Hırvatistan maçında ortaya çıkan şey Fatih Terim’e göre muhtemelen çok kötü değildi ki onbirden sadece bir değişiklikle İspanya karşısına çıktık. Cenk Tosun-Burak Yılmaz dışında tüm oyuncular aynıydı, daha da önemlisi yine bütün oyuncular aynı mevkiilerinde yer alarak maça başlıyorlardı.
Problemlerdeyse değişen bir şey yoktu. İlk 20 dakika itibarıyla aslında takım iyi başladı. Hırvatistan maçına göre sahaya daha iyi ve dikkatli yerleştik. Rakip İspanya olunca zaten bu konuda gelişim göstermeme şansımız yoktu. Savunma dörtlüsüyle Burak Yılmaz arasındaki mesafe kısaldı. Takımın alanını küçültünce kendi sahamızda İspanyol futbolcuları araya alarak ilk yarım saatte Hırvatistan maçına göre daha fazla top kazandık. Takım ortayı iyi kapatırken oyunu kenarlara açmaya çalışan İspanya’ya da kaymaları iyi yaparak cevap vermeye çalıştı. Ama eksik efor iyi göründüğümüz ilk 20 dakikada bile dikkat çekiyordu.
Savunmada fena değilken bile İspanya’ya şanslar verdik. Bir pozisyonda savunma ve orta saha hattı arasına Nolito’yu sızdırdık ve kalemizde küçük de olsa bir tehlike gördük. Birkaç dakika sonra Caner Erkin-Hakan Çalhanoğlu ikilisi arkaya adam kaçırdı ve kenar ortasında Ozan Tufan’ın savunma performansı yine Nolito’nun skor yapmasını engelledi. Ama İspanyollar fazla efor koymadan pozisyonlar bulmaya devam ediyordu.
Sonra sahneye savunma hattımız çıktı. Bir kenar ortasına Mehmet Topal zamanlama hatası yaptı ve Morata’yla golü buldular. Arkasından daha fahiş bir hata yapan Topal takımın ilk yarıda fişini çekti ve 37-45 arasını felaket bir ruh haliyle oynayıp zar zor devreyi tamamladık. İkinci yarının başında gelen golle birlikte maç da bitti ve sonrasının önemi kalmadı.
Peki farklı olmasını bekleyen var mıydı? Kulüp düzeyinde stoper olarak ortaya herhangi bir fark koyamayan ülkenin en iyi defansif orta sahasını 30 yaşında böyle bir turnuvada stoper olarak değerlendirmek mevcut orta saha yapısıyla büyük fanteziydi ve şu ana kadar fiyaskoyla sonuçlanmış görünüyor. Orta sahada değerlendirilmeyerek zaten orada düşüşe neden olan Topal’ın vasat savunmacılar içindeki kötü performansıyla İspanya 50 dakikada turnuvanın bir maçta en çok gol atan takımı oldu.
Sorun İspanya’ya kaybetmek değil. Zira savunmada gerçek savunmacılar oynasa ve Fatih Terim, Mehmet Topal’dan savunma önü olmaz düşüncesine bu kadar takılıp kalmasa da İspanya bizi herhangi bir turnuvada mağlup eder. Hatta 3 gol de atabilir. Ama yenilirken ortaya merkezde daha çok mücadele, arkada biraz daha sağlam bir yapıyla başka şeyler koyabilirsiniz. Bu milli takım ne Hırvatistan maçında, ne de İspanya’ya karşı bunu dedirtebildi. Bunun da en büyük nedenleri muhtemelen oyuncu seçimleri ve tercihleri.
İlk yarıda topa %64’le sahip olan İspanya sahada milli takımımızdan 2.5 km fazla mesafe kat etti. Futbol istatistiklerinde net bir gerçek vardır. Topa daha az sahip oluyorsanız rakibiniz sizi daha fazla koşmaya mecbur kılar. Ama %36’yla topla oynayıp sadece 45 dakikada rakibinizden 2.5 km daha az mesafe kat ediyorsanız moral motivasyon yönünden de felaket bir durumda olduğunuz ortaya çıkar.
İki maçta 0 puan ve -4 averajdan sonra Çek Cumhuriyeti maçından gelecek galibiyet bir şeyleri değiştirir mi bunu şimdiden söylemek kolay değil. Ama o galibiyetin gelmesi için iki maçın onbirine göre çok fazla değişiklik gerekiyor. Bu oyuncularla olmadı ve artık formayı en az bu kadar hak eden Olcay Şahan, Yunus Mallı, Emre Mor, Volkan Şen ve İsmail Köybaşı gibilerin zamanı gelmiş olabilir.