İngiltere futbolunda söz sahibi isimlerden biri olan Harry Redknapp, yaşananlar için “Bu inanılmaz bir hikâye” diyor. Haksız değil. Zaten Redknapp, Eddie Howe hikâyesini en iyi bilenlerden biri. Kendisi 1970’lerde Bournemouth’ta top koşturmuştu. Oğlu Jamie de bir Liverpool efsanesi olmadan önce Bournemouth altyapısında eğitim almıştı.
Bournemouth o zamanlarda da şimdilerde de ufak bir şehrin ufak bir takımı olarak biliniyordu. İngiltere’nin güneyinde yer alan, 160.000 kişinin yaşadığı bir liman şehri. Takımları da 125 yıllık tarihlerinde hiçbir zaman en üste yükselememişti. Bu sezona kadar… Redknapp’ın bahsettiği hikâyenin kahramanı; Eddie Howe. Öykünün ilk satırlarında ise şehir merkezine kurulan kumbaralar bulunuyor!
Howe, 37 yaşında. Şu anda onu tanıyanların sayısı oldukça sınırlı ama hayranları her geçen gün biraz daha artıyor. En azından ufak bir şehir tüm kalbiyle ona sadık. Adı Arsenal ile anılsa bile, kariyerinde çok büyük başarılar kazanamama ihtimali tüm gücüyle karşısında duruyor. Modern futbolun çarkları onun gibileri ezmek için hazır bekliyor. Fakat ne olursa olsun yolun sonundan geriye doğru baktığında, arkasında onu her zaman bağrına basacak bir insan topluluğu görecek. Kimilerine göre kazanılan her kupadan daha değerli… Her şeye bedel birkaç yıl….
Eddie Howe, İngiltere alt liglerinde çokça bulabileceğiniz savunma oyuncularından biriydi. Futbolculuk yaşantısının 11 yılını Bournemouth takımında geçirdi. İki senelik bir ayrılık dışında tüm kariyeri bu kulüpte geçti. Hatta çocukluğu bile… 13 yaşında kapıdan içeri girdiğinde kulübün kaderini değiştireceğini tahmin ediyor muydu bilmiyoruz ama 37 yaşında bunu başardı.
Sıradan bir futbolculuk kariyerine rağmen 2000’lerin başında Premier Lig’deydi. Howe, o dönem Portsmouth’a transfer olmuştu. Takımın teknik direktörü Harry Redknapp, ona çok güveniyordu. Howe, tecrübeli futbol adamının ilk transferlerinden biriydi. Fakat iki kere sakatlık geçirmesi, Howe’un Premier Lig’de oynamasını engelledi. O da Bournemouth’a geri dönmeye karar verdi. Kulüp, tarihinin çoğu dönemi gibi o zamanlarda da finansal sıkıntılar yaşıyordu. Sorumluluk alan ise taraftarlar oldu. Howe’un takıma geri dönmesi için bir fon oluşturdular ve toplanan parayla onun transfer edilmesini sağladılar. Gereken para toplanmasaydı, Howe tercihini başka bir kulüpten yana kullanabilirdi. Para toplanmasaydı, bambaşka bir öykü yazılabilirdi.
Aslında, kulübün geleneğinde bu tarz bir dayanışma refleksi bulunuyor. 1997 yılında kulüp iflasa çok yaklaştığında da benzer bir eylem planı hazırlanmıştı. Şehir merkezine kumbaralar konuldu. Taraftarlar, kumbaraların tamamını doldurdu ve iflas önlendi. Kısacası, kulübü iflastan kurtaran da, kulübün kaderini değiştiren adamı kulübe geri kazandıran da aynıydı; Kulübün gerçek sahibi, yani taraftarlar…
Howe kulübe geri döndükten kısa bir süre sonra futbolu bırakmak zorunda kaldı. Henüz 30 yaşındaydı. Fakat kulüpten kopmadı, altyapılarda çalışmaya devam etti.
İngiltere’nin sıradan takımlarından biri olan Bournemouth, kendi cüssesinin kaldıramayacağı kadar zorluk yaşamış olabilir. Çok değil, 6 sezon önce 2.Lig’deydi. ‘2’ rakamına aldanmayın, burası aslında ülkenin en iyi dördüncü ligi. Üstelik 2008-09 sezonunda takımın bir alt lige düşmesine de kesin gözüyle bakılıyordu, çünkü sezona -17 puanla başlayacaklardı. Karamsarlıkla dolu bir yazın arından sezon içi de oldukça çalkantılı geçti. Aralık ayında, Howe geçici olarak takımın başında geçti. Ocak ayında ise uzun vadeli sözleşmeyi imzaladı.
Howe göreve başladığında takım 22 puan toplamıştı, ama bu durum bu tablosuna 5 puan olarak yansıyordu. Sezon sonunda ise 46 puanla ligde kaldılar. Howe, ocak ayından sonra 41 puan kazandırmıştı. Sondan bir önceki hafta oynanan Grimsby Town maçının ilk yarısını 1-0 geride kapamışlardı. Karşılaşmayı 2-1 kazandılar. Galibiyet golü 80. dakikada geldi. Değişik bir skor çıksaydı kulübün kaderi değişebilirdi. Ertesi sezon ise çıta daha da yükseldi. Takım sezonu ikinci bitirdi ve 1. Lig’e yükseldi. Kulübün talihi önce kumbaralarla, ardından Howe için toplanan parayla ve en sonunda da -17 puanla değişmişti. Felaketler, adeta kulübün önünü açtı.
Howe’un kısa süren Burnley tecrübesi de var. Fakat uzun sürmedi. Ailevi problemlerini gerekçe göstererek Burnley’den ayrıldı. O dönemde annesini kaybetmişti. Ayrılığın altında yatan nedenlerden biri olarak bu kayıp tahmin ediliyordu. Fakat işin sonunda, Howe, ‘ailesinin yanına’, Bournemouth’a döndü. Kulübün çıkışı da kaldığı yerden devam etti.
Önce, 2012-13 sezonunda Championship’e çıktılar. Howe, her geçen gün taraftarın gözdesi hâline gelirken, futbol otoritelerinin de dikkatinden kaçmadı. Onun en büyük destekçilerinden biri Harry Redknapp’tı. Howe’un takımla ilişkisi hem futbolcuları hem de taraftarı mest etti. Oynattığı hücum futbolu ise meslektaşlarının saygısını kazanmasına yetti. Howe, oyun kimlikleri sayesinde şampiyonluklar yaşadıklarını ve Premier Lig’de bile anlayışlarından vazgeçmeyeceklerini söylüyor.
Bournemouth, son 20 senenin tüm dertlerini, kederlerini ve zorluklarını silerek şampiyon oldu. Onlar artık, dünyanın en pahalı futbol liginde yer alacak. Şampiyonluk gününde Howe, duygusal bir konuşma yaptı. Taraftarların ona teşekkür etmesini istemedi. Asıl teşekkür konuşmasını kendisi taraftarlar için yaptı. “Burası bir aile kulübü” dedi. Ve dünyanın her yerinde olduğu gibi aynı metaforu kullandı: “Bu kulüp güneşli günleri hakediyor”