Günümüzün en dominant sporcusu hangisi? Usain Bolt, bu tartışmada ilk akla gelen isimlerden biri olabilir. Olimpiyat ve Dünya Şampiyonaları’nda kazanamadığı son bireysel finali bulmak için -2011 Daegu’daki hatalı çıkış ve akabinde gelen diskalifiyeyi dışarıda tutarsak- 2007 Osaka’ya gitmek gerekiyor. 100 ve 200 metre dünya rekorlarını elinde tutuşu da Bolt tezini destekleyen bir başka veri.
Michael Phelps ve olimpiyatlarda kazandığı toplam 22 madalyanın da bu bahiste söyleyeceği şeyler var elbette. Takım yarışları da dâhil kazandığı toplam 18 altın madalyaya en çok yaklaşabilen Sovyet jimnastikçi Larisa Latynina’nın 9 altın madalyada kaldığı düşünülürse, Phelps’in çıtayı koyduğu yüksekliğin değeri daha da anlaşılıyor. Öte yandan, aktif spor kariyerlerinin son bölümündeki bu iki efsanenin yanında, artık bu taht için 19 yaşında bir aday daha var: Katie Ledecky.
Serbest stilde havuzların son dönemdeki tek hâkimi Ledecky, kendisini “Sprinter mantalitesine sahip bir uzun mesafeci” olarak tanımlıyor. Onu dominant kılan noktalardan biri bu; kariyerinin ilk yıllarında 800 ve 1500 metrede uzmanlaşsa da önce 400, sonra da 200 metrede dünyanın en iyisi olmayı başardı. Geçtiğimiz yıl Kazan’da düzenlenen Dünya Su Sporları Şampiyonası’nda bu dört mesafede de altın madalya kazanarak tarihte ne erkek ne kadın hiçbir yüzücünün yapamadığını yaptı. Aslına bakarsanız, 2014 yılına kadar Katie Ledecky 200 metreyi pek de hedef mesafesi olarak görmüyordu, öyle ki 2013 Dünya Şampiyonası’nda bu mesafede yarışma hakkı kazansa da diğer üç mesafesine odaklanmayı seçip 200 metrede havuza girmemişti. Bir sene sonra ise 200 metrede hem ABD şampiyonu oldu hem de Pan Pasifik Şampiyonası’nda altın madalyayı boynuna geçirdi.
Katie Ledecky için sırada 100 metre var. Her ne kadar bu yıl ABD olimpiyat seçmelerinde 100 metre vizesi alamasa da Ocak ayında Austin’de yüzdüğü 53.75, bu yıl ülkesindeki en iyi ikinci dereceye denk geliyor. Takım yarışında yüzecek isimler olimpiyatlar sırasında son hâlini alacak ama Ledecky’yi 4×100’de havuzda görmek çok da ütopik olmasa gerek.
Dünya rekorları da bir sporcunun yer aldığı branştaki üstünlüğünü ölçebilecek güvenilir bir gösterge. Ledecky için ise rekor kırmak bir alışkanlık hâline geldi. Öyle ki Michael Phelps, olimpiyat seçmelerinde “Ledecky’nin her havuza girişi, bir dünya rekoru gibi” demekten kendini alamadı. Kadınlar olimpiyat takviminde yer almasa da 1500 metre rekorunu yaklaşık 17 saniye aşağı çekti. Asıl branşı olan 800 metrede ise eşi benzeri olmadığını anlamak için şu bilgi yeterli sanırım: Kadınlar 800 metre serbestte tarihin en iyi 10 derecesinin altında Ledecky imzası var. 400 metre dünya rekorunu da elinde bulunduran Ledecky’nin bu yıl 200 metrede kişisel en iyi üç derecesini yüzdüğünü hesaba katarsak, dördüncü branşta da dünya rekoru yakın gelecekte görüş alanında diyebiliriz.
Ledecky’nin sahip olduğu belki de en etkileyici veri, finallerdeki kazanma alışkanlığı. Şu güne dek çıktığı; aralarında bir olimpiyat, yedi de Dünya Şampiyonası finali bulunan üst düzey uluslararası 12 bireysel finalin hepsinden altın madalyayla ayrılmayı başardı. ABD Yüzme Takımı yöneticilerinden Chuck Wielgus, Ledecky’nin yüzme tarihindeki yerini “Onun çağında yaşadığımız için şanslıyız. Gelecekte dönüp baktığımızda, bu sporun tarihi Katie’den önce ve Katie’den sonra olarak ikiye ayrılacak” sözleriyle açıklamaya çalışıyor.
Phelps, 26 Haziran-3 Temmuz arasındaki ABD olimpiyat seçmelerinde beşinci kez olimpiyat vizesi alıp bunu başaran ilk ABD’li erkek yüzücü oldu. Havuzdan çıktıktan sonra kurulanma faslını çabuk tutmasının ise bir nedeni vardı: Ledecky’nin yarışını izleyebilmek. 2016 Rio, ABD yüzmesi için de bir bayrak değişimi anlamı taşıyor. Phelps son kez havuza girerken Ledecky oyunlara ilk kez favori olarak geliyor. Kendisi, tarihin en büyük olimpiyat sporcusuyla ilk karşılaştığı anı da hâlâ hatırlıyor. Henüz altı yaşındayken Ulusal Şampiyona için geldikleri yüzme salonunun otoparkında Phelps’ten imza alan Ledecky, artık aynı ismin övgülerine konu oluyor: “Onda çoook eski zamanlardaki hâlimi görüyorum. Kendini sürekli geliştiriyor ve sanki sınırları zorlamaya çalışıyor gibi görünüyor. Bunu yaparken onu izlemek oldukça heyecan verici.”
*Bu yazı, Socrates’in 176 sayfalık Olimpiyat özel sayısında yayımlandı. Bu ve diğer sayılara ulaşmak için tıklayın!
