Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolToprak Saha‘Sıradan’ Bir Gol

Lucien Laurent, Meksika ağlarını havalandırdığında kimse tanıklık ettiği golün anlamını bilmiyordu. Kendisi bile…

Fransa’nın Dünya Kupası sahnesinde kendini iyiden iyiye kanıtlaması, 1990’ların sonuna tekabül etmişti. 1958’de oynadıkları yarı final, 1980’lerde Platini, Tigana ve Giresse gibi isimlerle tekrarlanmış fakat ‘turnuvaya renk kattılar’ övgüsünden öteye gidememişlerdi. 1990’ların sonunda Zidane ve arkadaşları, rütbenin yükselmesini sağlasa da yeni nesil Maviler, bugünlerde yine o mertebeye çıkmak için uğraş veriyor. Oysa Avrupalılar, uluslararası futbol turnuvalarını bir bakıma Fransızlara borçlu.

Şampiyonlar Ligi ya da eski adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası’nın fikir babası, L’Équipe editörü Gabriel Hanot ve iş arkadaşı Jacques Ferran. Avrupa Şampiyonası ise –her ne kadar görmeye ömrü yetmese de- Henri Delaunay’ın hayali olarak ortaya atılmıştı. Kupa ile en çok adı özdeşleşen ‘Fransız futbol düşünürü’ ise Jules Rimet. Dünya Kupası’nın ‘mucidi’ hem fikri ortaya atmış ve bunun uğruna mücadele vermiş hem de uzun yıllar adını verdiği kupada bilfiil boy göstermişti. Hatta ilki 1930’da düzenlenen turnuvaya, uğraşlarının sonundaki ödülü alabilmek için 15 günlük bir gemi yolculuğu sonunda katılmış ve bir bakıma yeni bir mücadeleye girişmişti. Aynı gemide yer alan bir başka Fransız da Dünya Kupası tarihine birkaç gün sonra geçecekti…

Romanya Milli Takımı, iki gün süren tren yolculuğu sonunda Genoa’daydı. Forvet oyuncusu Rudolph Wetzer, ‘çektiklerini’ şöyle anlatıyordu: “İki gecemiz trende heba oldu. Koltuklar berbattı ve kemiklerimiz bizi öldürecekti” Uruguay’da düzenlenecek ilk Dünya Kupası’na (Jules Rimet Kupası) katılmak için yola çıkan Romanya Milli Takımı için ikinci vasıta, Genoa Limanı’ndan kalkacak Conte Verde gemisiydi. İskoç yapımı Conte Verde, 21 Haziran 1930’da Romen yolcularını aldı ve Villefranche-sur-Mer’e doğru yola koyuldu.

Villefranche-sur-Mer’de yine bir Dünya Kupası katılımcısı yolcu listesine ekleniyordu: Fransa. Kupanın isim babası Jules Rimet de bavulunda taşıdığı kupayla burada seyahatine başladı. Avrupa seyahatindeki son liman Barcelona oldu. Belçika Milli Takımı da Conte Verde’deki yerini almıştı. Brezilya kafilesi, Rio’dan gemiye bindiğinde tarihler 4 Temmuz’u gösteriyordu. Conte Verde, 6 Temmuz 1930’da Uruguay’a vardı.

“Taktik konuşması falan yoktu. Sadece güvertede koşuyorduk. Koşu, koşu, daima koşu… Aşağı tarafta kültür-fizik hareketlerini yaptık, zıpladık, merdivenlerden üst kata koştuk ve ağırlık kaldırdık. Hatta bir yüzme havuzu vardı. Güney Yarımküre’de mevsim kıştı ve hava soğuyana kadar o havuzu kullanmıştık. Gemideki komedyen ve keman virtüözünü dinleyerek eğleniyorduk. Uruguay’a gitme nedenimizin ne denli ciddi olduğu anlamamıştık. Sadece bir maceraydı. Genç insanlardık ve sadece eğleniyorduk. Tatil kampı gibiydi. Conte Verde seyahati 15 gün sürdü, 15 mutlu gün…” Fransa’nın 22 yaşındaki hücum oyuncusu Lucien Laurent, yıllar sonra Güney Amerika seyahatini tebessümle hatırlamıştı. Peugeot fabrikasında çalışan Lucien Laurent, şirketin desteklediği Sochaux takımında forma giyiyordu. Antrenman ve maçlar nedeniyle mesai saatindeki esneklik, futbol ‘sevgisini’ daha da arttırıyordu. Yetenekleri ve kısa boyuna rağmen güçlü yapısı onu milli takıma kadar taşımıştı. Şubat 1930’da Portekiz karşısında ilk kez milli takım formasını giydi ve performansıyla Uruguay’a gidecek kafiledeki yerini aldı. Tarihe geçmesinde az kalmıştı…

