“Benim bir hayalperest olduğumu söyleyebilirsin ama yalnız değilim. Umarım sen de bir gün bize katılırsın ve dünya, bir bütün olarak yaşar.”
John Lennon; cennetin, cehennemin, ülkelerin, dinlerin ve sınırların var olmadığından bahsettiği şarkısında (Imagine), kendini hayalperest olarak tanımlayanlara bu sözlerle sesleniyordu. 2005 yılında, bir Mayıs akşamı, İstanbul’da oynanacak Şampiyonlar Ligi finali için Atatürk Olimpiyat Stadı’na doğru yol alan bir grup Liverpool taraftarının yanında da aynı sözlerin yazılı olduğu bir pankart vardı. Maç sonunda haklı çıktılar. İki saatlik bir zaman dilimi içinde kabusların en büyüğünden sıyrılıp rüyaların en güzeline uyandılar.
O gün o pankartı gören herkes, Liverpool doğumlu John Lennon’ın -yaşasaydı- aynı rüyaya eşlik edebileceğini düşündü. Hepsi değilse de bir kısmı. Peki, bu gerçek miydi? Lennon için, Liverpool Futbol Kulübü gerçekten önemli miydi? Ya da diğer The Beatles üyeleri için? Açıkçası, bu sorunun cevabını kimse bilmiyor. Aradan geçen onca yıla rağmen…
Mesela 2003 yılında, The Guardian için bir yazı kaleme alan Tanya Aldred ve Sean Ingle, bu ilişkinin ipuçlarını aramıştı. Elde ettikleri -nadir- somut gerçekler ise şunlardı:
• 1967 tarihli Sgt. Pepper’s Lonely Hearts Club Band albümünün kapağında tek bir futbolcu vardı, o da Liverpool’un kızıl saçlı forveti Albert Stubbins’ti ve bu, John Lennon’ın fikriydi.
• Let It Be albümündeki Dig It şarkısının sözlerinde Matt Busby’nin adı geçiyordu. Manchester United’daki kariyeriyle ölümsüzleşen teknik adam, öncesinde beş yıl Liverpool forması giymişti.
• Paul McCartney, 1977’de yılında, Liverpool ile Manchester United arasında oynanan FA Cup Finali’ni, Karayipler’deki teknesinde, küçük bir radyo aracılığıyla takip etmişti.
• Help! şarkısı için çekilen videodaki kayak sahnesinde grup üyeleri kırmızı-beyaz atkılarla boy gösteriyordu.
Bunların hepsi, Liverpool Futbol Kulübü’nü işaret eden detaylardı. Ancak başka veriler de vardı; The Beatles tarihçisi Ray O’Brien’ın Nisan 2016’da Daily Post’ta yayımlanan röportajında bahsettikleri gibi…
• Babası Liverpool taraftarı olan Lennon’ın 1974 tarihli Walls and Bridges albümünün kapağında, 11 yaşındayken yaptığı bir resimden kesitler vardı; gariptir ki bunlar, 1952 yılında oynanan Newcastle United-Arsenal FA Cup Finali’ne aitti.
• Paul McCartney, Everton taraftarı olarak biliniyordu. Hatta amcaları tarafından birkaç defa Goodison Park’ta maç izlemeye götürülmüştü. Ancak 1997 yılına ait bir röportajında “Kırmızı mı, mavi mi?” sorusuna şu cevabı veriyordu: “Açıkçası, ikisi de… Babam Everton’da doğru. Tüm ailem Everton taraftarı. Ama Wembley’de verdiğimiz bir konserden sonra Kenny Dalglish ile tanıştım ve ne oldu biliyor musunuz? İki takımı da desteklemeye başladım. Son kertede Everton’lıyım ama ikisini de seviyorum.”
• Ringo’nun Londra kökenli üvey babası, Arsenal taraftarıydı. Hatta Liverpool’a geldiklerinde onu Arsenal tribünlerine götürürdü.
• George Harrison, futbolla en az ilgili The Beatles üyesiydi. Hangi takımı tuttuğuna yönelik bir soruya “Liverpool’da üç takım var ve ben üçüncüyü tutuyorum” demiş ve Liverpool-Everton ikilisini elemişti.
Evet, The Beatles tarafında durum aşağı yukarı böyleydi. Bizlerin varmaya çalıştığı nokta ise biraz gerçeklerden, biraz da temennilerden ibaretti. Belki de gerçekten, tüm bu araştırmalara ve zorlama ipuçlarına rağmen, -beklentilerimizin aksine- grup üyelerinin futbolla kurdukları net bir bağ yoktu. Sadece biz, olmasını diliyor ve bunun peşinde iz sürüyorduk. Biraz haklı çıkmak, biraz da onları kendi gerçekliğimize oturtmak için…
Oysa onlar, tercihlerin anlamsızlığından söz etmişlerdi, Come Together’ın sözlerine bakınca anlaşılıyordu; o ya da bu, ne fark ederdi?
“O dedi ki: ‘Sen beni biliyorsun, ben seni biliyorum.’ Sana diyebileceğim tek şey var; özgür olmalısın.”