Milan, 1980’lerin başında patlak veren Totonero skandalından en çok etkilenen takımlardandı. 1980’de küme düşürülen takım, bir sezon sonra Serie A’ya yükselse de bir sezon sonra tekrar Serie B’nin yolunu tuttu. 1960’larda ve 1970’lerin başında Avrupa’nın önemli ekiplerinden olan Milan için yeniden doğuş, medya patronu Silvi Berlusconi ile yaşandı. 1986’da patronluk koltuğuna oturan Berlusconi, transferler ve Arrigo Sacchi hamlesiyle hanedanlığın dirilişinde en büyük rollerden birini oynayacaktı…
Güney İtalya temsilcisi Napoli, Serie A tarihinin büyük paralar dönen transflerinde her zaman ön plana çıktı. 1952’de Hans Jeppson ile dünya transfer rekorunu kıran Napoli, 1975 yılında futbol aleminin ilk milyon Pound’luk transferini gerçekleştirerek bir milyon 200 pound karşılığında Giuseppe Savoldi’yi şehre getirmişti. Dökülen paraların karşılığı ise ilk kez 1984’teki flaş transferle alınacaktı. Diego Armando Maradona, o dönemki transfer rekorunu kırarak Napoli’ye imza attı ve o güne kadar en büyük başarısı Serie A ikinciliği olan takımın kaderini değiştirdi. Napoli, 1986-1987 sezonunu Serie A’nın zirvesinde tamamlayacaktı…
Aynı sezonu altıncı sırada bitiren Milan’da Silvio Berlusconi, ilk sansasyonel hamlelerini yaptı. Önce takımın başına, adı pek duyulmamış, en büyük başarısı Serie C şampiyonluğu olan Arrigo Sacchi’yi getirdi. Daha sonra ise tüm dünyada isimleri duyulmaya başlayan ili Hollandalı; Ruud Gullit ve Marco van Basten’i… Kadorsunda genç Maldini, Baresi, Costacurta, Donadoni ve Virdis gibi isimleri barındıran Milan, 1979’dan beri ulaşamadığı Scudetto için hazırlıkları tamamlamıştı.
1987-1988 Serie A sezonunda sonlara yaklaşıldığında şampiyonluk için iki aday vardı: Milan ve Napoli. Düğüm, 28. haftada San Paolo’da oynanacak karşılaşmada çözülecekti. Napoli, 42 puanla lider, Milan da bir puan geride takipteydi. Napoli’nin gol ayakları Maradona ve Careca işlerini yapsalar da kazanan, Virdis (2) ve van Basten’in golleriyle Milan oldu. Milan, kalan iki maçında da sahadan beraberlikle ayrıldı. Napoli ise iki mağlubiyetle eline geçen fırsatı tepti. Kırmızı-siyahlılar, sekiz sene sonra mutlu sona ulaşıyordu…
Ertesi sezonda, iki takım da ağırlığı Avrupa Kupaları’na verdi. Kadrosunu bir diğer Hollandalı Franck Rijkaard ile güçlendiren Milan, Şampiyon Kulüpler Kupası’nda, Brezilya Milli Takımı’nın orta saha dinamosu Alemao ile Güney Amerikalıları üçleyen Napoli ise UEFA Kupası’nda final yürüyüşüne başladı. Serie A, üç Almanlı Inter’e kalmıştı. Yine de Napoli-Milan rekabetinde tarihe geçecek bir maç oynandı. 27 Kasım 1989’da Milan’ı konuk eden Napoli, Careca ve Maradona’nın performanslarıyla Milan’ı 4-1 yenerek giden şampiyonluğun acısını çıkartmıştı… Sene sonunda Inter ipi göğüslerken Napoli UEFA Kupası’nı, Milan ise Real Madrid’i beşledikten sonra Steau Bükreş’i de 4-0 yenerek Şampiyon Kulüpler Kupası’nı kazanacaktı…
Çekişme, 1989-1990 sezonunda bambaşka bir boyuta taşındı. Avrupa Kupası şampiyonu rütbesine sahip iki takım, doğal olarak şampiyonluk için de büyük adayları arasındaydı. Sezonun ilk yarısındaki maçta San Paolo’daki maçta sahneye bir diğer golcü Carnevale ile yine Maradona çıkacak ve 3-0’lık Napoli galibiyeti 90 dakikanın sonucu olacaktı.
Yarışın kızıştığı ikinci yarıda karşılaştıklarında ise gözler San Siro’ya çevrildi. İki takım, 11 Şubat 1990’da sahaya çıktığında Milan, ligdeki son 13 maçında mağlubiyet yaşamamış, Napoli ise geride kalan 23 maçta sadece bir kez yenilmişti. Golcüleri Massaro ve van Basten’in sahneye çıktığı maçı 3-0 kazanan Milan, evinden mutlu ayrılıyordu…
Sezon sonunda gülen taraf Napoli’ydi. Milan ise Benfica’yı yenerek üst üste ikinci Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğunu yaşadı. Milan taraftarı, bu şampiyonluğun üzerinde şaibe olduğunu ve iki İtalyan takımının Şampiyon Kulüpler Kupası’na katılması için federasyonun pis işler çevirdiğini iddia etse de sonuç değişmeyecekti…
Milan, 1990’larda da etkisini sürdürdü. Sacchi’nin mirasını iyi kullanan Fabio Capello ile de Avrupa şampiyonluğu yaşadılar. Napoli ise 1991’de şehirden ayrılan Maradona sonrası hâlâ yeni tanrısını arıyor…