna kattı. Genç santrfor, ilk sezonlarında sakatlıklarla boğuşsa da 1994-1995 sezonunda kendini buldu ve 42 maçta 34 gol atarak gol kralı olmayı başardı.
Performansı, takıma da yansımış ve Walker’ın hayallerini gerçeğe dönüşmüştü. Blackburn Rovers, Manchester United’ın önünde lig şampiyonluğunu göğüslüyordu. Shearer’ın 34 golünün en önemlisi de son haftadan bir önceki maçta Newcastle United karşısındaydı. Kafa vuruşu, 1-0 galibiyeti getirdi ve son maçta Liverpool’a kaybetmelerine rağmen mutlu sona ulaştılar.
O Yaz
Alan Shearer, takip eden sezonda da istikrarını sürdürdü. Şampiyonlar Ligi’nde ve ligde çuvallasalar da 35 maçta 31 gol atarak ‘Premier Lig’in Kralı’ unvanını korudu. Kulüpteki gol sayılarına rağmen milli takımda felaket bir performans gösteriyordu. Son golünü, 7 Eylül 1994’te ABD ile oynanan hazırlık maçında atmıştı.
Euro ’96, uluslararası düzeyde hayal kırıklıklarının beşiği İngiltere için büyük bir fırsattı. Ev sahibi olarak hedeflerinde şampiyonluk vardı. Fakat golcülerinin sessizliği, taraftarı ve basını korkutuyordu. Les Fedinand ve Robbie Fowler gibi formda golcülerin yerine ‘suskun’ Shearer’ı tercih eden menajer Terry Venables, başarısızlık hâlinde hedef listesinin başında olacaktı. Takım turnuvaya hazırlandığı sırada, idmanların birinde Venables, Shearer’ın yanına geldi ve şunları söyledi: “Ne olursa olsun, Avrupa Şampiyonası’nda ilk 11’de başlayacaksın. Benim 9 numaram, santrforum sensin!” Konuşma işe yaramıştı. İlk maçta, Wembley’de İsviçre ağlarını havalandıran Alan Shearer, beş golle turnuvanın gol kralı olacak ve yarı finale çıkan takımın taşıyıcısı rolünü üstlenecekti. Yarı finaldeki Almanya maçı ise ancak İngilizlerin ‘geleneklerine bağlılığı’ ile açıklanabilirdi. Seri penaltılar ve gözyaşları…
Yuvaya Dönüş
Ada futbolunun 1970’lerdeki prensi Kevin Keegan, Liverpool’da parladıktan sonra herkesi şaşırtan bir kararla Almanya’nın yolunu tutmuş ve Hamburg formasını giymişti. 1980’de İngiltere’ye dönme kararı aldığında ilk adresi Southampton oldu. İki sezon sonra, son durak olarak Newcastle United’ı seçmişti. Newcastle’da da iki sezon geçirdi ve futbolu bırakma kararı aldı. 17 Mayıs 1984’te seyircisine vedası çok afiliydi. Newcastle-Liverpool maçının sonunda bir helikopter orta yuvarlağa indi ve Keegan, gökyüzüne doğru yol alarak vedasını gerçekleştirdi. Bu unutulmaz anlara tanıklık edenlerden biri de Keegan’ın arkasında onu yolcu eden top toplayıcılardan, 14 yaşındaki Alan Shearer’dı. Büyülenmişti. Yıllar sonra o dakikaları şu sözlerle hatırlayacaktı: “Muhteşem bir duyguydu. O an ilk kez Newcastle United’da oynamak istediğimi anlamıştım.”
1996 Avrupa Şampiyonası’nın gol kralı Alan Shearer’ın, kulübü Blackburn Rovers’tan ayrılacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Manchester United ve Ferguson yine takipteydi ama kazanan yine onlar olamayacaktı. Shearer’ın çocukluğunun takımı Newcastle United devreye girdi ve 15 milyon sterlin karşılığında milli santrforu yuvasına getirdi. Bu rakam, aynı zamanda dünya transfer rekoruydu. Kader ağlarını örmüştü, yıllar önce Shearer’ı etkileyen seremoninin baş kahramanı Kevin Keegan, takımın başındaydı. Alan, hem memleketine hem de kahramanına kavuşmuştu…
Keegan yönetimindeki Newcastle, lige iki mağlubiyetle başlasa da kısa sürede işleri yoluna koydular. David Ginola, Fausto Asprilla, Les Ferdinand ve Alan Shearer’lı hücum hattı, izleyenleri keyiflendirecek performanslara imza atmaya başlayacaktı. Rekor transfer Alan Shearer, siyah-beyaz formayla ilk golünü, 1996-1997 sezonun ilk galibiyetini aldıkları Wimbledon maçında attı. Durumu 2-0’a getiren frikik golü, idolü ve antrenörü Keegan’dan övgüyü alacaktı: “Vay canına, olağanüstüydü!”
Zirve Mücadelesi
Keegan’ın hücumu fazlasıyla düşünen Newcastle’ı, özellikle Manchester United karşısında aldığı 5-0’lık galibiyetle şampiyonluk adayları arasına giriş yapmıştı. Fakat 1997’nin başında işler tepetaklak gitmeye başladı. Keegan’ın ani ayrılışı şok etkisi yaratmıştı. Menajerlik koltuğuna, bir başka futbol efsanesi, Shearer ile birlikte Blackburn mucizesinin altında imzası bulunan Kenny Dalglish oturacaktı. Newcastle, 1996-1997 sezonunu, 5-0 mağlup ettiği Manchester United’ın arkasından ikinci sırada bitirip Şampiyonlar Ligi biletini aldı. Alan Shearer ise 25 golle, üst üste üçüncü kez Premier Lig’in gol kralı olmuştu.
Ertesi sezon için umutlu olsalar da evdeki hesap yeşil sahaya uymayacaktı. Şampiyonlar Ligi’nde varlık gösteremediler, Mayıs’ta Premier Lig bittiğinde 13. sıradaydılar. Fakat Ada futbolunun prestijli organizasyonlarından FA Cup’ta tam gaz yollarına devam ediyorlardı. 5 Nisan 1998’de Sheffield United’ı yenerek, 1998 FA Cup Finali için Wembley bileti almayı başarmışlardı. Finali getiren gol ise tabii ki 9 numaradan geliyordu. Saint James’ Park’ta, golün tanıklarından biri de eseriyle gurur duyan Jack Hixon’dı…
Gullit, Problemler, Hüsran
1998 FA Cup Finali’nde Arsenal’e mağlup olan Newcastle, sezon sonunda Dalglish’le yollarını ayırdı. Menajer seçiminde, ‘efsane futbolcu’ kriterlerine sadık kaldılar ve takımı, Chelsea ile fena iş çıkarmayan Ruud Gullit’e teslim ettiler. Beklenen patlama bir türlü gerçekleşmedi. Fakat ligde inişli çıkışlı gitseler de FA Cup’ta yine finale doğru yürüyüşe geçtiler. Başrolde ise yine Alan Shearer vardı. Yarı finalde Tottenham Hotspur karşısına çıktılar. Normal süresi 0-0 biten maçta, uzatmaların bitimine 10 dakika kala sahneye çıkan golcü, penaltı vuruşuyla 1-0’lık üstünlüğü getirdi. Finali getiren ikinci golü ise ustalık eseriydi. Fakat Newcastle, finalde Manchester United’a 2-0 yenilerek Wembley’den bir kez daha üzgün ayrılacaktı. Gullit’le yıldızı hiçbir zaman barışmayan Alan Shearer için gerginliğin doruk noktası, 1999 Ağustos’unda yaşandı. Sunderland ile oynadıkları Tyne-Wear Derbisi’ne Shearer ve Duncan Ferguson’u kulübede oturtarak çıkan Ruud Gullit, 1-0’lık mağlubiyetin tartışmasız sorumlusuydu ve iki gün sonra kovulacaktı…
Son Üçleme
Profesyonel golcülük kariyerini hat-trick’le açan Alan Shearer, 1992’de başlayan Premier Lig’de de üçlemelere devam etmişti. Premier Lig kariyerinin ilk hat-trick’ini Ekim 1993’te Leeds ağlarına göndermişti. Sonuncusunda ise sırtındaki formanın rengi siyah-beyazdı…
2 Eylül 1999’da takımın başına bir başka büyük isim, Bobby Robson geldi. 19 Eylül 1999’da St. James’ Park’ta Newcastle taraftarı ile buluşan Robson’a, futbolcuları da klas bir hediye sunacaktı. Newcastle, Sheffield Wednesday’i 8-0’la madara ederken, Alan Shearer da hat-trick’le patrona “Hoş geldin!” diyordu. Premier Lig kariyerindeki 11. hat-trick’i yapan Shearer, ligde bir kez daha üçleme yapamasa da hâlâ lig tarihinin en çok hat-trick yapan ismi…
Eziyete Son!
