Socrates Web Beta v1.0

 
Futbol Basketbol Tenis Bisiklet Diğer Sporlar

FutbolToprak SahaSenfoni Sürmeli

SSCB, 1991’in sonunda dağılırken bir kaos ortamı oluşmuştu. Bu karmaşadan ortaya çıkan ‘yeniliklerden’ biri de Bağımsız Devletler Topluluğu Milli Takımı’ydı.

Birkaç ay önce Manchester United’a transfer olan Andrei Kanchelskis, ceza sahasının dışına çıkan kalecinin yanından topu ağlara gönderdiğinde, dakikalar 82’yi gösteriyordu. SSCB, Kıbrıs karşısında 3-0 öne geçmiş ve namağlup götürdüğü eleme maçlarını net bir galibiyetle kapamıştı. 13 Kasım 1991’deki bu maçla Euro 1992’ye gitmeyi garantileyen Sovyetler Birliği, bir ay sonra yeni bir engelle karşı karşıya kalacaktı. Kıbrıs karşılaşması, SSCB Milli Futbol Takımı’nın son maçıydı…

25 Aralık 1991’de sahnede Mihail Gorbaçov vardı. Başkanlığı Yeltsin’e devrettiğini açıkladı, orak-çekiçli bayrak indirildi ve üç renkli Rusya bayrağı göndere çekildi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği resmen dağılmıştı. Dünya, yeni bir oluşumun içine giriyordu.

Aslında 1980’lerin ikinci yarısında ülke içerisinde iyice duyulur hâle gelen çatırdamalar, spor âlemine de yansımıştı. 1980’de SSCB, İngiltere ile Gürcistan’da karşı karşıya geldiğinde, Gürcü taraftarlar İngiltere için tezahürat dahi yapmıştı. Ülke adına uçurum yakın olsa da Valeriy Lobanovski’nin yönetiminde futbol namına olumlu işler ortaya çıkıyordu. Özellikle 1988 Avrupa Şampiyonası’nda finale yükselmeleri, Sovyet futbolunun pek de yıkılmaya niyetinin olmadığını gösteriyordu. Fakat 1990 Dünya Kupası, sporun da dış etkilere karşı koyamadığını kanıtladı. Michel Platini dâhil olmak üzere birçok futbol adamının gizli favorisi olarak İtalya’daki Dünya Kupası’na giden SSCB, grup aşamasını dahi geçemeden topraklarına dönmüştü.

Başarısızlığın ardında da yaşanan belirsizliklerin sonuçları görülüyordu. Gorbaçov’un 1985’te uygulamaya başladığı ve şeffaflık politikası olarak adlandırabileceğimiz Glasnost ile futbolcular yurt dışında futbol oynamaya başlamış, bu durum da bütünlüğe ve düzene önem veren Lobanovski’yi zora sokmuştu. 1988 Avrupa Şampiyonası’nda bütün futbolcuları Sovyet Ligi’nde oynayan takım, İtalya’ya gittiğinde yedi lejyonere sahipti. Hatta Lobanovski’nin kaleci Rinat Dasayev’i oynatmaya pek de sıcak bakmamasının bütün nedeninin Sevilla’ya transfer olması şeklinde yorumlar vardı…

Lobanovski, kupa sonrası görevi bıraktı ve federasyon, bataklığın içine çekmek için yeni bir antrenör aramaya başladı. ‘Talihli’ isim, Anatoliy Byshovets’ti. 1988 Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya kazanan takımın da hocalığını yapan Byshovets, yardımcıları Vladimir Salkov ve Gadzhi Gadzhiyev ile ‘kopyala yapıştır’ modeli, A Milli Takımın antrenörlük koltuğuna oturdu. Euro 1992 Elemeleri’nde kayıp vermeden ilerlediler ve İtalya’nın önünde grubu birinci bitirdiler. Kıbrıs’la kasım ayında oynadıkları son grup maçından yaklaşık bir ay sonra ise SSCB dağıldı ancak çözüm bulunması çok gecikmedi. 8 Aralık 1991’de Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Belarus tarafından kurulan Bağımsız Devletler Topluluğu, bir milli takım da doğurmuştu. İsveç’teki Avrupa Şampiyonası’na Bağımsız Devletler Topluluğu adıyla katılacaklardı.

Letonya, Litvanya ve Estonya, yeni birlikte yer almadı. Yeşil sahalarda ilk ‘milli isyanı’ çıkaran Gürcistan da… Onların dışındaki eski Sovyet ülkeleri, bu oluşuma desteklerini sakınmadılar. 11 Ocak 1992’de alınan karar, iki gün sonra FIFA tarafından onandı. Eskisi gibi kırmızı-beyaz formaları, beyaz üzerine maviyle “CIS” yazılmış ‘son model’ bayrakları ve bir ‘milli marşları’ vardı artık. Yeni marş, belki de sürecin en ilginç hikâyesine sahipti. Beethoven’ın 9. Senfonisinin son bölümü olan Ode an die Freude (Neşeye Övgü), BDT’nin marşı olarak belirlenmişti. Avrupa Konseyi’nin marşı olarak tanınan beste, ilerleyen yıllarda Avrupa Birliği ile özdeşleşecekti… ‘Milli takım’ olmak için görünürde bir engel kalmamıştı…

Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), ilk maçı için çok beklemedi. 25 Ocak 1992’de ‘eski hasım’ ABD karşısına çıktılar ve 1-0 kazandılar. BDT delegasyonunun başındaki isim Aleksandr Tukmanov, ABD seyahati esnasında New York Times’a şunları söylüyordu: “Plan veya tahmin yapmak çok zor. Halkımızın karşı karşıya olduğu giderilmesi gereken birçok sorun var. Bunlardan biri, ülkede yaşanan karmaşanın dindirilmesi. Bir diğeriyse yemek ve diğer ihtiyaçların uzun kuyruklar olmadan karşılanması…” Tukmanov, doğru noktaya parmak bassa da katılmaları gereken bir şampiyona vardı. Bağımsız Devletler Topluluğu; El Salvador, Meksika, İsrail ve İngiltere ile yapılan hazırlık maçlarından sonra Avrupa Şampiyonası için İsveç’e doğru yola koyuldu. Takımda; Oleksiy Mykhaylychenko, Oleg Kuznetsov ve Sergei Aleynikov gibi Euro 88 tecrübesi yaşamış oyuncular vardı. Ayrıca antrenör Byshovets’in Seul’de olimpiyat altını aldığı takımdan da dört isim, ‘yeni’ ekipte kendilerine yer bulmuştu: Igor Dobrovolski, kaleci Dmitry Kharin, Volodymyr Lyuty ve Oleksiy Mykhaylychenko…

İskoçya maçı, Bağımsız Devletler Topluluğu için dönüm noktasıydı.
İskoçya maçı, BDT için dönüm noktasıydı.

The Guardian yazarı Paul Walters, turnuva esnasında takımla ilgili kaleme aldığı incelemesinde şunları söylemişti: “Bağımsız Devletler Topluluğu sadece politik manada var olabilir. Sportif açıdan sadece bir geçiş dönemi. Tek -ve intihar niteliğindeki- amaçları, 31 Aralık’ta yok olan Sovyet sportif yapısı ile Sovyet İmparatorluğu’ndan birkaç cumhuriyetin özgürlük çıkışları arasında köprü kurmak.”

BDT Milli Takımı ise sahadaki işine yoğunlaşmaya çalıştı ve kupadaki ilk maçına Almanya karşısında çıktı. Onlar da değişim rüzgârlarından nasiplenmiş ve duvarı yıktıktan sonra ilk kez tek ülke olarak bir kupaya katılmıştı. İki ülkenin mücadelesi, eski günlerini aratmadı… Çekişmeli geçen maçta, Dobrovolski’nin penaltı golüyle öne geçen BDT, son dakikada Hässler’in frikik golüne engel olamadı ve ilk resmi maçında beraberlikle sahadan ayrıldı. İkinci rakip, son şampiyon Hollanda’ydı… 90 dakika sonunda 17 şut atan Hollanda’ya karşı van Brukelen’ın kalesine sadece dört şut gönderebilseler de 0-0’ı kurtarmayı başarmışlardı. Üstelik SSCB döneminden kalma ‘hakem bahtsızlığı’ bu kez lehlerine işlemiş, van Basten’in golü, Danimarkalı hakem Peter Mikkelsen tarafından anlamsızca geçersiz sayılmıştı.

Son maça iki puanla giren BDT, avantajı elinde bulunduruyordu. Rakip İskoçya, tarihinde ilk kez katıldığı organizasyonda iki maçını da kaybetmişti ve BDT’nin alacağı bir galibiyet, yarı finale ulaşmaları için yeterliydi ama olmadı! İskoçya, beklenmeyeni yaptı, 3-0’la net bir galibiyet aldı. Antrenör Byshovets, maçın masa başında çoktan oynandığı ima etse de bu, sadece lafta kalan bir isyan oldu. Igor Dobrovolski’nin iddiası daha da ilginçti: “İskoçların yarısı sarhoştu!”

Gazeteci Oleh Kucherenko ise herkesten gerçekçiydi: “Turnuvadaki aksiliklere sebep olarak psikolojik açıdan da bir ekleme yapabilirim. Kimsenin dikkatini verememesinin neden olduğu bir sonuç bu. Bir bayrağımız ya da Beethoven’ın 9. Senfonisinin yerine koyacağımız bir marşımız yok. Başkaları için marş şu anlama gelir; çalınır, futbolcular söyler, taraftaralar da ayakta eşlik eder. Biz tamamen hissizdik. Başka türlüsü nasıl olabilirdi ki? Kim için oynuyorlardı? Kimi temsil ediyorlardı? Evet, bu kalp kıran bir mağlubiyet. Maalesef biz insanlar aksilik ardına aksilik sayıyoruz ve bunlar sadece saha içiyle de ilgili değil. Bu, kabullenmeyi öğrenmek zorunda olduğumuz bir şey.”

Kabullenme aşaması, Kucherenko ve coğrafyanın diğer insanları için çok da uzun sürmeyecekti. Dobrovoski’nin Almanya’ya attığı gol, BDT Milli Takımı’nın son golü oldu. Bağımsızlıklarını ilan eden devletler, kendi federasyonlarını kurmaya başladı ve BDT ‘geçici’ Milli Takımı, ortadan kalktı. Birlikte top koşturanlar, kısa süre sonra Rusya, Ukrayna, Belarus formalarıyla rakip oldular. Rusya, bu topluluktan futbol adına en kısa sürede toparlanan ülke oldu ve 1994 Dünya Kupası’nda boy gösterdi. Fakat Sovyetler dönemindeki prestij çok uzaklardaydı… Beethoven’ın Ode an die Freude’u ise 2008’de bir kez daha ‘part time’ olarak devreye girecekti. Yugoslavya’dan ayrılan Kosova, yeni bir marş bulana kadar…

İlginizi çekebilecek diğer içerikler

Tahterevalli

Tahterevalli

3 sene önce
Başka Bir Yol

Başka Bir Yol

4 sene önce
Hayal Albümü

Hayal Albümü

4 sene önce