Venus ve Serena Williams, bugüne dek sekiz Grand Slam finalinde karşı karşıya geldiler. Çiftlerde de 14 Grand Slam şampiyonluğunun yanı sıra üç de olimpiyat altını kazandılar. Kısacası, kariyerleri boyunca birçok zafer anınında yan yanalardı. Ve aslında yolun en başında bu istikrar ve hegemonya tahmin ediliyordu.
Dünyanın her yerinden genç ve yetenekli sporculara yer vermesiyle bilinen televizyon programı Trans World Sport’un 1992’deki bir bölümünün konuğu Williams Kardeşler’di. O program, Venus ve Serena hakkında bütün o zafer anlarından daha çok şey anlatıyor. Richard Williams’ın, izlediği bir tenis maçında verilen para ödülünü görüp kızlarını tenise başlatması bilinen bir hikâyedir. Baba Williams, bu hikâyeyi o programda da anlatıyor. Venus de ilerleyen dönemde “Tenisçi olmam benim değil, babamın hayaliydi” diyerek bu konuda bir seçme şansının olmadığını söyleyecekti. Fakat sonraki yıllar gösterdi ki yine o programda Richard Williams’ın bahsettiği başka bir şey, kızlarının profesyonel kariyerlerini daha başlamadan özetlemeye yetecekti:
“Bir şampiyon olmak için dört özelliğe sahip olmanız gerekiyor. Sert, dayanıklı, güçlü ve mental olarak sağlam olmalısınız. Bu özellikler sonradan öğrenilmez, doğuştan sahip olmanız gereken şeyler. Venus bir şampiyon olmak için her şeye sahip ve olacak da… Serena ise bir bulldog gibi; sizi ısırdığında ondan kaçma şansınız yok. Kızlarımı karşılaştırmak istemem ama Serena daha iyi bir oyuncu olacak.”
Baba Williams, henüz 10’lu yaşların başlarındaki kızlarını bu cümlelerle anlatıyordu. Haklı olduğu da daha sonradan ortaya çıkacaktı. Serena kazanabileceği her şeyi kazandı ve daha kariyeri bitmeden ‘tarihin en iyi kadın oyuncusu’ etiketiyle anılan birkaç isimden biri oldu. Büyük kızı Venus hakkında da haklıydı. O da 2000’li yılların en başarılı tenisçilerinden biri olmuştu. Bu süreçte elde ettiği beş Wimbledon zaferi de onu tenisin en prestijli turnuvasını en çok kazanan sporcular listesinde üst sıralara yerleştirmişti.
Venus, sakatlıklar nedeniyle inişler ve çıkışlar yaşadı fakat 2011’de gelen ve çabuk yorulmasına neden olan Sjögren Sendromu teşhisi kendisini en çok etkileyen handikap oldu. Kardeşinin başarılı ve popüler olduğu yıllarda o, eski günlerinin şatafatından hiç olmadığı kadar uzaktı.
Fakat Venus, kariyerinin artık sonlarında olmasına rağmen zirveyi yeniden ve belki de son kez ziyaret ediyor. 2016 Wimbledon’da yarı finale çıktı ve sonrasında WTA sıralamasında altıncılığa yükseldi. Hastalık teşhisinden beri en iyi performansıydı bu. Yarı final oynadığı 2016 Wimbledon ile birlikte Amy Frazier’ın en fazla sayıda Grand Slam’e katılma rekorunu (71) egale etti, sonra da bunu geçti. Hastalıklara ve sakatlıklara rağmen…
Evet, Serena Williams şüphesiz daha iyi oyuncu olmuştu belki ama kabul etmek gerekir ki Venus Williams da her zaman ‘tarihin en iyi oyuncusunun kardeşi’ sıfatından çok daha öteydi. Kariyerlerinin son yıllarına şahit olurken bunu daha da iyi kavrıyoruz.
Bu yazı ilk olarak Socrates‘in Eylül 2016 sayısında yayımlanmıştır. Eski sayılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.