1998 Dünya Kupası’nda bir kez daha seri penaltılar kabusuyla yüzleşen İngiltere, bir kez daha hayal kırıkılığıyla turnuvaya veda etmişti. Euro 2000, değişen jenerasyon ile sahadaki olacakları bir turnuvaydı. Öte yandan Shearer’ın yolu, yine Keegan’la kesişmişti. Eski yıldızının önderliğindeki İngiltere, açılışı Portekiz önünde yapmış hatta 2-0’lık üstünlüğü de yakalamışlardı. Ama sonra olanlar oldu ve 3-2 kaybettiler. İkinci maçta Almanya ile karşılaşacaklardı ve İngiltere, Almanlara karşı son galibiyetini, 12 Haziran 1985’te almıştı. Formsuz iki büyük futbol ülkesinin maçı keyifsiz sürerken, sahneye Alan Shearer çıkacaktı. Arka direkte yine doğru yerdeydi ve şık bir kafa darbesiyle Oliver Kahn’ı avladı. İngiltere, 15 yıl sonra Almanya’yı mağlup etmişti. Yine de son maçlarında Romanya’ya yenilip turnuvaya -bu sefer normal sürede- veda ettiler. Alan Shearer, 63 maça çıktığı İngiltere Milli Takımı’yla 30. ve son golü de bu maçta atacaktı…
En İyisi
Newcastle United, Bobby Robson yönetiminde çıktığı 2001-2002 sezonunda tekrar Şampiyonlar Ligi takımı olmayı başardı. Dördüncü olarak devler sahnesine çıkma şansını yakaladılar. 2002-2003 sezonunda da istikrarı sürdürdüler. Alan Shearer, ustalık eserini de o sezon futbolseverlere sunacaktı. 1 Aralık 2002’de Everton’la karşılaşan siyah-beyazlı takım 1-0 geriye düştüğü maçı 2-1 kazanırken, Alan Shearer’ın beraberliği getiren golü görülmeye değerdi. Kariyerine veda ettikten sonra, “Sanırım attığım gollerin en iyisiydi” diyerek, bu golü yâd edecekti.
Tek Parça
Alan Shearer, kariyeri boyunca Şampiyonlar Ligi’nin gediklisi bir takımda oynamadı. Yine de Newcastle, Bobby Robson’la iki sene üst üste Kupa 1’deki yerini aldığında, kilit isimlerden biri de oydu. Ada statlarında rekoru elinde bulundurduğu hat-trick performansını, Şampiyonlar Ligi’nde bir kez sergilemişti. 2002-2003 sezonunda birinci grup aşamasında ikinci olarak ikinci tur gruplarına kalarak kulüp tarihinde bir ilke imza atmışlardı. 3-1’lik iki Bayern Leverkusen galibiyeti, Newcastle’a ikinci turun kapılarını aralarken, İngiltere’deki maçın kahramanı, attığı üç golle skoru belirleyen Alan Shearer’dan başkası değildi. Hat-trick koleksiyonunun devler sahnesindeki tek parçası da bu maç olacaktı.
Veda
Diz sakatlığıyla artık baş edemeyen Shearer, 22 Nisan 2006’da, sezon sonunda futbolu bırakacağını açıkladı. Yeşil sahalardaki son golünü de açıklamasından dört gün önce rakip kaleye göndermişti…
17 Nisan 2006’da, Newcastle United, Sunderland karşısında taraftarına yeni bir derbi heyecanı yaşatıyordu. 4-1’le rekabet tarihine yeni bir galibiyet eklerlerken, ikinci gol Alan Shearer’dan geliyordu. Bu gol, Premier Lig’deki 260. ve son golüydü. Hâlâ lig tarihinin en golcü oyuncusu durumunda ve ona en yakın isim, 195 golle Wayne Rooney. Ulaşılması zor gibi duruyor…