Kupanın ilk maçı, 13 Temmuz’da başkent Montevideo’daki Estadio Pacitos Stadyumu’nda oynandı. Tribünlerde yerini alan 4444 seyirci, Fransa ve Meksika arasında oynanacak Dünya Kupası tarihinin ilk maçına tanıklık etmek için hazırdı. Karşılaşma, kar yağışı eşliğinde başladı. Henüz 20 dakika dolmadan Fransa kalecisi Alex Thépot topu savunmasına doğru uzattı. Top, savunmada çok oyalanmadan Fransa’nın sağ açığı Ernest Libérati’ye geldi. Libérati, rakibini geçti ve Meksika ceza sahasına doğru bir orta yaptı. Sağiç pozisyonunda oynayan Lucien Laurent pozisyonunu almıştı. Sağ ayağıyla voleyi vurdu ve Fransa’yı 1-0 öne geçirdi. Dünya Kupası’nın ilk golü atılmıştı ama sahadakiler bunun pek farkında değildi.

“Herkes durumdan memnundu ama sevinçten yerlerde yuvarlanmadık. Kimse tarih yazıldığının farkında değildi. Kısa süren kutlamalar; öpüşmeler, el sıkışmalar… Sonra oyuna devam ettik.”

Lucien Laurent, 1998 Dünya Kupası öncesinde tekrar gündeme gelmişti.
Lucien Laurent, 1998 Dünya Kupası öncesinde tekrar gündeme gelmişti.

Lucien Laurent, tarihe geçen golü ‘sıradan’ duygularla kutladıklarını, yıllar sonra verdiği röportajda böyle anlatmıştı. Fransa, o gün Meksika’yı 4-1 mağlup etti. Laurent’nin Sochaux’dan takım arkadaşı André Maschinot da iki gol atarak, Dünya Kupası’nda iki gol atan ilk futbolcu unvanını aldı. İkinci maçlarında ise Arjantin’e 1-0 mağlup oldular. Sertliğiyle ün salan Arjantinli orta saha oyuncusu Luis Monti’nin müdahalesiyle sakatlanan Laurent, oyuncu değiştirme kuralı olmadığı için oyuna sekerek devam etti. Monti ise 81. dakikada takımına galibiyeti getiren golü attı. Lucien Laurent, grubun son maçı olan Şili karşılaşmasında sakatlığı nedeniyle yer alamadı. 1-0’lık mağlubiyet, Fransa’nın dönüş biletlerini hazırlaması anlamına geliyordu. Lucien Laurent, golün öneminin anlaşılmadığını Fransa’ya döndüğünde de görmüştü: “Gazetelerde incecik bir sütunda verilmişti maçın haberi. Futbol o zaman bebeklik çağındaydı. Prim falan da yoktu. O zamanlar hepimiz amatördük, baştan sona amatör…”

Lucien Laurent, 1930’dan 1935 Mayıs’ındaki Macaristan karşılaşmasına kadar 10 kez milli formayı giydi. 1931’de İngiltere’ye attığı golle, 5-2’lik zaferin başrollerinden biri oldu. 1932’de French Club Kulübü’yle profesyonelliğe adım atsa da beklediği gibi yürümedi işler. 1934 Dünya Kupası’nda sakatlığı nedeniyle yer alamadı. Uruguay’da Laurent’nin ayağında iz bırakan Monti ise bu sefer İtalya Milli Takımı ile sahadaydı ve Jules Rimet’yi havaya kaldırmayı başardı.

Laurent’nin yaşamını derinden etkileyen olay ise o dönemde birçok Avrupalı ile aynıydı: İkinci Dünya Savaşı. Fransa Ordusu’na katıldı ve 1940’ta esir düştü. 1943’e kadar savaş esiriydi. Ülkesine döndüğünde, evinin yağmalandığını ve formasının dahi çalındığını görmesi ise apayrı bir hikâyeyi barındırıyordu. 1943’te yerel kulüp Besançon’da futbol oynamaya devam etti. 1946’da futbolu bırakıp, kulübe antrenör olarak hizmet verdi. Attığı gole uzun süre pek de değer verilmedi. Ta ki 1998’e kadar…

1998 Dünya Kupası’ndan önce Parisien gazetesine konuşan ‘Petit Lulu’ lakaplı Lucien Laurent şunları söylemişti: “Şu anda aranan kişiyim. Bu beni çok duygulandırdı. Bu ana kadar kimse golün önemini kavramamıştı. Ben dahi…”

Fransa 1998 Dünya Kupası’nı kazandığında, 1930 takımından hayatta kalan tek isim, 90 yaşındaki Lucen Laurent idi. Hayata veda ettiği 2005 senesinde kadar hak ettiğini düşündüğü değeri, Fransız basınından görmeye devam etti. Çalınan forması ve ‘yağmalanan’ anıları ile ilgili sözleri ise şöyleydi: “Neyse ki bütün anılar burada, ihtiyar kafamın bir köşesinde duruyor. Onları kimse benden çalamaz.”

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce